BURS

BURS

4 Haziran 2012 Pazartesi

Bire yediyüz (dini hikayeler)

Bire yediyüz Ýmâm-ý Hasen ve imâm-ý Hüseyn ve Abdüllah bin Ca'fer (r. a. ) Medîne-i münevvereye giderken, yolda erzâklarý kalmadý. Sahrâda olduklarý için, yiyecek birþey alacak yer de olmayýp, açlýk ve susuzlukdan gâyet muzdarib oldular. Allahü teâlâya tevekkül etdik deyip, yoldan sapdýlar. Birâz gitdikleri gibi, ovanýn orta yerinde bir karaltý gördüler. Ona doðru sürüp, gitdiler. Bakdýlar ki, bir kara çadýr içinde, bir kadýncýkdan baþka kimse yok. Kadýncaðýza selâm verdiler. O kadýncaðýz da, letâfet ile selâmlarýný alýp ve bunlara dikkat ile bakdý. Hâtýrýna bu geldi ki, bu üç sultânýn dünyâda benzerleri az bulunur. Kadýna dediler ki, -Bir yiyeceðin var mýdýr. -Bir keçim vardýr. Kendiniz saðýnýz, sütünü içiniz. Ýmâmlardan birisi saðdý, bir çanak südü bir imâma verdi. Bir çanak da Abdüllaha verdi. Bir çanak da kendi içdi. Ondan sonra kadýna dediler ki, -Baþka yiyeceðin yok mudur. -Bu keçimi boðazlayýp, yiyin. O kadýn, bunu böyle söyleyince, Abdüllah hazretleri o keçiyi kesip, piþirip, yidiler. Allahü Sübhânehü ve teâlâ hazretlerine hamd edip, atlarýna bindiler. Sonra kadýncaðýza dediler ki, -Medîne-i münevvereye vardýðýn zemân, mutlaka bize uðrayasýn ki, biz Seyyidlerdeniz ve Hâþimîlerdeniz. Se'âdetle dönüp, gitdiler. Bir zemân sonra o kadýncaðýzýn kocasý geldi. Gördü ki, ortada keçi yok. -Keçi ne oldu diye sordu. Hanýmý da meydâna gelen hâdiseyi anlatdý. Kocasý da huzûrsuz olup, -Ey akýlsýz haným! Niçin böyle yapdýn. Bizim ondan gayri nesnemiz yok idi, dedi. -Allahü teâlâ rahîmdir. Kullarýný aç koymaz. Bunun gibi güzel yiðitler, asîlzâdeler evimize geldi. Onlarý müsâfir etmeden göndermek insâf deðildir. Bir keçi nedir ki, öyle sultânlardan esirgerim. Ammâ kadýncaðýz, imâmlarý bilmez idi. Güzel yiðitleri gördüðünde, mubârek yüzlerinin nûrânîliðinden ve sözlerinin tatlýlýðýndan, firâsetle bildi ki, asîlzâdeler ve çelebî insanlardýr. Onun için kendilerinden bir nesne esirgemedi. Bu dünyâda bütün malý bir keçi olup, onu da müsâfirlerine ikrâm etmek o kadýncaðýzýn kemâl derecede cömerdliðini gösterir. Artýk, kadýncaðýz, kocasý ile birþeyler alýp-satmak için, Medîne-i münevvereye gitdiler. Þehir içinde gezerken, hikmet-i ilâhî, imâm-ý Hüseyn 'radýyallahü teâlâ anh' hazretlerine Bâb-ý selâm önünden geçerken rast geldiler. Ýmâm hazretleri, kadýncaðýzý gördü ve tanýdý. Acele adam gönderip, huzûr-ý þerîflerine getirdiler. Kadýncaðýza hitâb edip, buyurdular ki, -Benim kim olduðumu bilir misin? -Bilmem, deyip, cevâb verdi. Ýmâm hazretleri buyurdu ki, -O üç yiðit, bir zemân senin çadýrýna uðradýlar. Sen onlara süt içirdin. Keçiyi kesdiler. Onlarýn biri, benim. Emr etdi, bunlara ziyâde ikrâmda bulundular. Hikmet-i Rabbânî imâm hazretlerinin yanýnda fazla bir þey bulunmadýðýndan, beyt-ül mâl emînine adam gönderdiler. -Bize bin dirhem gümüþ ve yüz koyun versin. Ýnþâallah biz yine veririz, dediler. Beyt-ül mâl emîni verdi. Huzûr-ý þerîflerine getirdiler. Temâmýný kadýncaðýza verip, bizi ma'zûr tut, dedi. Yanlarýna adam verip, imâm-ý Hasen (r. a. ) hazretlerine gönderdi. Ýmâm-ý Hasen de bunlarý iyi karþýlayýp, yanýnda bulunduðu kadar ikrâm etdi. Ve onlarýn yanýnda fazla nesne bulunmadýðý için, beyt-ül mâl emînine adam gönderip, bin dirhem ile ikiyüz koyun ödünç aldýlar. Hepsini o kadýncaðýza verip, özr dilediler. Sonra yanlarýna bir adam verip, Abdüllah bin Ca'fer hazretlerine gönderdiler. Abdüllah hazretleri, -Ýmâmlar ile buluþdunuz mu diye süâl etdi. -Evet, onlardan geliriz, dediler. Abdüllah hazretleri buyurdu: -Ne olaydý, önce bizim yanýmýza gelseydiniz! Zîrâ onlarýn ellerinde, dünyâ malý karâr etmez. Hâzýr nesneleri bulunmadýðý için, belki ýzdýrâb çekmiþlerdir. Bunlar dediler ki, her biri biner dirhem ve yüz ve ikiyüzer koyun ihsân etdiler. Abdüllah hazretleri çok ni'metler verip, ikibin dirhem ve dörtyüz koyun ihsân etdi. Hazret-i Abdüllah bin Ca'fer varlýklý idi. Ondan sonra, kadýncaðýz kocasý ile dörtbin dirhem gümüþ ve yediyüz koyunu alýp, sevinerek evlerine döndüler. Resûlullahýn 'sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem' hazretlerinin evlâdýnýn cömerdliði, ikrâmlarý bu mertebede olunca, lâyýk olan odur ki, ümmeti olan kiþi dünyâya raðbet etmeyip, eline geçeni infâk edip, onlarýn izinden gidip, tâ ki, dünyâda müslimânlýklarý ma'mûr, âhýretde de günâhlarý afv edilmiþ olur. Ana Sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder