Allahü
Teâlâyı Bilirmisin?
Abdullah
bin
Mübarek, bir
gün yolda gidiyordu. Önünde birkaç koyunla bir çoban çocuk gördü. Ona
acıdı ve;
"Zavallı, çocuklukta çobanlık yaparsa, büyüdükte Allahü teâlânın ibâdet
ve
mârifetine nasıl erişir?" dedi. Sonra kendi kendine; "Gideyim, ona
Allahü teâlâyı tanımakta bir mesele öğreteyim." deyip, çocuğun yanına
geldi ve:
-Evlâdım, Allahü teâlâyı bilir misin? buyurdu.
Çocuk:
-Kul nasıl sâhibini bilmez?" dedi.
-Allahü teâlâ'yı ne ile biliyorsun?
-Bu koyunlarımla.
-Bu koyunlarla, O'nu nasıl bilirsin?
-Bu birkaç koyun çobansız işe yaramaz. Bunlara su ve ot verecek,
kurttan ve
diğer tehlikelerden koruyucu birisi lâzımdır. Bundan anladım ki,
kâinat,
insanlar, cinler, hayvanlar ve canavarlar ve bu kanatlı kuşlar bir
koruyucuya
muhtaçtır. Bu binlerce çeşit mahlûkatı korumaya kâdir olan, Allahü
teâlâdan
başkası değildir. İşte bu koyunlarla Allahü teâlâyı, böylece bildim
-Allahü teâlâyı nasıl bilirsin?
-Hiç bir şeye benzetmeden bilirim.
-Böyle olduğunu nasıl bildin?
-Yine bu koyunlardan.
-Nasıl?
-Ben çobanım. Onların koruyucusuyum. Onlar benim korumam ve
tasarrufumdadırlar.
Onlara dikkatle bakıyorum. Ne onlar bana benzerler, ne de ben onlara
benzerim.
Buradan, bir çoban koyunlarına benzemezse, Allahü teâlânın elbette
kullarına
benzemiyeceğini anladım. Abdullah bin Mübârek:
-İyi söyledin. İlimden bir şey öğrendin mi? buyurdu.
Çocuk:
-Ben bu sahrâlarda, nasıl ilim tahsîl edebilirim, dedi.
-Peki başka ne öğrenmişsin?
-Üç ilim öğrendim. Gönül ilmi, dil ilmi ve beden ilmi.
-Bunlar nelerdir, ben bunları bilmiyorum.
-Gönül ilmi şudur ki, bana kalb verdi ve kendi mârifet ve muhabbeti
yeri eyledi
ki, bu kalb ile O'nu bileyim. O'nun sevdiklerine gönülde yer vereyim,
sevmediklerine yer vermiyeyim ve böylelerinden uzak olayım. Dil ilmi
şudur ki,
bana dil verdi ve dili zikretmek, O'nun ismini söylemek yeri eyledi.
Bununla
O'nu hatırlatanları dile getirmeği, O'ndan bahsetmiyen sözden onu
korumayı,
böyle sözden uzak olmayı îmâ etti. Beden ilmi şudur ki, bana beden
vermiştir ve
onu kendine hizmet yeri eylemiştir. Böylece O'na hizmet olan her şeyi
yaparım,
hizmet olmayan şeyi ise bedenimden uzaklaştırırım.
Abdullah bin Mübârek, bunun üzerine:
-Ey çocuğum! Evvelki ve sonraki ilimler, senin bana bu
öğrettiklerindir!
dedikten sonra: Ey oğul, bana nasîhat ver, buyurdu.
-Ey efendi! Âlim olduğun yüzünden belli oluyor. Eğer ilmi Allah rızâsı
için
öğrendiysen, insanlardan istemeyi, beklemeyi kes. Yok, dünyâ için
öğrenmişsen,
Cennet'e kavuşamazsın, dedi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder