BURS

BURS

29 Mart 2012 Perşembe

54. ELLİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP


 54. 

ELLİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP

Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde yazılmışdır. Bid'at sâhibleri- ni ve zararlarını, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü bildirmekdedir:
Allahü teâlâ, insanların Seyyidi "aleyhisselâm" hurmeti için, ecrinizi art- dırsın. Kıymetinizi, derecenizi yükseltsin! İşlerinizi kolaylaşdırsın! Kalbi­nizi genişletsin! İnsana şükr etmiyen kimse, Allahü teâlâya da şükr etmez. Bunun için biz fakîrlerin, sizin ihsânlarınıza şükr etmemiz lâzımdır. Nasıl şükr etmiyelim ki, yüksek hocamızın, dünyâya nûr salmasına sebeb siz idiniz. Sizin arkanızdan, bizlere de, orada Hak teâlâyı istemek sırası nasîb olmuşdu. Sonra, (Büyüklerin ölmesi ile, büyük sanıldım) dedikleri gibi, sı­ra bu fakîre gelince, şarkdan, garbdan, Hak âşıklarının, bu fakîrin "rahme- tullahi teâlâ aleyh" yanına üşüşmesi, hep sizin yardımınız ile olmakdadır. Allahü teâlâ, size, bizim tarafımızdan sonsuz mükâfâtlar, en iyi karşılıklar ihsân buyursun! Fârisî beyt tercemesi:
Allahü teâlâ mubârek ceddiniz, Peygamberlerin seyyidi "aleyhi ve alâ âlihi ve aleyhim minessalevâti vetteslîmâti etemmühâ ve ekmelühâ" hur- metine, sizi, dünyâda ve âhıretde, şânınıza yakışmıyan şeylerden muhâfa- za buyursun! Âmîn. Mubârek sohbetinizden uzak düşdüm. Nasıl kimseler­le konuşduğunuzu, kimlerin yazılarını okuduğunuzu bilemiyorum. Resmî ve husûsî görüşdüklerinizin, kimler olabileceğini düşünemiyorum. Fârisî beyt tercemesi:
İyi biliniz ki, bid'at sâhibi ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekden, katkat dahâ fenâdır. Yetmişiki dürlü bid'at sâhibi vardır. Bunların içinden en kötüsü, Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve sellem" Eshâbına düşman­lık edenlerdir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde, bunlara kâfir diyor. Sûre-i Fethin son âyetinde meâlen, (Senin Eshâbına kâfirlerin düşman olması için) buyuruldu. Kur'ân-ı kerîmi ve islâmiyyeti bizlere bildiren, Eshâb-ı kirâm- dır. Onlardan biri kötü olursa, Kur'ân-ı kerîm, sağlam olmaz. İslâmiyyete güven kalmaz. Kur'ân-ı kerîmi, Osmân "radıyallahü anh" topladı. Osmân "radıyallahü anh" için, dil uzatılırsa, Kur'ân-ı kerîme dil uzatılmış olur. Zın­dıkların böyle i'tikâdlarından Allahü teâlâya sığınırız! Eshâb-ı kirâm ara­sındaki ayrılıklar, muharebeler, nefslerine uyarak değildi. Onların mubâ- rek nefsleri, insanların en iyisinin "sallallahü aleyhi ve sellem" sohbetin­de bulunmakla, kalbleri cilâlıyan sözlerini dinlemekle, tezkiye bulmuş, emmârelikden kurtulmuşdu. Nefslerinde, islâmiyyete uymıyan istek kalma- mışdı. Şu kadar biliyoruz ki, Emîr "radıyallahü anh" haklı idi, Ona karşı du­ranlar hatâ etdi. Fekat, bu hatâları, ictihâdda yanılma idi. İctihâd hatâsı, fısk, günâh değildir. Hattâ, ayblamağa bile izn yokdur. Çünki, ictihâdda hatâ ede­ne de, bir sevâb vardır. Evet, nasîbsiz Yezîd, Eshâb-ı kirâmdan değildi. Onun tâli'sizliğine karşı, kim ne diyebilir ki, hiçbir kâfirin yapmadığı işi, o bed­baht kimse yapmışdır. Ehl-i sünnet âlimlerinden ba'zısının, ona la'nete izn vermemesi, onun işini beğendikleri için değil, belki pişmân olmuş, tevbe et- mişdir dedikleri içindir.
Meclis-i şerîfinizde, kıymetli kitâblardan, kutb-i zemân Bendegî Mah- dûm Cihâniyân kitâblarından, hergün bir mikdâr okutulursa, Eshâb-ı ki- râmın nasıl medh ve senâ edildiği, ismlerinin ne kadar edeble yazıldığı gö­rülür. Böylece, o din büyüklerine dil uzatanlar, mahcûb olur, utanır. Bu kö­tü yolu tutmuş olan zındıklar, bugünlerde işi azıtdı. Her memlekete yayı­larak, Eshâb-ı kirâmı "aleyhimürrıdvân" kendileri gibi sanıp, kötülüyor- lar. Bunun için, birkaç kelime yazdım, ki meclis-i şerîfinizde böylelere yer verilmesin!
[(İbdâ') kitâbı dörtyüzüçüncü sahîfesinde diyor ki, (La'net etmek ve mil­lete, mezhebe söğmek çok çirkin, pek kötü bir bid'atdir. Bunu, önce yehû- dîler söyledi. Müslimânlar arasında da yayıldı. Tirmüzîdeki hadîs-i şerîfde, (Mü'min la'net etmez) buyuruldu. Hazret-i Mu'âviyenin oğlu Yezîde, haz- ret-i Hüseyni öldürmek için emr etdi sanarak, la'net etmek de doğru değil­dir). (İhyâ) kitâbında diyor ki, (Yezîdin, hazret-i Hüseyni öldürdüğü veyâ öldürmek için emr verdiği hiç belli değildir. Belli olmıyan bir kötülüğü söy­lemek câiz değildir. Hele la'net etmek hiç doğru olamaz. Çünki, bir müs- limâna, açıkca bilinmiyen bir günâhı yüklemek câiz değildir. Hazret-i Hü­seyni öldürene la'net olsun da denilemez. Eğer tevbe etmedi ise, la'net ol­sun denilebilir. Çünki, hazret-i Hamzayı şehîd eden Vahşî kâfir idi. Sonra, îmân etdi ve tevbe etdi. Buna la'net câiz olmadı.)].

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder