BURS

BURS

27 Mart 2012 Salı

MEKTÛBÂT TERCEMESİ ÖNSÖZ


  MEKTÛBÂT TERCEMESİ ÖNSÖZ

 Bismillâhirrahmânirrahim.
Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor. Fâideli şeyleri yaratıp, dos­tu ve düşmanı ayırmadan, herkese gönderiyor. Âhıretde, Cehenneme git­mesi gereken mü'minlerden tevbe etmiyenlere ihsân ederek, onları afv ede­cek, Cennete kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlık- da durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur. Böyle yü­ce bir Allahın şerefli ismine sığınarak, bu kitâbı yazmağa başlıyorum.
Allahü teâlâya hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe ve Onun te­miz Âline ve Ona Eshâb olmakla şereflenmişlerin hepsine selâmlar ve hayrlı düâlar olsun!
Târîh boyunca, îmânlılar ile îmânsızlar çarpışmakda, kuvvetli, çalış­kan olan, gâlib ve hâkim olmakda, inançlarını, düşüncelerini yaymakdadır. Bu çarpışma, harb vâsıtaları ile, döğüşerek olduğu gibi, propaganda ile, neşr yolu ile de yapılmakdadır. Şimdi, ikinci savaş bütün hızı ve kuvveti ile her- gün devâm etmekdedir. Îmânsızlar, alçakça ve açıkça iftirâ etdikleri gibi, müslimân şekline girerek, din adamı görünerek, islâmiyyeti içerden yıkma­ğa da çalışıyorlar. Kitâblı ve kitâbsız bu kâfirlerin, plânlı olarak hâzırladık- ları uydurma kitâbları, radyo, televizyon neşriyyâtı ve sinema filmleri bir yandan, câhil ve münâfık kimselerin, dünyâlık ele geçirmek için, ortaya çı­kardıkları yanlış, bozuk din kitâbları ve sözleri de bir yandan, dîni, îmânı yok etmekdedir. Bu ma'nevî yıkıntıyı durdurabilmek için, Ehl-i sünnet âlim­lerinin doğru bilgilerini yaymakdan başka kurtuluş yolu yokdur. Bunun için, yıllarca çalışarak, o büyük âlimlerin kitâblarını inceledim. Sonsuz ölüme sürükleyen kalb hastalıklarının ilâcı olan kıymetli yazıları toplamağa ve ter- ceme etmeğe uğraşdım. Cenâb-ı Hakkın yardımı ve ihsânı ile, birkaç kitâb hâsıl oldu ve basıldı.
Resûlullahın vefâtından sonra da, islâm düşmanları dîne, îmâna insafsız­ca saldırmışlardı. Allahü teâlâ, Hindistânda, imâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fâ- rûkî Serhendîyi "kuddise sirruh" yaratarak, o korkunç akıntıyı, bunun ça­lışmaları ile durdurmuşdu. Bu yüce imâmın mektûbları, kitâbları, insanla­rı gafletden uyandırdı. Dünyâya ışık saldı. Kendisi 1034 [m. 1624] senesin­de Hindistânda vefât etdi. Çeşidli memleketlere göndermiş olduğu mek- tûblardan beşyüzotuzaltı mektûbu, üç cild hâlinde toplanarak (MEKTÛ­BÂT) kitâbı meydâna gelmişdir. Büyük âlim, seyyid (Abdülhakîm Efen­di), (Allahın kitâbından ve Resûlullahın hadîslerinden sonra, islâm ki- tâblarının en üstünü, en fâidelisi, İmâm-ı Rabbânînin Mektûbât kitâbıdır.

Mektûbâtda bildirilen tesavvufdan, tarîkatden ve hakîkî mürşidlerden şimdi hiç kalmadı. Bizler, Mektûbâtdaki ince bilgileri, ma'rifetleri anlıya- mayız) buyurdu. [Abdülhakîm efendinin hâl tercemesi (Eshâb-ı Kirâm) ki- tâbımızda yazılıdır.] Bu kitâbdaki mektûbların birkaçı arabî, geri kalanla­rın hepsi fârisîdir. 1392 [m. 1972] senesinde, Pâkistânda, Karaşide (Edeb Menzil Saîd Kompani) de gulâm Mustafâ hân tarafından, üç cildi iki kitâb hâlinde ve hâşiyesinde açıklamalar olarak, gâyet okunaklı ve nefîs basılmış- dır. Bu fârisî baskının, 1397 [m. 1977] senesinde, İstanbulda, foto-kopisi bas- dırılmışdır. Muhammed Murâd-i Kazânî Mekkî tarafından binüçyüziki 1302 [m. 1884] senesinde arabîye terceme edilerek (Dürer-ül-meknûnât) adı verilmiş, 1316 [m. 1898] da, Mekke-i mükerremede Mîriyye matba'a- sında basılmışdır. 1382 [m. 1963] de, İstanbulda da basılmışdır. Muhammed bin Abdüllah Kazânî 1352 [m. 1933] de Mekkede vefât etmişdir. İmâm-ı Rabbânînin ve oğlu Muhammed Ma'sûmun (Mektûbât) kitâbları Müste- kîmzâde Süleymân efendi tarafından farscadan türkçeye terceme edilip, [1277] hicrî senesinde İstanbulda taşbasması yapılmışdır.
Târîh incelenirse, kitâblı ve kitâbsız bütün islâm düşmanlarının ve müs- limân ismini taşıyan câhil ve sapıkların (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâbla- rına çamur atmağa, bu doğru yolun bilgilerini çürütmeğe, yok etmeğe sal­dırdıkları hemen görülür. Bir tarafdan da, din câhili münâfıkların, dünyâ çıkarları için, tarîkatcılık yapdıkları görülüyor. Temiz gençleri, şehîd evlâd- larını bu alçakça saldırılardan korumak, onlara se'âdet ve kurtuluş yolu­nu göstermek ve tarîkatcıların tuzaklarına düşmemeleri için, (Mektûbât) kitâbının hepsini, fârisîden türkçeye terceme edip, basdırarak, kıymetli oku­yucularımıza sunmağı lüzûmlu gördüm. Ehl-i sünnet bilgilerini ve çok in­ce ve derin yazılmış olan tesavvuf ma'rifetlerini kolay anlaşılacak açık kelimelerle yazdım.[1] Ba'zı yerleri iyi açıklıyabilmek için, başka kaynaklar­dan eklemeler yapdım. Bu eklemeleri ve te'vîlleri bir köşeli parantez [ ] içi­ne yazarak, (Mektûbât)dan ayrı olduklarını belli etdim. Aylarca geceli gündüzlü çalışarak, birinci cilddeki üçyüzonüç mektûbun tercemesi, 1 Zil­hicce 1387 ve 1 Mart 1968 Cum'a günü temâm oldu. Birinci baskısı 1968 se­nesinde yapılarak, kıymetli gençlerin istifâdelerine sunuldu. İkinci cildde bulunan doksandokuz mektûbdan kırksekiz adedi ve üçüncü cildde bulu­nan yüzyirmidört mektûbdan, otuzsekiz adedi, (Se'âdet-i Ebediyye) kitâ- bımda okuyabilirsiniz.
İşbu (Mektûbât Tercemesi) kitâbında, îmân ve tesavvuf bilgilerine ağırlık verilmişdir. Bu kitâbı dikkat ile okuyan tâli'li bir kimse, kâmil bir îmân ve güzel ahlâk sâhibi olur. Tesavvufu, hakîkî tarîkati anlıyarak, sah­te tarîkatcılara aldanmaz. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sel- lem", (Kâmil mü'min, eli ile, dili ile, mahlûklara zararı dokunmıyan kim­sedir) buyurdu. Derin âlim seyyid Abdülhakîm efendi "rahmetullahi aleyh" de, (Er-Riyâdut-tesavvufiyye) kitâbında, (Tesavvuf, tarîkat, kötü huyların hepsinden kurtulmak, iyi huyların hepsine kavuşmakdır) demek- dedir. Görülüyor ki, bu kitâbımız, insanları zararsız ve iyi huylu yapmak için yazılmışdır. Bu kitâbı anlıyan ve uyan insan, Allahü teâlânın emrleri- ne ve devletin kanûnlarına itâ'at eder. İslâm dîni, hükümete isyân etmeği, kanûnlara karşı gelmeği, fitne çıkarmağı şiddetle yasak etmiş, bu konuda hiçbir özr kabûl etmemişdir. Seyyid Kutbun ve Mevdûdînin ihtilâlci, bölü­cü kitâblarına ve boş kafalarından yazdıkları uydurma fetvâlarına aldan- mamalı, fitne çıkarmamalıdır. Müslimân, vatanına, milletine fâideli olur. Vatandaşların aynı hak ve hürriyyetlere mâlik olduklarını bilir. Kendini kimseden üstün görmez. Râhat ve huzûr içinde yaşadığı azîz vatanını, mil­letini ve bayrağını çok sever. Herkese iyilik eder. Bölücülük yapmaz. Gay­rı müslimlere, başka dinden, başka mezhebden olanlara, turistlere, ya­bancı tüccârlara, müsâfirlere de hiç kötülük yapmaz. Müslimânların güzel huylu, iyi insanlar olduklarını, güler yüzü ile, tatlı sözleri ile ve iyi hareket­leri ile, bütün dünyâya tanıtır. Herkesin seve seve müslimân olmalarına se- beb olur. Kötülük yapanlara nasîhat verir. Kimseye hîle, hıyânet yapmaz. Devâmlı çalışır. Halâl kazanır. Kimsenin hakkına dokunmaz. Vergilerini, borçlarını vaktinde öder. Bunu, Allah da sever, kullar da sever. Çalışarak halâl para kazanmanın lâzım ve çok sevâb olduğu (Mekâtîb-i şerîfe)nin sek- sensekizinci mektûbu sonunda uzun yazılıdır. Bu mektûb, (Se'âdet-i Ebe- diyye) ikinci kısm sonundadır.
Allahü teâlâ, bütün insanları, imâm-ı Rabbânî hazretlerinin yazıların­dan ve rûhâniyyetinden feyz alarak, küfrden ve sapık inanışlardan korusun!
(Ehl-i sünnet) âlimlerinin, Resûlullahdan alarak bizlere ulaşdırdıkları, biricik kurtuluş yoluna kavuşdursun! Âmîn.
Bugün, müslimânlar üç fırkaya ayrılmışdır. Birincisi, Eshâb-ı kirâmın yo­lunda olan hakîkî müslimânlardır. Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî) denir. İkincisi (Şfî), üçüncü fırka (Vehhâbî)lerdir. Bu ikisine (Fırka-i mel'ûne) denir. Çünki bunların müslimânlara müşrik dedikleri (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbımızda yazılıdır. Müslimânları bu üç fırkaya parçalayan, yehûdîlerle ingilizlerdir. Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan, Cehenneme gidecekdir. Her mü'min, nefsini tezkiye için, ya'nî nef­sin yaratılışında mevcûd olan küfrü ve günâhları temizlemek için, her ze- mân çok (Lâ ilâhe illallah) okumalı ve nefsden ve şeytândan ve kötü arka­daşlardan ve zararlı, bozuk kitâblardan gelen küfr ve günâhlardan kalbi­ni tasfiye için, kurtulmak için (Estagfirullah) okumalıdır. İslâmiyyete uya­nın düâları muhakkak kabûl olur. Nemâz kılmıyanın, açık kadınlara baka­nın ve harâm yiyip içenin, islâmiyyete uymadığı anlaşılır. Bunun düâları ka- bûl olmaz.

Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan, İslâmın hasret ile beklediği kahramân, Ma'şûkunun aşkından yanıp yanıp kül olan, Ağlasa yeri vardır, seni görmiyen zemân!
İlmîle, irfanîle, sâhib olan (Sılâ)ya, İki temel bilgiyi, vasl eden bir araya, dalıp uçsuz bucaksız, o mu'azzam deryâya, Ve bu zikr deryâsından en büyük payı alan!
Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der; kimi uzakdan görür, mest olur, başı döner, kimi yalnız seyr eder, kimi bir katra içer; bir Sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!
Kur'ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin, rûhlara şifâ olan, o mubârek sözlerin, baş kumandanısın sen velîlerin, erlerin; ve (Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!
Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan, ve cihânda bir tekdir, senin izinde kalan. (Seyyid Abdülhakîm) O, senin aşkınla yanan, hürmetine nasîb et, bize şefâ'atından!
Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden, sihrli bir kuvvetle, bizi kendine çeken, ondördüncü yüzyılın, zulmetini gideren, (Arvâs)ın ışığıdır, gerisi hayâl yalan!
Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz, muhakkak aks yapar; o nûrlu kalbleriniz, belli, birbirinize, âşıksınız ikiniz, ve size âşık olur (Mektûbât)ı anlıyan!

Âlemlerin rabbi olan Allahü teâlâya hamd olsun. Rabbimizin seveceği ve beğeneceği şeklde ve bütün mahlûkların yapdıkları hamd ve şükrlerin katlarından dahâ çok hamd olsun. Onun âlemlere rahmet olarak gönder­diği en sevgili kulu Muhammed Mustafâya salât ve selâm olsun. Onun mubârek ismini söyliyenlerin her söyleyişinde ve gaflet uykusuna dalarak ismini söylemeyenlerin sayısınca ve Ona lâyık ve yakışık düâlar ve selâm­lar olsun ve Onun günâhsız, her dürlü aybdan, kusûrdan uzak Âline ve Es- hâbına da düâlar ve selâmlar olsun!
Bu kitâb, hakîkî âlimlerin gavsi, âriflerin kutbu, vilâyet-i Muhammediy- yenin burhânı, ya'nî senedi, şerî'at-i Mustafâviyyenin hucceti, ya'nî senedi, şeyh-ul-islâm, müslimânların büyük âlimi ve Evliyânın önderi (İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî AHMED-İ FÂRÛKÎ Nakşibendî) selleme- hullahü sübhânehü ve ebkâhü hazretlerinin (MEKTÛBÂT) adındaki kitâ- bının birinci cildidir. Bu cildde üçyüzonüç mektûb vardır. Bu mektûbları, İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde bulunarak ilm ve ma'rifet sâhibi olan yâr Muhammed-ül Cedîd-i Bedahşî Talkanî "kuddise sirruh" hazretleri toplamışdır. Hak teâlânın rızâsına kavuşmak isteyenlere fâideli olmak için bu kitâbı vücûde getirmişdir. Allahü teâlâdan ismet ve tev- fîk dileriz, ya'nî bizleri ayblardan, günâhlardan korumasını ve ilerlememiz, yükselmemiz için yardım etmesini dileriz.


[1] Evliyânın ba'zı kelimeleri te'vîle muhtacdır. Te'vîl veyâ meâlen bildirmek, muhtelif ma'nâlar içinden dîne uygun olanı seçmekdir. Bunu herkes yapamaz. [46.cı ve sonraki mektûbları okuyunuz!]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder