İbrahim Aleyhisselam'ın bir kıssası vardı. Bir zaman İbrahim Aleyhisselam, eşi Sare validemizle birlikte Mısır'a gider. O devirde Mısır'da Firavunlar hüküm sürmektedir. Firavun zulümde en zirveye çıkmıştır. Şehrin giriş ve çıkışları kontrol altındadır. Gelen gidenlerin haberleri anında Firavuna bildirilmektedir. Özellikle kadınlara karşı zaafı olan Firavun, gözüne kestirdiği kadını yanında alıkoyuyordu.
- Bu kadın senin neyindir?
İbrahim Aleyhisselam:
-Benim kardeşimdir, der.
Sonra da Sare validemizin yanına gidince ona bir açıklama getirir:
-Bugün bana
senden sordular, ben de seni kardeşim olarak tanıttım. Sana da
sorarlarsa beni yalancı çıkartma. Bu memlekette Allah'a inanan
ikimizden başka kimse yok. Seninle eş olmanın yanında aynı zamanda iki
din kardeşiyiz. Benim onlara kardeşimdir demem, din kardeşliği
açısındadır.
Bekledikleri an
geldi, Firavun Sare validemizi istedi. Görevli adamların eşliğinde Sare
validemiz zorla Firavunun huzuruna çıkarıldı.
Anlama ve idrak
kapasitesi zayıf ya da fitne çıkarmaya niyetli bir takım insanlar bu
hadiseyi değişik yerlere çekmektedirler. Bir peygamber hanımını yabancı
bir insana nasıl gönderirmiş? Hadiseyi baştan sonra akıl gözü ile takip
edenler, bu olayda en küçük bir olumsuzluğun olmadığını görecekler.
Hatta günümüze birçok dersler de çıkarmak mümkündür. Bu olay hadisi
şeriflerde şöyle haber verilmektedir. Sare, Firavunun karşısına çıkar.
Hadisi Şerifte
Firavun zorba olarak anlatılmaktadır. Zorba Sare'ye yaklaşmak için
oturduğu yerden ayağa kalktı. Sare o sırada zorbadan izin istedi,
abdest alıp iki rekât namaz kıldı ve şu niyazda bulundu:
"Ya Rabbim!Sana
ve gönderdiklerine iman etmişim. Bu ana kadar
kocamdan başkasına karşı ırzımı, namusumu korumuş isem, şu kâfiri
üzerime saldırtma, beni ondan koru!"
Firavun da
Sare'yı bekliyordu. Namazını kılıp duasını eden Sare validemiz,
Firavunun yanına döndü. Firavun kaldığı yerden tekrar yaklaşmaya
başladı. Tam o esnada Firavunun ayakları kendini tutmaz oldu, olduğu
yere yıkılıp kaldı. Aciz duruma düşen kuş gibi çırpınmaya başladı. Bu
durumu gören Sare validemiz endişeye kapıldı, Firavun bu halde ölecek
olsa, sorumlu onu tutacaklardı. Sare validemiz yine Rabbine yöneldi:
"Ya Rabbim! Bu ölürse, benim üzerime atarlar, onu eski haline getir."
Zorba eski
durumuna geldi. Ancak Sare'den de vazgeçmemişti. Tekrar Sare
validemizin üzerine yürüdü. Sare validemiz bu sefer de izin istedi.
Namazını kıldı, duasını yaptı ve aynı hadise cereyan etti. Bu olay üç
defa tekrarlandı.
Firavun
yaşadıkları karşısında dehşete düştü. Adamlarına emirler verdi:
-Bu kadını
aldığınız yere götürün. Bana kadın diye getirdiğiniz şeytanın ta
kendisidir. Benden uzak olsun, yanına cariyelerimden birini de verin.
Böylece Sare
validemiz, Firavunun zulmünden, tecavüzünden korundu. Bir de yardıma
mahzar oldu. Sare eşinin yanına gelince:
-Ey İbrahim!
Rabbim beni zorbanın şerrinden korudu, bir de şu cariyeyi bize ihsan
eyledi, dedi.
Bunlar
Mevla'mızın ayetlerindendir, her bir ayette insana bir mesaj vardır.
Beyan
Dergisi, 89.Sayı, Ocak -2007
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder