BURS

BURS

28 Mart 2012 Çarşamba

45. KIRKBEŞİNCİ MEKTUP


 45. 

KIRKBEŞİNCİ MEKTUP

Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde "rahmetullahi aleyh" yazıl- mışdır. Kendine teşekkür etmekde ve insanın muhtâc yaratıldığını, Rame- zân-ı şerîfi, orucu ve nemâzı bildirmekdedir:
Allahü teâlâ sizi, çok kıymetli olan dedelerinizin yolundan ayırmasın! Sonu pişmânlık olan işlere karışdırmasın! Âmîn. Allahü teâlâyı sevenler, Allahü teâlâ ile berâberdir. Çünki, hadîs-i şerîfde, (İnsan, sevdiği kimse ile berâberdir) buyuruldu. İnsanın aslı, rûhudur. Rûhun beden ile birleş­mesi, Allahü teâlâ ile olmasına biraz mâni' olmuşdur. Bedenden ayrılıp, bu karanlık yerden kurtulunca, Rabbi ile berâber, Ona yakın olur. Bunun için, (Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür) buyuruldu. An- kebût sûresinin, (Allahü teâlâya kavuşmak istiyene, o vakt, elbette gel- mekdedir) meâlindeki beşinci âyeti, Onun âşıklarına tesellî olmakda- dır. Fekat, büyüklerin huzûru, sohbeti ile şereflenmiyen zevallıların hâ­li harâbdır. Büyüklerin rûhlarından istifâde edebilmek için de şartlar vardır. Herkes bu şartları yerine getiremez. Bütün ni'metlerin sâhibi olan Allahü teâlâya hamd olsun ki, bu korkunç hâdise ve başımıza gelen vahşîce hücûmlar karşısında, kimsesi olmıyan bu fakîrlerin imdâdına yi­ne, din ve dünyânın efendisinin "sallallahü aleyhi ve sellem" Ehl-i beyti yetişmekdedir. Bu sûretle büyüklerin yolu bozulmakdan kurtuldu. Feyz- leri kesilmekden korundu. Evet, bu mubârek yol, memleketde gizli kal­mış ve yolcuları, hemen yok gibi olmuşdu. Ehl-i beytin açdığı yol olduğun­dan, ta'mîrinin, temizlenmesinin de, Ehl-i beyt tarafından yapılması ya­kışırdı. Başkalarına ihtiyâc olmaması lâzım idi. Ehl-i beytin bu hizmeti­ne şükr etmek, bu fakîrlere lâzım olduğu gibi, bu devlete şükr etmek, on­lara da lâzımdır. İnsanların, bâtını cem' etmesi [kalbini, rûhunu toparla­yıp, Allahü teâlâdan başka, hiçbirşeye bağlanmaması] lâzım olduğu gibi, zâhirde birleşmek, yardımlaşmak da lâzımdır. Hattâ, bu topluluk, berâ- berlik, dahâ önce lâzımdır. Çünki, bütün mahlûklar içinde, en muhtâc olan insandır.
İnsanların, çok muhtâc olmasına sebeb, insanda herşey bulunduğu için­dir. Bunun için, herşeyin muhtâc olduklarının hepsi, insana lâzımdır. İnsan muhtâc olduğu şeye bağlanır. O hâlde, insanların bağlılığı, başkalarının bağ­lılıklarından dahâ çokdur. Her bir bağlılık, insanı, Allahü teâlâdan uzak- laşdırır. Bundan dolayı, Allahü teâlâdan en uzak olan, en mahrûm kalan mahlûk, insandır. Fârisî iki beyt tercemesi:
Hâlbuki, insanın, her mahlûkdan, dahâ üstün olmasına sebeb de, yine herşeyin, kendisinde bulunmasıdır. Herşeyi kendinde topladığı içindir ki, insanın aynası mükemmeldir. Bütün mahlûkların aynalarında görünenle­rin hepsi, yalnız onun aynasında, bir arada görünmekdedir. Bunun için de insan, mahlûkların en iyisi olmuşdur. Mahlûkların en muhtâcı, en mahrû- mu, en kötüsü de, yine bu sebebden insandır. Bunun içindir ki, Muhammed "aleyhissalâtü vesselâm" gibi bir Peygamber insandır ve Ebû Cehl gibi bir mel'ûn da insandır.
Bu fakîrlerin, bir araya toplanmasına, Allahü teâlânın sebeb kıldığı, bü­yük ni'met, şübhe yok ki, sizsiniz. Bâtınların cem'ıyyeti de, sizin sâyeniz- dedir. Elbette, (Evlâd, babası gibi olur) müjdesine bakarak, bütün ümmîd- ler sizdedir.
Lutf etdiğiniz kıymetli mektûb, bizleri mubârek Ramezân ayında şeref­lendirdi. Bunun için, bu büyük ayın üstünlüklerinden birkaç satır yazmak hâtırıma geldi:
Mubârek Ramezân ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr, sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda ya­pılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yet­miş farz gibidir. Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günâhları afv olur. Ce­hennemden âzâd olur. O oruclunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir. O oruclunun sevâbı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunan­ların, işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmir­ler de afv olur. Cehennemden âzâd olur. Ramezân-ı şerîf ayında, Resû- lullah "sallallahü aleyhi ve sellem", esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu işleri yap­mak nasîb olur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işliyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer. [Bu ayı fırsat bilmelidir.] Elden geldiği kadar ibâdet etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhı- reti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur'ân-ı kerîm, Ramezânda indi. Kadr gecesi, bu aydadır. Ramezân-ı şerîfde, iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak sünnetdir. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" bu iki sün­neti yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdir- mek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye muhtâc ol­duğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir.Hurma ile iftâr etmek sünnetdir. İftâr edince, (Zehebez-zama' vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ) düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm oku­mak mühim sünnetdir.
Bu ayda, her gece, Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv olur, âzâd olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları ka­panır. Şeytânlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ, bu mubârek ayda Onun şânına yakışacak, kulluk yapmağı ve Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmağı, hepimize nasîb eylesin! Âmîn.
[Oruc tutmak güç olan yerlerde, oruc tutanlara ve din düşmanlarının ya­lanlarına aldanmayıp, oruclarını bozmıyanlara, dahâ çok sevâb verilir. Ramezân-ı şerîf ayı, islâm dîninin nâmûsudur. Âşikâre oruc yiyen, bu aya hurmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmiyen, islâmiyyetin nâmûs perde­sini yırtmış olur. Nemâz kılmıyanın da, oruc tutması ve harâmlardan kaçın­ması lâzımdır. Bunların orucu kabûl olur ve îmânları olduğu anlaşılır.]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder