BURS

BURS

30 Mart 2012 Cuma

98. DOKSAN SEKİZİNCİ MEKTUP


 98. 

DOKSAN SEKİZİNCİ MEKTUP

Bu mektûb, şeyh Zekeriyyânın oğlu Abdülkâdire yazılmışdır. İnsanla­ra karşı sert olmağı değil, yumuşak davranmağı, çeşidli hadis-i şerifler göstererek bildirmekdedir:
Allahü teâlâ hepimizi tâm orta yolda bulundursun! Va'z etmekde, na- sîhat etmekde ve Allahın kullarına müslimânlığı öğretmekde gözetilmesi lâzım gelen şeyleri bildiren birkaç hadîs-i şerîf yazıyorum. Hak teâlâ, bun­lara uygun davranmamızı nasîb eylesin!
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu ki, (Allahü teâlâ refik- dir. Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder). Bu hadîs, İmâm-ı Müs- limin "rahmetullahi aleyh" (Sahih)inde vardır.
Yine (Müslim)de bildiriliyor ki, Âişeye "radıyallahü anhâ", (Yumuşak davran! Sertlikden ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çir­kinliğini giderir) buyurdu.
[(Müslim)deki] hadîs-i şerîfde, (Yumuşak davranmayan, hayr yapma­mış olur) buyuruldu.
[(Buhâri)deki] hadîs-i şerîfde, (İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin "rahime-hümallah" bildirdikleri] ha- dîs-i şerîfde, (Kendisine yumuşaklık verilen [müslimân] kimseye dünyâ ve âhıret iyilikleri verilmişdir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed, Tirmüzî, Hâkim ve Buhârînin "rahimehümullah" bil­dirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Hayâ, imândandır. Îmânı olan Cennetdedir. Fuhş, kötülükdür. Kötüler Cehennemdedir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Cehenne­me girmesi harâm olan ve Cehennemin de onu yakması harâm olan kim­seyi bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşak­lık gösteren [bir müslimân]dir) buyuruldu.
[Ahmed ve Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Yu­muşak olanlar ve kolaylık gösterenler, burnuna yuları takılmış deve gibi­dir. Yürütmek istenirse, hayvan ona uyar. Taşın üzerine oturtmak istenir­se, hayvan oraya oturur) buyuruldu.
[(Buhâri)deki] hadîs-i şerîfde, (Kızdığı zemân istediğini yapabilecek [müslimân] bir kimse, kızmazsa, Allahü teâlâ kıyâmet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennetde istediğin yere git der) buyuruldu.
[Bütün kitâblarda yazılı olan hadîs-i şerîfde], bir kimse Resûlullahdan nasîhat istedikde, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. Birkaç kerre sordukda, hepsine de (Kızma, sinirlenme!) buyurdu.
[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün "rahime-hümallah" bildirdikleri] hadîs-i şe­rîfde, (Cennete gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Za'îfdirler, güçleri yetmez. Birşey yapmak için yemîn ederlerse, Allahü teâlâ, bu [müslimân]ların yemînlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum, dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendi­lerini üstün görürler) buyuruldu.
[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün "rahime-hümallah" bildirdikleri] hadîs-i şe­rîfde, (Bir kimse ayakda iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse yat­sın!) buyuruldu.
[Taberânî, Beyhekî ve İbni Asâkirin "rahime-hümullah" bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Sarı sabır maddesi balı bozduğu gibi, kızgınlık da îmânı bo­zar) buyuruldu.
[Beyhekî ve Ebû Nu'aymın "rahime-hümallah" bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Allah için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendi­ni küçük görür. Fekat, insanların gözünde büyükdür. Bir kimse, kendini baş­kalarından üstün tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde kü­çük olur. Kendini yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekden, domuzdan dahâ aşağı görünür) buyuruldu.
[Beyhekînin "rahime-hullah" bildirdiği] hadîs-i şerîfde, (Mûsâ bin İm- rân "alâ nebiyyinâ ve aleyhissalevâtü vetteslîmât", Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi kimdir? dedikde, gücü yetdiği zemân afv eden [müslimân kim- se]dir, buyurdu) buyuruldu.
[Ebû Ya'lânın "rahime-hullah" bildirdiği] hadîs-i şerîfde, (Bir kimse, di­lini tutarsa, Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gazabını tutarsa, kıyâmet günü Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse, Allahü teâlâ- ya yalvarırsa, kabûl eder) buyuruldu.
Bir hadîs-i şerîfde, (Bir müslimân din kardeşinin ırzına veyâ malına saldırırsa, malın, paranın geçmez olduğu gün gelmeden önce, onunla ha- lâllaşsın! [Halâllaşmazsa] iyi amelleri varsa, hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır. İyi amelleri yoksa, hak sâhibinin günâhları buna yük­letilir) buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfde, (Müflis kimdir, biliyor musunuz?) buyurdu. (Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir) dediler. (Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyâmet günü nemâzları ile, orucları ile ve zekâtla­rı ile gelir. Fekat, kimisine sövmüşdür. Kiminin malını almışdır. Kiminin ka­nını akıtmışdır. Kimini dövmüşdür. Hepsine bunun sevâblarından verilir. Haklarını ödemeden önce sevâbları biterse, hak sâhiblerinin günâhları alınarak buna yüklenir. Sonra Cehenneme atılır) buyurdu.
[Tirmüzî "rahime-hullah" bildiriyor:] Mu'âviye "radıyallahü teâlâ anh", hazret-i Âişeye "radıyallahü teâlâ anhâ" mektûb yazarak nasîhat yazma­sını istedikde, cevâb yazarak: Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun! Resûlullahdan "sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ âlihi ve sahbihi ve selleme" işitdim. Buyurdu ki, (Bir kimse, insanların kızacakları şeyde Allahın rızâ­sını ararsa, Allahü teâlâ onu, insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde, insanların rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır) dedi.
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin "sallallahü aleyhi ve sel- lem" haber verdiği bu hadîs-i şerîflere uymakla şereflendirsin! Bu hadîs-i şerîfler, her ne kadar [Hind lisânına] terceme edilmedi ise de, şeyh Ciyû [Seyyid Ferîd] hazretlerinden bunları sorar ve anlarsınız. Bunlara uygun ha­reket etmeğe çalışırsınız.
Dünyâ hayâtı çok kısadır. Âhıretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İle­riyi gören akl sâhiblerinin, hâzırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın güzelliği­ne ve tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse idi, dünyâlığı çok olan kâfirlerin herkesden dahâ kıymetli ve dahâ üstün ol­maları lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak aklsızlıkdır, ahmak- lıkdır. Birkaç günlük zemânı büyük ni'met bilerek, Allahü teâlânın beğen­diği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Allahü teâlânın kullarına ihsân, iyilik et­melidir. Kıyâmetde azâblardan kurtulmak için, iki büyük temel vardır: Birisi, Allahü teâlânın emrlerine kıymet vermek, saygı göstermekdir. İkin­ci, Allahü teâlânın kullarına, yaratdıklarına şefkat, iyilik etmekdir. Hep doğ­ru söyleyici "aleyhissalâtü vesselâm" her ne söyledi ise, hepsi doğrudur. Şa­ka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku ne ka­dar sürecek. Bu uykunun sonu rezîl, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kal- makdır. Mü'minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen, (Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yaratdım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek misi­niz zan ediyorsunuz?) buyuruldu. Her ne kadar, böyle sözleri dinleyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz. İçiniz kaynıyor. Dünyâ ni'metle- ri içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. Her istediğinizi yapabiliyorsu­nuz. Fekat, size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıl­dı. Elinizden birşey kaçmış değildir. Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalva­racak zemândır. Haberleşmemiz lâzımdır. Fârisî mısra' tercemesi:
Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder