BURS

BURS

4 Haziran 2012 Pazartesi

Ceza Olarak Eli Kesilen Şeyh (dini hikayeler)

Ceza Olarak Eli Kesilen Þeyh Þeyh Hammad (Ebu'l - Hayr Tinati) Hazretlerinin bir eli kesikti. Bir gün mürüdlerinden biri küstahlýk ederek ona elinin kesilmesine sebep olan þeyin ne olduðunu sordu. Þeyh Ebu'l - Hayr Tinati Hazretleri elinin kesilmesine sebep olan hadiseyi þöyle anlattý: - Gençliðimde bir hünah iþledim. Ondan dolayý elimi kestiler, buyurunca ne zaman olduðun sordular. Hz. Þeyh de meseleyi baþýndan anlatmaya baþladý. - Ben maðrip diyarýnda oturmakta idim. Sefere çýkmayý ve biraz gezmeyi arzuladým. Týnattan ayrýlýp Ýskenderiye'ye geldim. Orada oniki sene kaldým. Ýskenderiye'den sonra Dimyat'a dökülen ýrmak kenarýna daða kamýþtan bir ev yapmýþtým. O sýralarda Dimyat'a çok gelen- giden olurdu. Irmaðýn baþýna otururlar, yemeklerini yerler ve sofralarýnýn artýklarýný da kaleenin dibine dökerlerdi. Ben kimseden habersiz, oradaki köpeklerle beraber dökülen ekmeklere üþüþür ve nasibimi alýrdým. Yaz mevsiminde bütün azýðým bu idi. Kýþ olunca ise evimin etrafýnda çok saz yetiþirdi. Ben sazlarýn kökünün tazesini ve beyazýný alarak yerdim, kukrlarýný atardým. Kýþýn da azýðým bý idi. Bir gün hatýrýma: -Ey Ebu'l Hayr, sen kendini mütevekkil zannedersin. Halkýn yapmadýðýn yapýyorum zannedersin ama otlaklarda otluyorsun, bir þeyler bulup yiyorsun, diye geldi. Kendi kendime: "Ýlahi bundan sonra yerden biten hiçbir þey yemeyeceðim. Ancak bana kendi lafzýndan gönderirsen onu yiyeceðim. Senin izzetin hakký için buna söz veriyorum", dedim. Böylece 12 gün geçti, namazýn farzýný sünnetini ve nafileleri tamamen kýlýyordum. 12 gün de sadece nafileleri terk ederek namaza devam ettim. Sonra sünneti terk ettim. 12 gün sadece farz namazý kýlmaya baþladým. Sonra kýyamdan, daha sonra da oturarak da kýlmaktan aciz kalarak farzlarý da eda edemez olmuþtum. Sýrrýmla niyaz ederek: "Allahým bana farz kýldýðýn bir hizmetten sorguya çekmen ve kefil olduðun rýzkýmý da göndermen gerekir. Kefil olmakta devam ettiðin o rýzký bana fazlýndan ihsan eyle!. " diye yalvardým. Ansýzýn önümde iki yuvarlak daire görüldü. Ýçinde de birþey vardý. O iki yuvarlak kürs her gece bana gelir bende içindekini yer, gýdamý temin ederim. (Þeyh yediði þeyin ne olduðunu söylemediði gibi yanýndakiler de ne olduðunu sorrmadýlar. ) Böylece bir müddet devam ettikten sonra bana gaza için sýnýr boyuna gitmem iþaret edildi. Buralarýný müslümanlar ellerinde bulunduruyorlardý. Ben sýnýr boyuna gittim. Bir köye vardým. Cuma günü idi. Mescidin kapýsýnda bir kaç kiþi toplanmýþlar sohbet ediyorlar, birisi anlatýyor öbürleri dinliyorlardý. Anlatan Zekeriyya Aleyhisselamýn aðaca saklandýðýný ve müþrikler tarafýndan destere ile kesildiðini anlatmakta idi. O'nun sabrýndan bahs ederken ben içimden þöyle geçirdim: "Eðer bende olsaydým orada sabrederdim. " Oradan ayrýlýp sýnýr boylarýnda Antakya'ya geldiðimde dostlarým bana bir kýlýnç-kalkan verdiler. Sonra sýnýr boyuna müteveccihen oradan ayrýldým. Düþmandan korkarak duvar arkalarýna sýðýnmaktan Allah'tan haya ettiðimden oralardaki meþeliðe geçtim. Gece deniz kenarýna gelir, abdest alýr, namaz kýlardým. Gündüz olunca da yine o meþeliðe geçer düþmanýn gelmesini beklerdim. Birgün meþelikte gezerken yemiþlerinin bazýsý olgunlaþmýþ, bazýsý henüz olgunlaþmamýþ bir meyve aðacý gördüm. Bu çok hoþuma gitmiþti. Allah'a verdiðim sözden o anda gafildim. Elimi uzatarak yemiþlerden bir miktar topladým. Sonra birkaç tanesini yemeðe baþladým. Bir kýsmý aðzýmda bir kýsmý da elimde olduðu halde yeminim aklýma geldi. Hemen elimde olanlarý serptim, aðzýmdakileri tükürdüm. Kendi kendime mihnet ve bela vakti yaklaþtý, dedim. Kýlýcýmý-kalkanýmý ve mýzraðýmý bir kenara attým, bir aðacýn dibine varýp elim þakaðýmda düþünmeye baþladým. Hatta iþledim. Þimdi benim halim ne olucak diye düþünüyordum. Ben dalgýn dalgýn düþünmekte iken bir bölük atlý silahlý kiþi gelerek etrafýmý sardý. Sonra beni yaka-paça deniz kenarýna emir (Reislerinin) yanýna götürdüler. Daha evvel bazý köylüler de benim gibi yakalanarak sultanýn huzuruna getirilmiþ, bekletiliyorlarmýþ. Sultan bana: -Sen kimsin? Necisin? dedi. Ben: -Allahýn kullarýndan bir kulum, deyince de orada bulunan esir köylülere tanýyýp tanýmadýklarýný sordu. Tanýmadýklarýný söylediler. Onlara: -Bu sizin büyüðünüz, fakat siz onu mazur göstermek için tanýmadýðýnýzý söylüyorsunuz, kendinizi feda ediyorsunuz, dedi. Biraz sonra kararýný verdi. O kalabalýktan birer birer ayrýp birer el, birer ayaklarýný kestiler. Sýra bana gelince: -Elini uzat! dediler. Uzattým ve bir vuruþta sað elimi kestiler. Ayaðýný da uzat dediklerinde sýrtüstü yatarak ayaðýmý uzattým ve: -Ya Rabbi! Elim günah iþlemiþti kestirdin, ayaðýmýn ne suçu var!... diye içimden yalvardým. O anda atlýlardan biri atýndan atlayarak: -Durun, kesmeyin, bu adam falan zattýr!. Ne yapýyorsunuz, dünyayý baþýmýza mý yýkacaksýnýz. Ben bunu tanýyorum! diye baðýrdý. Bunun üzerine reis atýndan inerek o kesilen eli öptü. Bana da: -Biz hata ettik, bizi affet, diye yalvardý. Ben de: -O suçlu bir eldi. Kestiniz, hakkýmý helal ettim, dedim. Ondan sonra çok aðladým. Çünkü bir anlýk dalgýnlýk yüzünden hem elimden olmuþ hemde o her zaman nereye gitsem beni bulan yuvarlak kürsten mahrum olmuþtum. Ýþte bu elimin kesilmesi böyle bir hadise sonucu olmuþtur. Bu bir suçlu eldir ve cezasýný çekmiþtir. Allah ahirette çektirmesin... Kaynak: Büyük Dini Hikayeler, Ý. Sýddýk Ýmamoðlu, Osmanlý Yayýnevi Ana Sayfa

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder