|
Şeyâtin, insî ve
cinnî
şeytanlardır ve bunlar İblis'in evlatlarıdır.
İblis, evlatlarını iki gruba ayırmış, bunlardan bir kısmını insanlara
karşı,
diğer kısmını da cinlere karşı vazifelendirmiştir ki, bunlar vazifeli
oldukları
saha itibariyle bu ismi almışlardır.
Şeytanlar,
insî ve cinnî olmak üzere iki kısımda mütâlaa edilmiştir
ki,
"Böylece her nebi için ins ve cin şeytanlardan düşmanlar var eerettik."
(En'am, 6/112) ayeti, bu hakikatı ifade eder. Ayette geçen "Şeyâtîn"
kelimesinin
manasında iki rivayet söz konusudur. Ulemâ arasında her iki rivayeti de
destekleyen bir hayli insan vardır.
Birincisi:
Bu kelimeden maksat, insan ve cinlerin azgın ve sapkınlarıdır ki, İbn-i
Abbas (ra) bu görüştedir. Bir rivayete göre Atâ, Mücâhid, Hasan ve
Katâde
gibi büyük imamlar da bu görüşü paylaşırlar.(1) Onlara göre hem
Cinlerden
hem de insanlardan şeytanlar vardır. Cinnî şeytanlar, mü'min insanları
kendilerine uyduramayınca insî şeytanlara giderler ve bunları o
mü'minler
üzerine salarlar. Bu hususu te'yîd eden şöyle bir hâdiseden
bahsederler:
Allah Rasulü (sav), Ebu Zer'e (ra) sorar:
"İnsî ve cinnî şeytanların şerrinden Allah'a sığındın mı?"
Hz. Ebu Zer de bu suale, yine bir sual ile karşılık verdi:
"İnsanlardan da şeytan var mı?"
Allah Rasulü cevabında:
"Evet, hem de onlar cinnî şeytanlardan daha da şerirdirler." (2)
buyurur.
İkincisi:
Şeyâtin, insî ve cinnî şeytanlardır ve bunlar İblis'in evlatlarıdır.
İblis, evlatlarını iki gruba ayırmış, bunlardan bir kısmını insanlara
karşı,
diğer kısmını da cinlere karşı vazifelendirmiştir ki, bunlar vazifeli
oldukları
saha itibariyle bu ismi almışlardır.(3)
Aslında,
bu
iki mana arasında ciddi ve neticeye tesir eden bir ayrılık
olmamakla beraber, birinci rivayet her halde ayetin zahiri manasına
daha
uygun düşmektedir ki, alimlerin ekserisi bu birinci manayı tercih
etmişlerdir.
Ayrıca bu hususu teyid eden, Efendimiz'den (sav) mervi bir çok rivayet
de mevcuttur. Bu cümleden olarak, Allah Rasulü (sav) bir hadis-i
şeriflerinde:
"Sizden biriniz namaz kılarken, önünden herhangi bir kimsenin geçmesine
müsaade etmesin, gücü yettiği nisbette ve en uygun şekilde ona mani
olmaya
çalışsın. Yine de inat edip önünüzden geçmek isterse onunla dövüşsün,
çünkü
o Şeytan'dır." (4) buyururlar.
Bir
başka
defasında Efendimiz (sav), sokakta bir güvercin arkasından
koşup duran birisini görür ve şöyle buyurur:
"Bir şeytan, diğer bir şeytanın peşine
düşmüş!.." (5)
İşte
bunlar
gibi daha pek çok rivayetlerde Allah Rasulü (sav) bazı şahıslara,
hatta daha başka varlıklara bazı hareketlerinden dolayı, doğrudan
doğruya
"Şeytan" demiştir.
Yukarıda
da
temas edildiği gibi, aslında her iki mana arasında neticeye
tesir edecek ciddi bir ayrılık yoktur. Zira birinci görüşte olanlar,
kalb
ve kalıbı birden ifade ile insana şeytan derken, ikinci manayı tercih
edenler,
kalb ile kalıbı birbirinden ayırmış ve "Kalıbıyla insan, fakat kalbiyle
şeytan" demek istemişlerdir. Bunu destekleyen bir rivayet de vardır:
Huzeyfe (ra)
anlatıyor: Bir gün Allah Rasulü'ne:
"Ya Rasulallah! Bizler şer
içindeydik, Cenab-ı Hakk bizlere hayır ihsan
etti ve şimdi hayır içinde bulunuyoruz. Acaba bu hayırdan sonra tekrar
şer gelecek mi?"
Allah Rasulü:
"Evet" dedi.
Ben de:
"Acaba o şerden sonra tekrar
hayır olacak mı?" diye sordum, yine
"Evet" dedi.
Bunun üzerine " O nasıl
olacak?" deyince Allah Rasulü de:
"Benden sonra bir kısım
devlet adamları gelecek ki, benim yolumu ve
benim sünnetimi takip etmeyecekler. Hatta onlardan öyleleri idareye
vaziyet
edecek ki, beden ve cesetleri insan cesedi ama, içlerinde taşıdıkları
kalb,
şeytan kalbi!.." cevabını verdi. Allah Rasulü'nün bu izahı üzerine
"O zaman ben nasıl hareket
edeyim?" diye sorunca da:
"Dinle ve itaat et! Sırtına
vurulsa, malın elinden alınsa, yine dinle
ve itaat et!.." buyurdu. (6)
Kaynak:
Metafizik Dünya
1) İbn-i Kesir, Tefsir, 3/312,313
2) Müsned, 5/178
3) Razi, 13/154; Alusi, Ruhu'l-Meani, 8/5
4) Buhari, Bedu'l-Halk 11; Müslim, Salat
258,259,260;
Ebu Davut, Salat 107; Nesei, Kıble 8; Kasame 48
5) İbni Mace, edep 44; Ebu Davut, edep 57;
Müsned, 2/345
6) Müslim, İmare, 52
|
|
Cinnin
Yaratılışı
Cinleri
öz ateşten
yarattı. (Rahman,15) |
|
Cinleri
de
daha önce
zehirli ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
|
|
Kur'an-ı
Kerim'de değişik lâfızlarda 32 yerde cinden bahsedilmektedir.
Bunlardan 22'si cinn, 5'i cânn, 5'i de cinnet olarak geçmektedir;
Cinn:İsra
(88), Kehf (50), Zariyat
(56), Rahman (33), Araf
(38,179),
Neml (17,39), Fussilet (25,29), Ahkaaf (28,29),
Sebe (12,14,41), Cinn (1,5,6), En'am (100,112,128,130)
Cânn:
Hicr (27), Rahman
(15,39,56,74)
Cinnet:
Hûd (119), Secde (13),
Saffat (158) 2kez, Nâs (6)
"De
ki:
Cinlerden bir topluluğun dinleyip de şöyle söyledikleri
bana vahyolunmuştur: Gerçekten biz, hârikulâde güzel bir Kur'an
dinledik.
Doğru yola iletiyor, ona iman ettik. Kimseyi Rabbimize asla ortak
koşmayacağız.
Hakikat şu ki, Rabbimizin şânı çok yücedir. O, ne eş ne de çocuk
edinmiştir.
Doğrusu bizim beyinsiz olanımız, Allah hakkında pekaşırı yalanlar
uyduruyormuş.
Halbuki biz, gerek insanlar gerekse cinler Allah hakkında asla yalan
söylemezler,
sanmıştık. Şu da gerçek ki, insanlardan bazı kimseler, cinlerden
bazı kimselere sığınırlardı da, onların taşkınlıklarını arttırırlardı.
Onlar da sizin sandığınız gibi, Allah'ın hiç kimseyi tekrar
diriltmeyeceğini
sanmışlardı. Doğrusu biz, göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle,
alev
huzmeleriyledoldurulmuş bulduk. Halbuki, biz onun bazı kısımlarında
dinlemek
için oturacak yerler (bulup) oturuyorduk; fakat şimdi kim dinlemek
isterse,
kendisini gözetleyen bir alev huzmesi buluyor. Bilmiyoruz,
yeryüzündekilere kötülük mü murat edildi, yoksa Rableri onlara bir
hayır
mı diledi? Gerçekten biz, -kimimiz sâlih kişiler, kimimiz ise
bunlardan
aşağıda olmak üzere- türlü türlü yollar tutmuştuk. Şu
gerçeği
şüphesiz anladık ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı âciz
bırakamayacağız,
başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız. Doğrusu biz, o
hidayeti
işitince ona iman ettik. Kim Rabbine iman ederse, artık ne bir
eksikliğe
uğratılmasından ne de haksızlık edilmesinden korkar.
İçimizde,
teslimiyet gösterenler de var, hak yoldan sapanlar da var.
Teslimiyet
gösteren kimseler, doğru yolu arayanlardır. Hak yoldan sapanlara
gelince,
onlar cehenneme odun olmuşlardır."
(Cinn Suresi 1-15)
"Aldatmak
için birbirlerine cazip sözler
fısıldayan cin ve insan
şeytanlarını
her peygambere düşman yaptık. Bu şeytanlar ahrete inanmayanların
kalblerinin
o sözlere yönelmesi, ondan hoşnut olması ve kendilerinin
isledikleri
suçları islemeleri için böyle yaparlar. Rabbin dileseydi bunu
yapamazlardı,
sen onları iftiraları ile başbaşa bırak." (En'am Suresi 112-113)
"
Allah
hepsini toplayacağı gün, "Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu
yoldan çıkardınz" der, insanlardan onlara uymuş olanlar, "Rabbimiz! Bir
kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin surenin
sonuna
ulaştık" derler. "Cehennem, Allah'ın dilemesine bağlı
olarak, temelli kalacağınız durağınız" der. Doğrusu Rabbin hakimdir,
bilendir.
Zalimlerin bir kısmını, kazandıklarından ötürü diğer bir kısmına
böylece
musallat ederiz. "Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatan,
bugünle
karşılaşmamızdan siziuyaran peygamberler gelmedi mi?" "Kendi hakkımızda
şahidiz" derler. Dunya hayati onları aldattı da inkârcı olduklarına,
kendi
aleyhlerinde şahidlik ettiler."
(En'am Suresi 128-130)
"Ey
cin ve
insan toplulukları! Göklerin ve yerin çerçevesinden çıkıp
gitmeye gücünüz yetiyorsa geçin. Ancak büyük bir güçle çıkıp
gidebilirsiniz."
(Rahman Suresi 33)
" Sabah
gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe
olan rüzgârı da Süleyman'a (onun emrine) verdik ve onun için
erimiş
bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Rabbinin izniyle cinlerden bir
kısmı,
onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli
azabı tattırırdık. Onlar Süleyman'a kalelerden, heykellerden,
havuzlar
kadar (geniş) leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse
yaparlardı.
Ey Davud ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!
Süleyman'ın
ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen
bir ağaç kurdu gösterdi. (Sonunda yere) yıkılınca anlaşıldı ki cinler
gaybı
bilselerdi, o küçük düşürücü azap içinde kalmazlardı."
(Sebe Suresi 12-14)
|
|
Cenabı hakkın
ateşten hal ettiği cinleri
,
kendi
hükmü altına alması veya onlarla dostluklar kurarak olmasını istediği
bir
işte yardımlarını ve bilgilerini alarak sonuca ulaşmaya çalışan kimseye
denir.
Cinlerle
arkadaşlık kurmak, belkide son zamanlarda
hepimizin sıkça rastladığımız, hatta bazen ise kıskanarak bakılan bir
olay
halime gelmeye başlamıştır. Fakat, bazı insanların benim iki tane cinim
var, gibi bir takım dengesiz laflar ortaya koyması, konunun
aydınlanmadığının
bir yanıtı olarak karşımızda durmaktadır. Oysaki, insan yaradılışındaki
üstünlüğünü kabullenemeyen şeytan ve yandaşları, insanları alt etmek
için
ellerinden gelen gayreti göstererek insanlardan üstün olduklarını
kanıtlamaya
çalışmaktadırlar. Şeytanın Allah"tan insan oğlundan üstünlüğünü
kanıtlamak
için izin almasıdır.
Şunu
hatırlatmak isterim ki, cinlerle insanların
arasında bir perde Cenabı hak tarafından mevcuttur. Yaradılışımızda,
bizlerin
onları görmemesi için gözlerimize Allah bir perde ile kapatmıştır. Bazı
yapılan dualar sonucunda, kalp gözümüzün açılmasıyla birlikte onları
görme
şansımız vardır. Fakat bunun tam tersi olarak da, bazılarının ise
şeytanın
yardımıyla da perdeleri açılmıştır. Bu kişiler şeytana ruhunu satmış ve
inançlarında düşüklük olan ve cinlerle tam bir dostluk kuran
kişilerdir.
Bu yüzden de kötü güçten perdeleri açılanların, rahmani olan cinleri
görmesi
zordur. Fakat şer cinler, kendilerini rahmani iyi cinli gibi onlara
gösterebilirler.
Şer güçten perdesi açılan hocaların, bakan kişilerin iyi ve kötü cinli
ile arasındaki ayırımı yapmaları çok zordur. Algılamalarının rahmani
güçte
çok az ve zayıf tır. Bunun nedeni ise gücünü şer güçten şeytandan almış
olmalarıdır.
Toplumda
kendini cinci hoca diyen insanların
bir çoğu, sadece ve sadece cinlerle diyalog kurduklarını ve onları
gördüklerini
savururlar. Oysaki, günümüz cinci hocaların sadece ve sadece kötü
niyetli
işlerle uğraştıklarını, çok azının ise iyilik yönünde bir takım
işlemler
yaptığı bilinen bir gerçektir.. Cinler, hocalara ilk başta bir takım
olaylar
için doğru bilgi verirler. İleriki zamanlarda da duygu ve algılama ile
ilgili bir takım his vererek, kişinin her konuyu bilmek istemesi, her
şeyi
ben bilirim sevdasına kapılmalarına yol açar.
Daha
sonraki
zamanlarda, kişi kendine verilen
en büyük nimet olan akıl ve mantığını çalıştırmadan sadece kalbine
gelen
hisle ve cinlerin yönlendirmelerine bakarak konu ve hayat akışını
sağlamaya
çalışırlar. Bazı ileriki boyutlarda ise durumlar daha da artarak
verilen
bilgiler doğrultusunda güven sağlayan cinler kişinin evliyalık
mertebelerine
ulaştıklarını anlatır ve o kişin evliya"lık makamının üst düzeylerine
kadar
gideceğini söyleyerek, kişinin kendini üstün bir varlıkmış gibi
hissederek
kibirlenmesini sağlarlar. İşte bu andan itibaren, bakan kişi sorunlarla
karşılaşma zamanı gelmiş olacaktır.Bir başkasının sözü doğru bile olsa
kabullenmeyerek tek doğru olarak kendini göstermeye çalışır.
Buradaki
en
önemli olan olay cinlerle dostluk
kuran kişiler, belli bir aşamadan sonra, cinlerin verdikleri bilgilerin
tutarsız ve yalan çıkması üzerine psikolojik bunalımlara düştükleri,
kabullenemedikleri
ve onların yanlış bilgilerini doğru sayarak kendilerini aldattıkları
görülmektedir.
Cinci
hocalarda, da bakım yapanların değişik
olarak bakış şekilleri vardır. Bunlardan bazıları, suda
bakanlar,kitaptan
bakanlar,tırnakta bakanlar, bir boşluğa bakarak, görerek bakanlar,
hamile
yada küçük çocukları dualar okuyarak uyutarak bakanlar, diye ayırmak
mümkündür.
Buradaki en önemli olay ise bu bakımların en ortak özelliği cinci
hocaların
bildikleri duaları okuyarak cinleri etki altına almaya çalışmalarıdır.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder