BURS

BURS

27 Mart 2012 Salı

23. YİRMİÜÇÜNCÜ MEKTUP

23.

 YİRMİÜÇÜNCÜ MEKTUP

Bu mektûb, Hân-ı Hânân ismi ile meşhûr Abdürrahîme "rahmetullahi teâlâ aleyh" arabî olarak yazılmış olup, dîni, câhillerden öğrenmeği men' etmekde ve soy adı seçmekden bahs etmekdedir:
Allahü teâlâ hepimizi lâfdan kurtarıp, iş yapmak nasîb buyursun. İnsan­ların en iyisi ve hepsinin Peygamberinin "sallallahü aleyhi ve sellem" hâ- tırı için, amelsiz ilmden, işe yaramıyan bilgilerden korusun!
Arabî mısra' tercemesi:
Bir kimse ki, bu düâya âmîn diye, Hak teâlâ, o kula rahmet eyleye!
Ey, yüksek yaratılışlı kardeşim! Allahü teâlâ, sizin yaratılışınızda bulu­nan kemâlâtın meydâna çıkmasını ihsân eylesin! Bu dünyâ âhıretin tarla- sıdır. Burada tohum ekmeyip, yaratılışda bulunan, toprak gibi yetişdirici kuvvetini işletmeyenlere, bundan fâidelenmeyenlere ve amel, ibâdet tohum­larını elden kaçıranlara yazıklar olsun! Toprak gibi yetişdirici kuvveti iş­letmemek, oraya birşey ekmemekle veyâ zararlı, zehrli tohum ekmekle olur. Bu ikincisinin zararı, bozukluğu, birincisinden kat kat dahâ çokdur. Zehr- li bozuk tohum ekmek, dîni, din derslerini, dinden haberi olmayanlardan öğrenmek ve din düşmanlarının kitâblarından [mecmû'alarından] oku- makdır. Çünki, din câhilleri, nefsine uyar, keyfi peşinde koşar. Dîni, işine geldiği gibi söyler. Karşısındakinin de nefsini azdırır ve kalbini karartır. Çün- ki, din câhilleri, din dersi verirken [din kitâbı yazarken], islâmiyyete uygun olmıyanı uygun olandan ayıramaz. Gençlere neleri ve nasıl anlatmak lâzım geldiğini bilemez. Kendi gibi, talebesini de câhil yetişdirir. Birçok şeyler okuyup ezberlemekle, [başka ilm kollarında söz sâhibi olmakla, fen ve san'at şu'belerinde ihtisâs kazanmakla] insan din adamı olamaz, [din kitâbı yaza­maz] ve din bilgisi veremez.
Bir din âlimi, gençlere din öğreteceği zemân, bunlara önce, dinsizler, is­lâm düşmanları [ve câhil din adamları] tarafından şırınga edilen, yanlış pro­pagandaları, iftirâları anlayıp, anlatıp, onların temiz ve körpe kafalarını bu zehrlerden temizler. Zehrlenen rûhlarını tedâvî eder. Sonra, yaşlarına, anlayışlarına göre, islâmiyyeti ve meziyyetlerini, fâidelerini, emrlerindeki ve men'lerindeki hikmetleri, incelikleri ve insanlığı se'âdete ulaşdırdığını, onlara yerleşdirir. Böylece gençlerin rûh bağçelerinde derdlere devâ, rûh- lara gıdâ olan nefis çiçekler yetişir. Böyle bir din âlimini ele geçirmek, en büyük kazancdır. Onun bakışları, rûhlara işler. Sözleri, kalblere te'sîr eder. Dîn-i islâmı, hâzır lokum gibi yutmak, susuz kalmış iken, soğuk şerbet içip ciğerlerine kadar serinliyebilmek, ancak böyle bir Allah adamının sunması ile mümkindir. Allahü teâlâ, hepimizi Muhammed aleyhissalâtü vesselâmın doğru yolundan ayırmasın! Âmîn. Çünki, insanları dünyâ ve âhı- ret râhatına kavuşduran, ancak bu yoldur. Şu fârisî beyt ne güzel söylen- mişdir. Beytin tercemesi:
Arabistândan doğan, Muhammed "aleyhisselâm " İki cihânda, üstün Odur, hemân! Kara toprak altında kalsın, her an, Onun kapısında, toprak olmıyan!
Peygamberlerin "alâ nebiyyinâ ve aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" en yükseğine, en üstününe bizden selâmlar olsun!
Ne kadar şaşılacak şeydir ki, kıymetli teveccühünüze kavuşmakla şeref­lenen şâ'irlerden birinin, bir kâfir ismini soyadı aldığını işitdim. Hem de, kendisi seyyidlerden, sevmemiz lâzım gelen büyüklerden biridir. Keşki bunu duymasaydım. Bu alçak ismi acabâ niçin aldı? Bir dürlü anlıyamıyo- rum. Böyle ismleri almakdan, korkunç arslanlardan kaçmakdan, dahâ çok kaçmak lâzımdır. Böyle ismleri, her çirkinden dahâ çirkin görmek lâzım­dır. Çünki, bu ismler ve onların sâhibleri, Allahü teâlânın düşmanlarıdır. Onun Peygamberinin "sallallahü aleyhi ve sellem" düşmanlarıdır. Müsli- mânların, [ister hıristiyan olsun, ister yehûdî olsun, isterse kitâbsız olsun bütün] kâfirleri düşman bilmesi emr olunmuşdur. Bu gibi pis ismleri, ev­lâdına koymamaları, her müslimâna vâcibdir. Benim tarafımdan ona söy­leyiniz! Bu ismi değişdirsin! Onun yerine, ondan hayrlı ve müslimâna ya­kışan bir ism koysun. Müslimân olana, müslimân ismini koyması yakışır. Al- lahü teâlânın sevdiği ve Onun Peygamberinin "sallallahü aleyhi ve sellem" beğendiği, islâm dîninde bulunmakla şereflenmiş bir kimsenin hâline uy­gun da, ancak budur.
[Ebû Dâvüd ve Muhammed ibni Hibbân bildiriyor ki, Resûlullah "sal- lallahü aleyhi ve sellem", (Kıyâmet günü ismlerinizle ve babalarınızın ismleri ile çağrılacaksınız. Onun için güzel ismler alınız!) buyurdu. Tirmü- zî bildirdiğine göre Âişe "radıyallahü anhâ" buyurdu ki, (Resûlullah "sal- lallahü aleyhi ve sellem" çirkin ismleri değişdirirdi).]
Tirmüzî ve İbni Mâce "rahmetullahi aleyhimâ" bildiriyor: Abdüllah bin Ömer "radıyallahü anhümâ" buyurdu ki, (Hazret-i Ömerin bir kızının adı Âsıye ya'nî isyân edici idi. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem", onu değişdirdi. Cemîle yapdı). Bunlar gibi, dahâ birçok insan, yer ve sokak is­mini değişdirerek, müslimâna yakışan ismler takdığını Ebû Dâvüd bildir- mekdedir. Hadîs-i şerîfde, (Kötü zan altında kalınacak yerlerden kaçı­nız!) emr olundu. Dinsizlik alâmeti olan ve bu zannı uyandıran ismleri koy- makdan, [sözleri söylemekden ve alâmetleri kullanmakdan ve işleri yap- makdan] kaçınmak, her müslimânın vazîfesidir. Bekara sûresi, ikiyüzyir- mibirinci âyetinde meâlen, (Mü'min olan bir köle, kâfir olan bir beğden, dahâ kıymetlidir!) buyuruldu.
Muhammed aleyhisselâmın yolunda gidenlere, Allahü teâlâ, selâmet ver­sin! Âmîn.
Mâlu mülke olma mağrûr, deme var mı ben gibi! Bir muhâlif yel eser, savurur harman gibi.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder