BURS

BURS

26 Haziran 2012 Salı

Müslüman Mümin Veli, Allahın es-Selöe2mü el-Mü minü el-Müheyminü İsimleri

Müslümanlar karşılaştıklarında Allahın (c.c.) es-Selöe2mü (varlıklara esenlik ve afiyet veren) ismi ile birbirlerine dua ederler. Bilinçsiz de olsa bu güzel ismin yüzü suyu hürmetine her biri diğerine Allahın (c.c.) esenlik ve afiyet vermesi için güzel dileklerde bulunur. Başa gelecek kaza ve belalar böylelikle engellenebilir. İnsanlarla selamlaşmamız bizim için can ve mal güvenliğinde bir emniyet kuşağı rolü oynayabilir. Çünkü duanın başa gelecek kaza ve belayı önlemede rol oynadığı hadislerde geçmektedir. Ayrıca Peygamber Salallahu Aleyhi Vessellem, müminin mümine yaptığı duanın kabul olduğunu belirtmiştir. Kuşkusuz günaydın, iyi akşamlar gibi selamlaşma biçimleri de güzel birer dilek ifade ederler. Ama Allahın es-Selöe2m güzel ismi ile yapılan bir selamın, yani Es-Selöe2mun aleyküm (Allahın es-Selöe2m güzel isminin bereketi, fazileti üzerinize olsun) , yada Ve-Aleyküm Selöe2m (Allahın es-Selöe2m güzel isminin bereketi, fazileti sizin de üzerinize olsun) demenin üstünlüğüne hiçbir selam sözü erişemez. Çünkü Allah (c.c.) bu güzel ismiyle gönülden gelen iyi dilekleri kabul buyurduğu gibi hadislerden de anlaşılacağı üzere bu tür selamlaşmalarda taraflara sevap da vermektedir:





Bir adam resöfblullaha gelerek şöyle sordu: İslam dininin hangi ameli daha üstündür? Resöfblullah şöyle buyurdu: İnsanlara yemek yedirmen, tanıdığın ve tanımadığın herkese selam vermendir.





Allahın (c.c.) varlıklara esenlik ve afiyet vermesi, O nun eksik ve kusurdan uzak, her türlü kemal sıfata sahip oluşunun bir sonucudur. Bu anlam yakınlığından, daha doğrusu anlam ilgisinden dolayı es-Selöe2m güzel 99 Esma-i Hüsna tablosunda ismi el-Kuddöfbs güzel isminden sonra gelmiştir.





İslam ile selam aynı kökten türemişlerdir. Dolayısıyla İslam dinine giren kişi selamete ermiştir. Dünya barışı ancak İslam dini ile kazanılır ve kalıcı olur. İslam dinini temelinde bütün din, inanış ve görüşlere saygı vardır. Tarihteki İslam devletleri de bunun apaçık delilleridir.





Es-selöe2m (varlıklara esenlik ve afiyet veren) güzel ismi ile ilgili kula düşen görev, aşağıdaki hadis-i şerifte çok güzel bir şekilde ifade edilmiştir: İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş sayılamazsınız. Size bir şey öğreteceğim, onu yaptığınız taktirde birbirinizi seversiniz: Aranızda selamı yayınız.





Bir kişi Kelime-i şahadet (Eşhedü en löe2 ilöe2he illallah ve eşhedü enne Muhammedün rasöfblullah) ile İslam dinine girer. Müslüman olur. Allahın (c.c.) emir ve yasaklarına gösterdiği itina ile müminlik vasfına yükselir. Ama içerisinde her zaman son nefeste iman sahibi olup olmamak konusunda bir kaygı yaşar. Bir türlü sonundan emin olamaz. Bu da aslında imanda aranan bir özelliktir. Bir Müslümanın mümin olup olmadığını en iyi Allah (c.c.) bilir. Bu yüzden olacak İmam Şafii Hazretleri (rah.a.) İnşaallah müminim. demiştir. Tabii bu son nefeste imanın insana nasip olup olmaması ile ilgili bir kaygının anlatımıdır. Yoksa insanın yaşarken imanında bir kuşkusunun olmaması gerekir.





Kuran-ı Kerim de Allah (c.c.) İslam dini ile yeni şereflenen Araplara Müslümanlık ile müminlik vasfını ayırarak şöyle hitap etmektedir: Bedeviler İman ettik. dediler. De ki Siz iman etmediniz. Lakin İslam olduk. deyiniz. Zira iman henüz kalplerinize girmiş değildir (Hucuröe2t suresi, ayet 14). Bu açıdan bir Müslümanın kendisini (nefsini) hep bir münafık olarak görüp sürekli nefsiyle hesaplaşması, kendisini mükemmele ulaştıracak özeleştiriye tabi tutması gerekir. Nitekim yukarıdaki ayetin devamı da bizi bu yola teşvik edecek bir anlam taşımaktadır: Eğer Allah a ve peygamberine itaat ederseniz, sizin emeklerinizden hiçbir şeyin mükafatını eksiltmez. Yaptığınızı zayi etmez. Gerçekten Allah (c.c.), Gaföfbr ve Rahöeem dir.





İnsanın imanında bir kuşkusunun olmaması ile nefsini imanını elinden alacak olan bir münafık olarak görmesi birbirinden ayrı konulardır. Bu durum elindeki parayı düşmanlarından saklamaya çalışan bir insana benzer. Bu benzetmede para imandır, ona musallat olan düşman da nefistir. Kişinin paraya sahip olması imanında bir kuşkuya kapılmamasını, düşmanının varlığı ise onu son nefeste kaptırmama kaygısını temsil etmektedir.





Allahın (c.c.) dinine uygun bir yaşam tarzına sahip olanlar, hem bu dünyada hem de ahirette büyük bir huzura kavuşurlar. İman, kaygıdan kurtarıp emniyete ulaştırır. Dünya sınavı gereği karşılaştıkları sıkıntı, bela ve musibetler onlar için hikmetli birer derse dönüşür, ruhsal dünyalarındaki huzuru asla bozmaz. Allahın (c.c.) kaderi ve kazası hoşa gitmese de rıza ile karşılanır. Başa gelen istenmeyen şeyler, geçmişteki günahları düşündürür, bunun için de sabredilir. İyi şeyler Allahın (c.c.) bir ikramı olarak karşılanıp şükredilir. Bu güzel hal de ancak kişide Allahın (c.c.) el-Mü min güzel isminin tecellisi ile mümkün olur.





El-Mü min (Müslümanlara müminlik vasfını veren, onları gazabından emniyete çıkaran) güzel ismi ile kula düşen görev, dünyada iken kendisini her türlü kaygıdan kurtarıp emniyete çıkarması ve son nefeste de iman üzere, mümin olarak ruhunun kabzedilmesi için Allah a (c.c.) dua etmektir.





Allah (c.c.) insanların bütün hallerini gözetlemektedir. Kalplerine vakıf olduğu gibi bütün sözlerine, hal ve hareketlerine de tam anlamıyla höe2kimdir. Allah (c.c.) kulun ne yapacağını ezeli ilmiyle bilmesine ve bunları Levh-i Mahfuz a yazmasına karşın yine de amellerini şahit tuttuğu meleklerle kayıt altına aldırır. Levh-i Mahfuz a yazdığı şeylerle meleklerin yazdığı amel defterleri arasında kıl kadar bir farklılık bulunmaz. Böylelikle amelleri meleklerin tanıklığı ile ahirette kimsenin itiraz edemeyeceği bir gerçeklik ve doğrulukla ortaya serer.





Allah (c.c.) Kendi sine, dinine sığınanları hem dünyada hem ahirette iyi amellerini de zayi etmeden korur.





Nasıl bir noter resmi bir belgeyi onaylayarak koruma ve güvence altına alıyorsa Allah (c.c.) da kullarının amellerini şahit meleklere yazdırtmak suretiyle ahirette kimsenin itiraz edemeyeceği bir doğruluk ve güvenilirlikle korur, gözler önüne serer. Aslında ses ve görüntü kaydeden cihazlara tanık olan çağdaş insanın, Allahın (c.c.) bunlardan daha mükemmel bir biçimde kullarının amellerini tespit edip koruyacağına hiç kuşkusu olmaması gerekirdi.





Arka arkaya gelen Allahın bu üç güzel ismin anlamlarının nasıl bir istikamette birbirini tamamladıkları dikkat çekicidir. Es-Selöe2m ile İslam dini arasında bir ilgi mevcuttu. Bu güzel isim bela ve musibetlerden Allah a (c.c.) sığınmayı sağlıyordu. El-Mü min ile müminlik vasfı arasında da doğrudan bir ilgi söz konusu idi. İmanı kula nasip eden Allah tır. Bu güzel isim her türlü kaygıdan ve Allahın (c.c.) azabından emniyete ulaşmayı sağlıyordu. El-Müheymin güzel ismi ise velilerin zikri olarak düşünülür. Velilik Allah dostluğu demektir. Dinimizde de her Müslümanın ulaşmaya çalıştığı bir manevi makamdır. Böylelikle İslam ve müminlik çemberinden sonra en içteki bu küçük çember ile dinde seçkin bir zümre dikkate alınmıştır. El-Müheymin güzel ismi sayesinde amellerin korunması ince eleyip sık dokuma kuralı ile gözden geçirilmektedir. Ayrıca bu güzel isimle velilerin özel bir koruma içerisine alındığı düşündürülmektedir. Nitekim aşağıdaki ayet-i kerimede de buna işaret edilmektedir: İyi bilin ki Allahın velileri için hiçbir korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir (Yunus suresi ayet 62).





El-Müheymin (gözetleyen, yapılan amelleri tasdik eden, güvenilir, koruyan) güzel ismi kulun tüm amellerini gözden geçirmesini, kötü işleri için tövbe etmesini, iyiliklerine güvenmemesini ve her işi Allah (c.c.) rızası için yapmasını, Allah a tevekkül etmesini, Allahın veli kullarına saygı duymasını gerekli kılar.

Muhsin İyi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder