BURS

BURS

10 Nisan 2012 Salı

ŞAM'IN TAHTI KİMİN





Şeyh Muhammed Nazım El-Hakkani En-Nakşibendi Hz.'nin 8 Nisan 2012 Sohbeti,
Meded ya RicalAllah. Meded ya İbad'Allahis Salihin. Meded ya Büdelâ-u Şam. Büdelâ, Nücebâ, Nükebâ, ve Evtâd-ı Mısır. Ve Doğu'yla Batı arasındaki Ahyâr. Bu hitab bütün dünya içindir. Ve bu hitap bilhassa Ümmet-i Muhammed (sav) içindir. Ve bilhassa Tarikat-ı Aliyye'nin meşayıhları içindir. Ve bilhassa, şimdi bu zamanda Doğuyla Batı arasında mevcut olan bütün Müslüman Uleması/Alimleri içindir. Biz zayıf bir kuluz ama Allah'ın bizi affetmesini ümid ederiz ve Kıyamet Günü'nde Efendimizin (sav) şefaatini dileriz. Artık bu dünyadan hiçbir şeye isteğim, ihtiyacım yok. Sadat-ı Kiram Efendilerimizin bize öğrettikleri gibi- "Dünya bir leştir, ona talip olanlar da köpeklerdir". Leştir!
Ama Allah kullarını öyle bir şeyle şereflendirmiştir ki, onu eğer O'nun yolunda kullanmazlarsa leş olurlar. Dikkat etmemiz lazım ki, talebi dünya olan o insanlar gibi olmayalım. Dünyayı taleb etmek, istemek dünya üzerindeki en kötü, şer olan şeydir. Ve, dünyayı taleb edenler de insanların en kötüsüdür. Çünkü bütün Peygamberler (as), Allah'ın kullarını Cenab-ı Allah'ın rızâ ve rıdvânını, ve Ebedi hayatı taleb etmeye teşvik için geldiler. Ebedi - Sermedî! Cahiller o kimselerdir ki,bu hiç kıymeti olmayan, fani dünya hayatını isterler. Bu bütün Peygamberlerin (as), ve bilhassa Efendimizin (sav) talimidir- Ahir Zaman Nebisi, Habibur Rahman (cva) Seyyidina Muhammed (sav).
Selamu aleyküm Şeyh Hişam Efendi, bu asrın alimlerinden ve dünya üzerinde mevcut olan meşayıh-ı izam'dan. Bütün dünyaya hitab için kalbime işaret-ilham geldi. Şimdi öyle bir zamanda yaşıyoruz ki bütün insanlar.. İnsanlar dünyayı taleb ediyor, istiyorlar. Tıpkı vaktin birinde, o makam için yetkisi olmamasına rağmen Şam'da bir caminin mimberine çıkması istenen o adam gibi: O kimse hutbesine şöyle başladı: "Eyyuhen nas, entumun encas, imamuküm Abbas bila libas- Ey insanlar, hepiniz necissiniz, imamınız da libassız Abbas'tır!" O fakire saldırıp yaka paça dışarı attılar. Halbuki bu adamın, dünyanın halini insanlara naklettiği ortaya çıktı. Encas'ın manası, necaset'ten daha pis birşey demektir. Ve bu dünya necistir.
Dünyanın-bu leşin talipleri de, Efendimiz (sav) böyle buyurur - onu taleb edenler köpeklerdir. Neuzu billah. Şimdiki zamanımızda en az mümküni olan, bu dünyayı taleb etmekten beri olmak. İnsanların çalıştığı şey..Onların çoğu bu dünyadan toplamak ister. Ama bu dünya, bu dünya içindir. Allah'ın üzerinizdeki fazlına karşılık salih amel işlemezsen, bu necisliktir. Bu dünyanın kıymeti, Allah yolunda infak etmekledir. Kıyamet gününde Allah sual edecek: "Ey kulum, ne getirdin?" "Dünya malından getirdim" "Dünya malının miktarından sormadım. Dünyada malıyla işlediğin salih amellerin miktarından soruyorum. Salih amel olarak ne getirdin?" Ve insanlar şimdi bu dünyadan toplamakla meşgüller, ve infak etmezler. Bu Yahudilerin sıfatıdır. Onlar kendileri, nefisleri için toplarlar.


Nefisleri için saklarlar- Şeâirillâh (Allah'ın nişanelerini) izhar için, Şeriat'Allahı ikame etmek ve salih ameller için harcamazlar. Bu onlar için bir fırsattır, ama ondan faydalanmazlar. Bu, bu sohbete başlamadan önce iptidadır- bir giriş kabilindedir; Sadat-i Kiram Efendilerimiz'in sohbetlerden önce söylemeleri gibi: "Tarikatuna sohba ve hayrun fiy cemiya". Bu mukaddime-önsöz kabilindedir. Şimdi gerçekten çok hassas olan noktaya geldik ki bu, bu zamanın bütün alimlerinin boynunadır. Ama onunla amel etmeyi unuttular. Nedir o? Ey alimler! Ey Profosörler! Siz Ahireti unuttunuz, siz Rabbinizi unuttunuz! Siz şeytanı kendinize hami olarak, destekçi olarak aldınız. Dünyanın necasetini aldınız. Onların ilimleriyle kazandığı bu mudur?
Estağfirullah. Kulun bu dünyadan kazandığı meblağ budur, dünya leştir! Ve şimdi, Ey Allah'ın kulları! Ey Doğu'dan Batı'ya bütün İslam alimleri, size hitab ediyorum kalbime ilham edildiği ve size tebliğ etmem emredildiği için. Kabul edin veya etmeyin, benim için mühim değildir. Ey Allah'ın kulları, biz şimdi hangi zamanda, hangi devirde yaşıyoruz? Cebabire devrinde yaşıyoruz. Cebabire ki, onlar Allah'ın sağlam Şeriatı ile amel etmezler de nefislerinin hevasına göre amel ederler ve insanlara zulmederler- Onları öldürürler, şereflerini ellerinden alır, haklarına tecavüz ederler. Allah'ın kullarının hak ve hukukuna tecavüz ederler, hadlerini aşarlar. Dünyanın hazinelerinden toplar, insanlara vermezler.
Cebabire! Cebbarin kavmi - bu hitap bugünün cebabiresi içindir. "Inne fiyha kavmin cebbariyn- Orada zorba bir kavim var" (5:22). Allah Azze ve Celle her şeyi gösteriyor. Biz şimdi cebabire devrinde yaşıyoruz. Bilinir ki cebabire, Allah'ın sağlam Şeriatı ile amel etmeyip nefislerinin hevası ile amel eder ve gazaplarıyla hükmederler- sanki gazapları dünya üzerine Semadan inmiş gibi, onunla hükmederler ve insanlar da onların yolunu takip ediyorlar. Selamet yolunu bırakıp onların yoluna tabi oluyorlar. Bu cebabire ilk olarak Osmanlı devleti zamanında çıktı. İkinci olarak, Osmanlı devleti yıkılırken. Belki de dünyada 50 devlet vardı; Osmanlı krallarından geri kalan. Biz şimdi cebabire devrinde yaşıyoruz, şek ve şüphe yok.
Ama Efendimiz (sav) müjde verdi ki bu devrin de bir sonu olacaktır. Sonuna gelmesi lazım, sonuna ulaşınca biter. Ve mümkündür ki, 20. yüzyıl tamamiyle cebabirenin asrıydı, ve 21. yüzyılın şimdiki zamanımıza kadar olan kısmı da. Şimdi bize lazım olan nedir, ey alimler? Çünkü bu cebabirenin ilk saldırdıkları yer Hilafet Makamının merkeziydi, Halifelerin olduğu yer. İslamı temsil eden her mekana her yere saldırdılar. Şimdi önemli bir noktaya geldik, dikkat edin ey alimler!
Hilafet Allah'ın Şeriatındandır. Halife Allah'ın Şeriatını tutar. Halife olmadan Allah'ın Şeriatını ikame ettirebilecek bir devlet yoktur. Ve siz bunu biliyorsunuz, ey alimler. Alim olduğunuzu iddia ediyorsunuz. Hangi devir? Cebabire devri. Siz ne yaptınız? "Hiçbir şey yapmadık" derler. "Hangi sebeple?" "Çünkü elimizden bütün kuvveti aldılar ve bizi kendi başımıza bıraktılar. Biz birşey değiliz. Onlar hükmeder, biz onlara mahkumuz. Onlar hakim oldular, biz onların hükmü altına girdik. Eskiden biz onlara hükmederdik. Şimdi onlar hükmeder,biz onların hükmündeyiz".


Peki. Efendimiz'in (sav) risaleti o devirde ulaştı. Türkiye'de, Anadolu'da bir avuç insan bir araya gelip dediler ki: "Biz Saltanatı kaldıracağız, Saltanatla beraber Hilafeti de kaldıracağız". Onların ne işi vardı bununla? Allah'ın laneti üzerlerine olsun! Ve, emirleri terk edip böyle yapan bütün devletler de aynı şekilde. Türkiye'de yeni bir devletle, bir avuç insan Saltanatı ve onunla birlikte Hilafeti de kaldırdı? Ey alimler, bu zalimler hangi hakla Hilafeti kaldırdı? Onların böyle bir kuvvet ve selahiyeti var mıydı? Neden buna bakmazsınız?
Kitap üstüne kitap yazarsınız, profosörüm diye iddia edersiniz. Hiçbir kıymetiniz yok! Şu anda içinde bulunduğumuz devir en kötü zamandır, Müslümanlar birbirini öldürür. İslamı zelil ettiler, her yönden. Müslümanları da aynı şekilde, Müslümanlıktan çıkarıp insanların içinde en zelili yaptılar, en alt seviyedeler şu anda. Müslümanların tarafından da bu cebabireye tek bir kelime dahi edilmedi. Ey Doğuyla Batı arasındaki alimler, ben zayıf bir kulum ama Hakk'ın emriyle, O'nun buyurduğu üzere: "Sen öğüt ver. Çünkü hatırlatmak mü'minlere fayda verir" (51:55) Öyle değil mi? Sadak'Allahul Azim.
"Vezekkir-hatırlat". Neden bu Hilafet meselesini hatırlatmıyorsunuz? Nasıl bir avuç insanın Hilafet makamını kaldırmasına razı geldiniz? Bir avuç insan, nasıl razı geldiniz ey Hint alimleri? Ey Arap ülkelerinin alimleri, Mısır, Libya, Kuzey Afrika ve bütün Arap ülkelerinin alimleri, nasıl razı geldiniz? Hangi hakla o makamı korumadınız? O makam ki, dünyada Hilafet makamından daha yüksek bir makam yoktur. Bütün kralların, mülukun şerefi İslam Hilafetini taşımaları sebebiyledir. Bir kişi bile İslam sancağını korumak için elini kaldırmadı; neredesiniz alimler? Ve insanlar.. Bir avuç insan Doğuyla Batı arasında Müslümanları öldürüyor ve siz susuyorsunuz.
Kim Hakkı söylemeyip susarsa, dilsiz şeytandır. Ve şimdi, size sesleniyorum ey alimler! Siz Efendimizin (sav) soyundan olan ve onun (sav) sancağını kaldıran bir zatın yok edilmesine şahitlik ettiniz. Hilafet'Allah-Hilafet makamı ve Saltanat o kişideydi. Biz böyle bir devre yetiştik. Ve şu anda, bugün biz, Hilafet makamının ehli kim olabilir diye araştırdık. Halife olmanın ilk şartı Efendimizin (sav) evladından, soyundan olmaktır. Dünya'nın Doğusundan Batısına baktık ve Efendimizin (sav) evlatlarından bir avuç dışında başkasını bulamadık- Bir avuç insan, Amman-Ürdün Krallığında. Ehl-i Beyt'tendi onlar, ve orada hapsedildiler.
Ve bütün o zengin Araplar, kuvvetleri ve servetleriyle Efendimizin (sav) evladlarını korumak, desteklemek için hiçbir şey yapmadılar. Her şeyleri vardı ama onu hiç desteklemediler. Onlar görecekler! Ama şimdi bize vacib olan, yaşayan bir Halife aramaktır. Biz onu, Amman Krallığında, bu iş için ehil olarak bulduk. Ürdün'de Ehl-i Beyt'ten bir avuç zat vardır idarede olan, ve onları kestiler, sahranın ortasında terk ettiler bir yere kımıldayamasınlar diye. Ayıp onlara, Allah'ın Gazabı üzerlerine olsun! Ve siz alimler, size hitab ediyorum. Bizim üzerimize vacibtir Hilafet sancağını taşımaya kimin hakkı vardır aramak vazifemizdir, yalnız Efendimizin (sav) evladından biri taşıyabilir.


Doğudan Batıya bakın, onları yalnız çölün ortasında, Amman'da bulacaksınız. Ehl-i Beyt orada tecrit edilmiştir, kımıldayamasınlar diye. Ayıp alimlere, onları orada mahzun, mahrum, kırgın bir şekilde terk edenlere! Ve şimdi vazifemizdir, vacibdir ey alimler, sizden bir fetva istemek: Halife aramak hakkımız ve vazifemiz midir? Bütün İslam alemi için ilk emir, onlara soruyorum. "Lazım değildir" diyen Ehlul İslam'dan değildir, sürgün ve mahrum edilsin, cebabireden sayılsın. Efendimizin (sav) nesebinden geriye kalan bir avuç insan son Şeriflerdendir. Mekke Şerifi Hüseyin, Allah rahmet etsin. Onu aldattılar, ta ki Osmanlı Devletindeki İslam Hilafetine karşı durana kadar. Ona yalanlar vaad ettiler: "Seni bütün Araplara Melik yapacağız" dediler, yalan ve hileydi bu vaad.
Bu cebabire hep Yahudilere tabidir, bütün emir ve talimlerini Yahudilerden alırlar. Şerif Hüseyini kandırıp, sürdüler, zincire vurdular. O zaman ben Kıbrıs'taydım, küçüktüm, 10 yaşındaydım. Onu burada, Lefkoşa'da gördüm basit bir evdeydi. Sürdüler onu. Allah rahmet etsin. Babamla gidip elini öperdik onun. Çünkü babam o zaman burada Kıbrıs İslam Vakfında çalışırdı. Ve Şerif Hüseyin'e her türlü hizmet ve ihtiramı gösterirdik. Hakkın Rahmetine intikal edince onu Kudsü Şerife götürmek için geldiler. Bu ilim ehlince iyi bilinir ama onlar bu konu hakkında birşey bilmezler. Bu mevzu ile onlara bir yol açayım ki Halife arasınlar yoksa Doğudan Batıya hepimiz Gayri Müslimler tarafından, onların silahlarıyla yıkılacağız.
Ve onların maksadı, Doğudan Batıya bütün dünyayı kontrol etmektir. Ve onların çoğu İslamı aşağı, kendilerini üst seviyeye koymak ister. "El-Hakku Ya'lû Velâ Yu'lâ Aleyh- Hak en yücedir ve onun üstüne çıkılamaz" İslam en yücedir. Ey alimler dinleyin! Ne yapmamız gerektiğine dair sizden fetva istiyorum. Ben zayıf bir kulum ama, Efendimizin (sav) Ehl-i Beytinden olan ve şu anda yaşayan bir halife alalım istiyorum. Ve siz Mukaddes Şam topraklarında neler oluyor biliyorsunuz. "Müslümanlar için en hayırlı evler Şam- Dimaşk denilen yerdeki topraklardadır" buyurdu Efendimiz (sav). "Müslümanlar için en hayırlı yer orası, insanlar orada toplansın" buyurdu.
Şimdi Hilafet ve İslam Saltanatının hakkı Kral Abdullah'tadır. Adı Abdullah'dır. Allah onu öyle bir heybet libası ile giydirdi ki herşey onun heybetinin yanında hiç kalır. Allah onu desteklesin. Ve şimdi, ey alimler sizden onu desteklemenizi istiyorum. Şimdi, yetkilerinin verilmesi için sizin tarafınızdan desteklenmeyi bekliyor. Ve ey alimler, duydunuz mu İslamın ve Müslümanların düşmanları Şam topraklarında ne kadar ilerlediler. Ve şimdi Şam'da, onlar kesildi. Ve İslama karşı olanların hepsi Suriye'nin kuzeyine çekildiler. Allah'ın Şerefli kıldığı Şam-Dimaşk'ı boşalttılar, Şam'da hükmeden kimse kalmadı, koruyacak bir Melik de yok.
Ve şimdi biz her şeyin, yetkisi ve hakkı olana verilmesini istiyoruz. Şam boştur şimdi. Ve biz, Doğuyla Batı arasındaki alimlerden fetva vermelerini istiyoruz: Efendimizden(sav) gelen İslam Hilafetini taşımaya en müstehak ve hak sahibi olan Ürdün/Amman Kralı Abdullah'tır. Allah onu desteklesin. Onu destekleyin, eğer desteklemezseniz artık telef olana kadar üzerinize Allah'ın gazabı gelir.


Ve şimdi biz, fetva sahibi, fetva verebilecek herkesten Hilafet makamında hak sahibi olanın Kral Abdullah olduğuna dair fetva vermelerini istiyoruz. Allah onu desteklesin, Melaike onu desteklesin. Eğer ona destek vermezseniz biriniz bile Mehdi (as)'ın zamanına yetişemez. O gelmeden önce bu dünyadan göçersiniz ve, ya Müslüman mezarlığına veya kafirlerin mezarlığına gömülürsünüz. Şimdi bu, zayıf bir kuldan tebliğdir. Sizin gibi alim değiliz ama varidat gelir. Bizim varidat sahibi olup olmadığımızı mutlak ilim-ehli yakin sahiplerine sorun, söylediklerim sahih mi değil mi. Eğer sahih derlerse kurtulurlar, inkar edenler telef olacak.
Şimdi Ürdünde liva-sancak taşıyan alaylar vardır. O liva Efendimizin (sav) livasıdır. İkinci liva, Sahibu Zaman Mehdi (as)'ın adınadır. Razı mısınız? Amman/Ürdün Kralı Abdullah'ın Hilafet makamı için en uygun, ehil ve ümmet için en iyisi olduğuna, Allah'ın aslanı olduğuna dair fetva verin. Şam, Hicaz, Bağdad topraklarına onun hükmetmesi vaad edildi. Bütün İslam devletleri Mehdi (as) gelene kadar onun tasarrufu altında olacak, Kutsal emanetleri ona vermesi için. Mehdi (as) ile İstanbul'a gidecek ve Kutsal Emanetleri ona teslim edecek. Bu tebliği biz kitaptan okumadık. Ama bu RicalAllah'tan gelen varidattır. Onlar, en zayıf kul iken bütün dünyaya bu tebliği yapmamız için bizi kuvvet libası ile giydirdiler. Kulların en zayıfı.
Allahım bizi affeyle. Allahım bizi affeyle. Biz hayırdan başkasını istemeyiz. Biz bütün şerri bırakıp hayrı isteriz. Dünya üzerinde İslam sancağını, Hakkın sancağını, Melekut sancağını kaldıracak olanı isteriz. Bizim gayretimiz budur, başka şey değil. Ya Şeyh Hişam, senden de istiyorum ve bütün fetva verenlerden istiyorum: bu kelamın sahih olduğunu ve Hilafet Hakkının, Allah'ın aslanı Ehl-i Beyt'ten gelen Ürdün Kralı Abdullah'da olduğunu beyan etsinler. Bizim tebliğimiz budur. Fetva verebilen her alimden bu hitabı destekleyecek fetva vermelerini istiyorum. Ki "Hak sahibine hakkını verin" Hadisteki gibi hak olanı versinler. Bu Efendimizin (sav) kelamıdır.
Yoksa Allah'ın gazabı üzerlerine olacaktır. Kral 2 sancak ile hazırdır: biri Efendimizin (sav) sancağı, ikincisi Sahibu zaman Mehdi (as)'ın. Onların isteklerine rağmen Kral Şam'a girecektir! Ve onun mülkü Doğudan Batıya Müslüman dünyasında genişleyecek ve bu rezil insanlar yeryüzünden sürülecek. Ya kaçacaklar ya ölecekler. Yalnız Efendimizin (sav) sancağı ile Mehdi (as)'ın sancağı kalacak birlikte. Kral Abdullah Mehdi (as) değildir, hayır. Mehdi (as) geliyor, geliyor. Mehdi (as) Hicaz topraklarındadır. Onun ailesi onu bilir, ailesinin dışında kimse onu tanımaz.
Ve biz onunla görüşmek istiyoruz, ayaklarını öpüp onunla beyat almak için. 60 sene önce onunla beyat aldık ya Şeyh Hişam, Şeyhim, Sultanul Evliya Abdullah Dağıstani Hz ile birlikte. Bu mektubu onun büyük dedesi Emir Abdullah'a yazdım, onun makamını muhafaza etsin diye. Çünkü onun evlatlarından Abdullah II bu makamın sahibidir, sahibu seyftir. Ey Kral, korkma. Yürü, Allah ve Sema'nın orduları seninledir. Korkma, ilerle. Başına İslamın şerefi olan sarığını tak ve yürü. Yeryüzü önünde, senin için açılacak.


Nereye yönelirsen yönel senin için açılacak ve galip geleceksin. Allah seninledir, ve sabredenlerledir ve Allah'ın salih kulları ile beraberdir. Ya Rabbi, bize bu zamanda selamet ver. Allah (cva) Şam topraklarını onun hükmetmesi için boşalttı. Kral Şam'a girecektir. Fetva verebilen bütün alimlerden Kral Abdullah'ın Şam'da hilafet sahibi olmaya hak sahibi olan tek kişi olduğuna dair fetva vermelerini istiyorum. Sonra, ceddi olan Efendimiz'in (sav) kutsal emanetlerini almak için İstanbul'a gidecek. Allah söylediklerime şahittir, Rabbim bizi affeyle. Bize hidayet ver, Müslümanlara neler olduğunu gördükten sonra İslamın şanlı günlerini göster bize.
Ümid ederiz ki İslamın izzeti ile şeref buluruz, insanlar arasında zelil olmayız. Ey Araplar! Özellikle siz "parçalanıp ayrılmayın. Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın" (3.103). Allah'ın ipini Kral Abdullah temsil eder. Allah'ın ipi Kral Abdullah'dır, ona sımsıkı tutunun ve korkmayın Allah sizinledir, yaptıklarınızı bilir. Ya Rabbi bizi affeyle, Habibi Ekrem (sav) hürmeti için. Kalbim konuşmak için doludur ama şimdi acz yaşına geldim. Kalbime gelen ve söylemekle emrolunduğum bu kadardır ve 70 dünyaya yetişir.
Allah söylediğimize şahittir. Allahu Ekber, ve Resulu (sav) bilir. Onun Resulü (sav), katında en yüce ve kerim olandır. Ben tebliğ ettim, ben tebliğ ettim, ben tebliğ ettim. Rabbimden istiyorum ki Sultanın elleri arasında, İslamın o şanlı günlerini bana göstersin. Ya Rabbim, Sen Kadiri Muktedirsin. Şamı bize de aç. Şam senin için açıktır Ey Melik! Gir ya Melik, Allah'ın aslanı. Senin için korku yoktur. Yerlerin ve Göklerin orduları seninledir. Git! Fatiha. Ve min Allahu tevfik.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder