BURS

BURS

4 Haziran 2012 Pazartesi

Bir ramazan masalı (dini hikayeler)

Bir Ramazan Masalý Bir varmýþ, bir yokmuþ. Adý bilinmeyen uzak daðlarýn ardýnda, hiç kimsenin duymadýðý bir ülke varmýþ. Bu ülkede insanlar büyük büyük iþler yaparlarmýþ; daha doðrusu öyle olduðunu zannederlermiþ. Ýþleri büyük olunca, her anlarý çok yoðun olurmuþ. Artýk kimse kimseyi görmez olmuþ ülkede... Sabah erkenden uyanan halk, iþbaþý yapar; akþama kadar iþinin baþýndan ayrýlmazmýþ. Dedik ya; büyük iþlerin adamlarýymýþ onlar!.. O yüzden, ne doðarken, ne de batarken; onlarý hiç ilgilendirmezmiþ güneþ... Ne bahar geldiðinde kýrlarda açan papatyalar, ne sonbaharda dökülen yapraklar dokunurmuþ yüreklerine... Onlar papatyalarýn suyunu þifa diye satmayý, sonbaharda kýþ öncesi yakýt giderini azaltma planlarý yapmayý severlermiþ. Kýyýda köþede kalmýþ hastalar, fakirler ve yaþlýlar; kýyýda köþede kalýrmýþ onlar için... "-Hayat, bu iþte!.. " derlermiþ. "Hastalanýrsan devre dýþý olursun. Yaþlýlýk pilin bitmesi, iþ gücünün azalmasýdýr. " Fakirler içinse kimse tek lâf etmezmiþ. Onlar, hiç yokmuþ bu ülkenin gündeminde... Gel zaman git zaman; bir gün sokaklarda tellâllar baðýrmýþlar. "-Duyduk duymadýk demeyin! Padiþahýmýz aðýr bir hastalýða dûçâr olmuþtur. Herkes, þifasý için elinden geleni yapsýn; duâsý makbûl olanlar el açsýn; þifâdan anlayan hekimler saraya adým atsýn!.. " Pek duâ eden olmamýþ ama; "Nasýl þifa oluruz? " diye düþünen hekimler, ülkenin dört bir yanýndan saraya akýn etmiþler. Bir de ne görsünler; padiþah kocaman olmuþ!!! Masal bu ya; padiþah yemek yemeye çok çok düþkün bir adammýþ. "-Ülkeyi yöneten adam öyle mi olurmuþ? " demeyin, masal iþte! Padiþah yemek yiye yiye hasta olmuþ; vücudu kocaman olmuþ. Artýk ne oturabiliyor, ne kalkabiliyormuþ. Hiç kýmýldamadan öylece yatýyormuþ padiþah!.. Sanki midesi dað olmuþ. Öyle büyümüþ ki, midesi, bedeninde kalbine hiç yer kalmamýþ. Ýþe bakýn siz, mide büyüyünce, kalp küçülür, katýlaþýrmýþ. Hekimler, padiþaha ilaçlar yapmýþlar. Az yesin diye midesini küçültmeye çalýþmýþlar, ama kâr etmemiþ. Hele kalbi için kimse bir þey yapamamýþ. Belki beslenir de büyür diye, gözyaþý takviyesi yapmýþlar damarlarýndan. Nâfile, o da iþe yaramamýþ. Padiþahýn yakýnlarý ümîdi kesmiþler. Ama kalbi saðlam bir hekim: "-Allah'tan ümit kesilmez!.. " demiþ. "Bu sözümü yabana atmayýn! Ümit, kullarýn en saðlam ipidir. " Onlar da, ümitlerini yeniden yeþerterek beklemeye baþlamýþlar. Bu güzel ve mânâ katýlmýþ bekleyiþ, ben diyeyim beþ gün, siz deyin beþ ay, devam etmiþ. Bir gün, ülkenin sýnýrlarýndan içeriye yaþlý bir adam girmiþ. Yaþlý dediysem, âsasý olanlardan deðil, gözü ve gönlü yaþlý olanlardan... Lâkin, kimse bilmezmiþ gözünden çýkan yaþlarý, gönlündeki sýzýyý... O, dimdik, dupduru gezmeye baþlamýþ, Allah'ýn yol verdiði bu ülkede. Az gitmiþ, uz gitmiþ, dere tepe düz gitmiþ. Geçtiði dereler-tepeler þenlenmiþ. Yol boyu aðaçlar, serçeler ve karýncalar fark etmiþ, bu adamda bir baþkalýk olduðunu... Aðýr aðýr yürüyormuþ adam; karmakarýþýk bir hayata alýþýk ülke insanlarýna inat, her âna anlam katýyormuþ. Güneþe gülümsüyor, karýncalara yol veriyormuþ. O yürüyor, ardýndan bir "huzur" rüzgarý býrakýyormuþ efil efil... Böyle bir huzura alýþýk deðilmiþ insanlar. Ve onlar da durup derin derin içlerine çekmiþler huzur rüzgarýný. Hayat yavaþlamýþ ülkede. Bir adam, tek baþýna nasýl deðiþtirebilirmiþ bunca þeyi, sözsüz, kelâmsýz?! Þaþýrmýþlar... Nihayet; yolunu kesip adýný sormuþlar. Durmuþ adam, tebessüm etmiþ: "-Ramazan... " demiþ. Ramazan'ýn yürüyüþü devam ediyormuþ. Ünü her yere yayýlmýþ, saraya kadar ulaþmýþ. Ümidi kuþanmýþ saray halký, Ramazan'ý bir lutuf saymýþlar ve saraya dâvet etmiþler. Saraya giren Ramazan, lükse, þatafata hayret etmiþ. O geldiðinden beri çoktan ülke gündemine düþmüþ gerçi fakirler... Ama, bu israf kanýna dokunmuþ; üzülmüþ, kalbine yaþlar inmiþ. Onu alýp götürmüþler, hasta padiþahýn huzuruna... Ramazan, içeri girince bir daha sýzlamýþ kalbi, yine ýslanmýþ. Kocaman bir bedenle, kýmýldamadan yatan padiþaha yaklaþmýþ; eðilip kalbini dinlemiþ. Ne cýlýzmýþ kalbi; ah ne zayýf!... Padiþahýn yakýnlarýna dönmüþ Ramazan; "-Bu hastalýðýn hekimlik dilinde adý; þiþmanlýktýr. Mânevi âlemde ise biz buna «aðýr ruh hastalýðý» diyoruz. " "-Peki, çare nedir? " diye sormuþlar. "-Çare Allah'týr, Allah'tandýr. 30 gün, 30 gece kalacaðým bu ülkede... Ýlan edin halka; 11 ay bedenler doymuþtur; bir ay ruh doyacak! Fakirler kardeþ bilinecek, duâlarý alýnacak. Ve zamanýn kýymetini bilecek bütün insanlar. Seheri, sabah bilecek; «vaktin oðlu» olma yarýþýna girecekler! " "-Vaktin oðlu mu? " demiþler, þaþýrmýþlar. "-Biz ona «ibn-ül vakt» deriz. Ancak bu hâle eriþenler, aldýklarý nefesi hissedebilirler, ciðerlerinin her köþesinde... Böylece, kalbin her atýþý bir hayra alâmet olur. " Sonra padiþaha dönmüþ, Ramazan: "-Sen de biraz iyilik yap. Hâl-hatýr sor güle, böceðe!.. Tâ ki, kalbinin ‘týp týp'larýný duyasýn... " Bunlardan sonra, saraydan çýkmýþ Ramazan. Ardýnda, rüzgarýný bekçi býrakmýþ. Ülkenin her þehrini, sokaðýný, yaylalarýný, ýrmaklarýný, ovalarýný dolaþmýþ. Bir ay sürmüþ yolculuðu... Bir akþam ezaný vakti, terk etmiþ ülkeyi. Bir dahaki seneye niyetlenmiþ; yine gelmeyi, yine düzen, yine sekînet getirmeyi... Burda da masal bitmiþ. "-Bu masalda hiç mi kötü yok? " diye sormayýn. Ramazan bir yere geldiðinde; bütün kötüler, esir edilirmiþ bilinmez bir yerlerde. Gökten üç rahmet inmiþ; biri padiþahýn cýlýz kalbine; biri "vaktin oðlu" olabilenlere, biri de Ramazan'ýn rüzgârýný yüreðinde hissedenlere... Kübra Akbet Þebnem Dergisi, Sayý 20 Ana Sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder