BURS

BURS

29 Mart 2012 Perşembe

79. YETMİŞ DOKUZUNCU MEKTUP


 79. 

YETMİŞ DOKUZUNCU MEKTUP

Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın getirdiği parlak dîne uymak ve bu doğru yolda ilerlemek, böylece rızâsına, sevgisine kavuşmak nasîb ey­lesin! Çünki, Allahü teâlâ, bütün ismlerinin ve sıfatlarının kemâllerini, üs­tünlüklerini, en sevgili kulu ve resûlü olan Muhammed aleyhisselâmda top- lamışdır. Bütün bu üstünlükler, kula yakışacak şeklde Onda görünmekde- dir. Ona indirilmiş olan kitâb, ya'nî Kurân-ı kerîm, bütün Peygamberlere "aleyhimüsselâm" indirilmiş olan kitâbların hepsinin hulâsasıdır. Hepsin­de bildirilmiş olanlar, bunda da vardır. Bu büyük Peygambere "aleyhissa- lâtü vesselâm" verilmiş olan din de, geçmiş dinlerin hepsinin süzülmüş kay­mağı gibidir. Hak olan, doğru olan bu dînin bildirdiği her iş, geçmiş dinler­de bildirilen amellerden, işlerden seçilmiş, alınmışdır. Ayrıca meleklerin işlerinden de seçilmiş alınmış bulunmakdadır. Meselâ, meleklerden bir kısmına rükü' etmek emr olunmuşdur. Birçoklarına secde etmek, başka me­leklere de kıyâm, ya'nî ayakda ibâdet etmeleri emr edilmişdir. Bunun gi­bi, geçmiş ümmetlerden ba'zısına yalnız sabâh nemâzı emr edilmişdi. Baş­kalarına, başka vaktlerin nemâzı emr olunmuşdu. Geçmiş ümmetlerin ve mukarreb meleklerin ibâdetlerinden, amellerinden süzülenleri, seçilenle­ri, bu dinde emr olundu. Bunun için, bu dîni tasdîk etmek, inanmak ve bu dînin emrlerine uymak, geçmiş bütün dinleri tasdîk etmek ve hepsine uy­mak olur. Demek oluyor ki, bu dîni tasdîk edenler, ümmetlerin en hayrlı- sı, en iyileri olur. Bu dîne inanmıyan, beğenmiyen, buna uymak istemiyen de, geçmiş dinlerin hepsine inanmamış, hiçbirine uymamış olur. Bunun gi­bi, insanların en üstünü, iyilerin seçilmişi olan Muhammed aleyhisselâma inanmıyan, o büyük Peygambere dil uzatan bir kimse, Allahü teâlânın ismlerinin ve sıfatlarının kemâllerine, üstünlüklerine inanmamış olur. Re- sûlullaha "aleyhissalâtü vesselâm" inanmak, Onun üstünlüğünü anlamak da, bütün kemâlleri anlamak ve inanmak olur. Demek ki, bu yüce Peygam­bere inanmıyan, Onun getirdiği dîni beğenmeyen kimse, ümmetlerin, in­sanların en kötüsü, en aşağısıdır. Bunun içindir ki, Tevbe sûresinin doksan- sekizinci [98] âyetinde meâlen, (A'râbın küfrleri ve münâfıklıkları, başka- larınınkinden dahâ şiddetlidir) buyuruldu.
Fârisî iki beyt tercemesi:
Arabistânda doğan, Muhammed "aleyhisselâm ", Dünyâ ve âhiretin efendisi Odur hemân!
Toprak altında kalsın, ezilsin, batsın her zemân, Onun kapısında toz, toprak olmak istemiyen!
Bütün ni'metleri, iyilikleri gönderen Allahü teâlâya hamd olsun ki, si­zin bu islâmiyyeti ve onun sâhibini sevdiğiniz, iyice inandığınız ve uygun­suz davranışlarınıza pişmân olduğunuz görülmekdedir. Allahü teâlâ bu uya­nıklığınızı artdırsın! Âmîn.
Allahü teâlâya hamd ve şükr olsun ki, bu islâmiyyete ve islâmiyyetin sâ- hibine "aleyhissalâtü vesselâmü vettehıyye" güzel i'tikâd ve güzel düşün­ce, güzel şeklde sizde görülmekde ve dâimâ uygunsuz hareketlerinize piş- mân olmak elinize geçmekdedir. Allahü teâlâ dahâ çoğunu nasîb eylesin.
İkinci olarak şunu da ricâ edeyim ki, düâcınızın bu mektûbunu size ge­tiren Şeyh Mustafâ, Kâdî Şüreyhin soyundandır. O temiz sülâlenin ço­cukları bu memleketde saygı gören büyüklerden olmuşlardır. Maddî bakım­dan da râhat yaşamışlardır. Adı geçen şeyh Mustafânın maâşı yokdur. Bu yüzden asker olmak yolundadır. Senedler ve emrler de yanındadır. Umu­lur ki, sizin vâsıtanızla, bu sıkıntıdan kurtulup, cem'iyyete kavuşur. Dahâ fazla yazıp başınızı ağrıtmıyayım. Kendisini sadr-ı a'zama o şeklde ısmar­layınız ki, işi olsun ve tefrikadan kurtulup cem'iyyete ulaşsın. Vesselâm vel ikrâm.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder