BURS

BURS

29 Mart 2012 Perşembe

58. ELLİ SEKİZİNCİ MEKTUP


 58. ELLİ SEKİZİNCİ MEKTUP

Kıymetli iltifâtnâmenizi almakla şereflendik. Büyüklerimizin "rahme- tullahi teâlâ aleyhim ecma'în" yazılarını zevkle okuduğunuzu anlayınca, bir­kaç kelime yazarak göndermek îcâb etdi. Böylece, süâliniz cevâblandırıl- mış ve arzûmuza teşvîk edilmiş olur.
Yavrum! Büyüklerimizin seçdiği tesavvuf yolu, yedi basamakdır. Nite­kim, insan da, yedi ayrı cevherden yapılmışdır. Bu basamaklardan ikisi, be­den ile nefsin yolu olup, âlem-i halkdandırlar. Beş basamak ise, âlem-i emrdendir ve kalb, rûh, sır, hafî ve ahfânın yoludur. Bu yedi basamakdan her biri geçildikçe, nûrdan ve zulmetden, onbin perde açılır. Nitekim, (Al- lahü teâlâ ile kul arasında nûrdan ve zulmetden, yetmişbin perde vardır) bu- yurulmuşdur. Âlem-i emrde olan birinci basamakda, Allahü teâlânın (Sı- fât-ı efâliyye)si tecellî eder. İkinci basamakda (Sıfât-i hakîkıyye)si tecel­lî eder. Üçüncü basamakda, Zât-i ilâhînin tecellîleri başlar. Erbâbına sak­lı olmadığı gibi bu tecellîler artar. Sâlik, her basamakda, kendinden uzak­laşır ve Hak teâlâya yaklaşır. Yedi basamak bitince, yakınlık da temâm olur. Fenâ ve Bekâ ile şereflenir. Vilâyet-i hâssa denilen makâma erişir. Büyük­lerimiz, bu yola Âlem-i emrdeki basamakdan başlıyor. Bu beş basamağı aşarken, Âlem-i halkı da aşıyorlar. Başka tesavvuf büyükleri ise, önce Âlem-i halkdan başlıyor. Bu iki basamağı atlamak için senelerle uğraşıyor­lar. Bunun için, büyüklerimizin yolu, en kısa yoldur. Başkalarının sonda ka- vuşduklarını, bu büyükler, başlangıçda ele geçirir. Fârisî mısra' tercemesi:
Bu büyüklerin yolu Eshâb-ı kirâmın "aleyhimürrıdvân" yoludur. Hayr- ül-beşerin "sallallahü aleyhi ve sellem" sohbetinde [ve mubârek nazarla­rı karşısında] bir kerre bulunmakla, Eshâb-ı kirâmdan herbiri, öyle bir de­receye yükselirdi ki, onlardan sonra gelen Evliyânın en büyüklerinden pek azı, en son olarak, bu dereceye yükselebilmişlerdir. Bundan dolayı, Uhud gazvesinde hazret-i Hamzanın "radıyallahü anh" şehîd olmasına sebeb olan Vahşî "radıyallahü anh" îmân edip, bir kerre Peygamberin "sallallahü aleyhi ve sellem" huzûrunda bulunduğu için, Tâbi'înin en üstü­nü olan Veysel Karânîden efdal olmuşdur. [Bunun için, Vahşîye dil uzat- mamalıdır. Şerâb içip, had olarak sopa vuruldu sözü doğru değildir.] Bü­yük islâm âlimi Abdüllah ibni Mubâreke, (Mu'âviye ile Ömer bin Ab- dül'azîzden hangisi efdaldir?) diye soruldukda, (Resûlullahın "sallallahü aleyhi ve sellem" yanında giderken Mu'âviyenin "radıyallahü anh" bindi­ği atın burnuna giren toz, Ömer bin Abdül'azîzden yüzlerce dahâ kıymet­lidir) buyurdu. [Eshâb-ı kirâm "aleyhimürrıdvân" onlardır ki, Allahü te- âlâ onları Habîbinin "sallallahü aleyhi ve sellem" meclisine, sohbetine lâ­yık olarak halk etmişdir.]
Büyüklerimiz, Eshâb-ı kirâmın "aleyhimürrıdvân" yolunda yürüdükle­rinden, başkalarının, en sonda vardıkları derecelere, dahâ başlangıçda er­mişlerdir. Bu yolun sonunun nasıl olacağını, bundan anlamalıdır. Bu büyük­lerin, nihâyetde erişdikleri dereceleri kim anlıyabilir. Fârisî iki beyt terce- mesi:
Allahü teâlâ bizleri ve sizleri, bu büyükleri sevmekle şereflendirsin! Âmîn.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder