BURS

BURS

26 Haziran 2012 Salı

Esma-i Hüsna (Esamaül-Hüsna, Allahın 99 Güzel İsmi) İle Zikir Yapmanın Faziletleri



Allahın (c.c.) doksan dokuz güzel ismini ezberleme isteği bende ilk kez üniversite yıllarında uyandı. O zamanlar Kuran-ı Kerim i yanımdan hiç ayırmazdım. Devamlı okurdum. Ders çalışma aralarında da okur, kendimi bu yolla da dinlendirirdim. Ayetlerin içinde ve sonunda geçen Allahın (c.c.) güzel isimleri çok dikkatimi çekerdi. Surelerin ve ayetlerin özetlerinin, daha doğrusu tek kelimeye indirgenmiş biçimlerinin bu güzel isimlerde gizli olduğunu görürdüm. Kuran-ı Kerim in sırrının bu güzel isimlerde olduğunu düşünürdüm. Allahın (c.c.) güzel isimleri ile ilgili şu hadis-i şerif de o zaman ilgimi çekmişti: Allahın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları sayarsa cennete girer. Bu hadis-i şerif uyarınca ben de peygamberimizin müjdesine nail olanlardan olmak istedim. Bir arkadaşımdan hemen bu güzel isimleri bana bir köe2ğıda yazıp vermesini rica ettim. Dediğimi yaptı. Ama ezberim kuvvetli olmasına rağmen bir türlü bu güzel isimleri hafızama tam olarak yerleştiremedim. Bir süre sonra bunları ezberleme hevesi de bende söndü. Aradan on üç yıl geçtikten sonra bu arzu bende yeniden uyandı. Herhalde tövbe ve zikir nimetine erdiğimden olacak, bu sefer bu güzel isimleri çok kısa bir zamanda hemen ezberledim.

Allahın (c.c.) güzel isimlerini sabah namazını kıldıktan sonra tespihle ezberden hızlı bir biçimde sayıyorum. Eğer yanlışlık yaparsam -her otuz üçe geldiğimde hangi isme ulaşmam gerektiğiyle bunu biliyorum- ilgili otuz üçün başında birkaç kez estağfurullah diyerek yeniden çekiyorum. Yanılma çok ender oluyor. Sonra bu nimeti bana verdiği için aynı hızla doksan dokuz kere elhamdülillah diyerek tespihi tamamlıyorum. Sayma işi bir iki dakika bile sürmüyor. Tabii bu sırada her güzel ismin anlamını bilerek çekiyorum, ama üzerlerinde düşünmek olanağı bulamıyorum. Yalnız bu sayede yaşamımda her varlık, olay ve olguda Allahın (c.c.) güzel isimleri üzerinde düşünmek gibi bir alışkanlık, daha doğrusu bir yaşam biçimi kazandım. Bu da imanımı her gün daha da güçlendirmektedir. Allahı (c.c.) ezberlediğim bu güzel isimler sayesinde daha iyi tanıdığımı, tanıyacağımı düşünmekteyim.

Hadis-i şerifin müjdesine ahirette eremesem bile Allahın (c.c.) bu güzel isimlerini ezberlemekle dünyada iken bile çok şey kazandığımı, kazanacağımı sezmekteyim. Bunun yaşamımın daha erken bir evresinde gerçekleşmediğine her zaman hayıflanmaktayım. Çünkü Allahı (c.c.) tanımak, imanın yakinleşmesini gerçekleştirmektedir. İman ise, kalbe huzur ve mutluluk vermektedir. Dünyayı, yaşamı Allahın (c.c.) rızası doğrultusunda anlamamızı ve anlamlandırmamızı sağlamaktadır. İbadetlerdeki şevki artırmaktadır. İbadetleri nefse ağır gelen bir yük olmaktan çıkarmaktadır.

Allahın (c.c.) her bir güzel ismi O nun bir sıfatını temsil etmektedir. Mümine yakışan şey Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmaktır. Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmak da O nun güzel isimlerini tanıyıp gereğini yerine getirmekle olur. Bu açıdan her bir güzel ismin kulda oluşmasını amaçladığı güzel bir huy, ideal bir ahlak söz konusudur. Buna göre kimi güzel isimler nefsimizi terbiye etmeyi sağlamakta; kimisi de eksik, yanlış Allah (c.c.) inancımızı düzeltmekte, Allahı (c.c.) yüceltmektedir.

Allahın (c.c.) güzel isimlerini ezberleyip her gün sabah namazından sonra saymaya başladıktan ve her birinin anlamını öğrenip üzerinde düşündükten sonra konuyla ilgili müjde içeren hadis-i şerifin Allahı (c.c.) dosdoğru tanıyıp yüceltmeyi ve Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmayı amaçladığını düşünmeye başladım. Kuşkusuz ebedi cennetin o kadar ucuz olmadığını herkes bilir. Allahın (c.c.) güzel isimlerini ezberlemek, saymak, onların anlamlarını bilmek, üzerinde düşünmek de güzel işlerdir. Bir çalışmadır. Allah (c.c.) en ufak bir emeği bile boşa çıkarmaz. Karşılığını kat kat fazlasıyla verir. Ama bu güzel işlerin ötesinde bu güzel isimlerin anlamlarının gereğini yapmak, yani Allahı (c.c.) dosdoğru tanıyıp elinden geldiğince tazim etmek ve O nun ahlakıyla ahlaklanmak çok daha büyük bir iştir. Yaratılış amacına ulaştıracak bir çabadır.

Maalesef insanoğlu çıkarsız bir işe pek sarılmıyor. Havas (Seçkin kimselerin) ilmi adı altında Allahın (c.c.) güzel isimlerini açıkladığını iddia eden pek çok eserde bu konu çok farklı bir bakış açısı ile işlenmektedir. O tür kitaplarda Allahı (c.c.) dosdoğru tanıyıp yüceltme, O nun ahlakıyla ahlaklanma gibi bir amaç yerine her bir güzel ismin genellikle insana dünyada neler kazandıracağı üzerinde durulmuştur. Bu tür kitaplarda her güzel ismin hangi gün ve saatte ne kadar çekileceği, bununla da ne yararlar elde edileceği anlatılmaktadır. Kuşkusuz zikir bir ibadettir ve her insanın ibadette gözettiği amaç birbirinden farklıdır. Kimisi cehennem korkusuyla, kimisi cennet arzusuyla, kimisi de Allah (c.c.) rızası için ibadet eder. Bunlar içinde en makbulü Allah (c.c.) rızasıdır. Ama ilgili kitaplarda Allahın (c.c.) güzel isimlerini zikirle dünyevi bazı istekler de söz konusu edilmektedir. Örneğin, el-Muğnöee güzel ismini şu günde şu kadar çeken kimseye Allah (c.c.) büyük bir zenginlik verir, denmektedir. Bir Müslüman düşünün ki Allahı (c.c.) kendisine zenginlik vermesi için zikrediyor, yani dilinde Allahın (c.c.) güzel bir ismi olduğu halde gönlünde dünyalık arzusuyla Allah a (c.c.) yaklaşmaya çalışıyor. Bu gerçekten iğrenç bir şeydir. Hele hele bu güzel isimleri arasının bozulduğu Müslüman kardeşinin başına bela ve musibet gelmesini sağlamak veya ölümünü gerçekleştirmek amacıyla zikredenlere ne demeli acaba? Şu ayet-i kerimede bu gibi kimseler çok şiddetli bir biçimde uyarılmaktadır: En güzel isimler Allahındır. O halde O na en güzel isimlerle dua edin. O nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır (Araf suresi, ayet 180).

tab Kuşkusuz dualarda ahiret olduğu kadar dünyevi her ihtiyacımızı da Allah tan (c.c.) isteyebiliriz. Bu açıdan Allah tan (c.c.) zenginlik de istenir. Bu sayede zenginliği verenin Allah (c.c.) olduğu da bilinmiş olur. Ama bu çeşit bir zenginlik istenirken halisane bir niyetle Allahın (c.c.) dini ve rızası da gözetilir. Hakkında hayırlı ise nasip olması istenir. Yine bu dualar öncesinde Allahın (c.c.) güzel isimlerini zikretmek duanın kabul edilmesine de bir vesiledir. Ama dinin ruhu ve gayesi ahirettir. Ahirete yönelik bir hayır içermeyen dünyalığın olmaması, olmasından daha iyidir. Yüce Allah (c.c.) Kuran-ı Kerim de bu konuda şöyle buyurmaktadır: Kim ahiret mahsulü isterse onun ürünlerini fazla fazla artırırız. Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama ahirette onun hiç nasibi olmaz. (Şöfbröe2 suresi, ayet 20).

Havas bilginlerinin Allahın (c.c.) güzel isimlerini çekileceği gün, saat ve sayı ile sınırlamalarının Kuran-ı Kerim deki ve hadis-i şeriflerdeki delillerini bulamadım. Gerçi namaz sonunda okunan tespihlerin 33 er adetle sınırlanması, bir kısım hacetler ve faziletler için bazı surelerin adetlerle belirtilmesi itiraz için sünnetten delil olarak hemen akla gelebilir. Ama konumuz olan ebced hesapları ile Allahın (c.c.) güzel isimlerini belli bir sayıda zikir için Kuran-ı Kerim de ve hadis-i şeriflerde bilgi mevcut değildir. Kuşkusuz pek çok İslam öe2liminin ve mutasavvıfın beyanları, bu konuda sundukları iddialar ve örnekler ile anlaşılmaktadır ebced hesapları ile her bir güzel ismin zikir sayısı arasında bir uyum, uygunluk söz konusudur. Kuşkusuz Allah (c.c.) ezeli ilmiyle bunu bilmekteydi ve ebced hesapları ile her bir güzel ismin zikir sayısı arasındaki söz konusu uyumu ve uygunluğu da gözetmişti. Yine dinde kutsal, faziletli sayılan gün ve geceler de bulunmaktadır. Her bir güzel ismin haftanın bir gününde ve belli bir saatinde çekilmesinin daha bir yararlı ve faziletli olduğuna dair düşünceler de bir tarafa atılacak cinsten değildir. Ama tüm bunlara rağmen zikir haddizatında çok samimi bir ibadettir. İçten gelen bir duyguyla yapılır. Onu gün, saat ve sayı ile sınırlamak doğasına uygun düşmez. Nitekim Allah (c.c.) da kutsal kitabında bu konuda şöyle buyurmaktadır: Ey iman edenler, Allahı çok zikredin (Ahzab suresi, ayet 41).

Yine de kendisine Allahın güzel isimlerini ebced hesabına göre vird edinenler hayatlarına bir alışkanlığı koyma açısından bir rahatlık ve kolaylık yaşarlar. Bu açıdan ebced hesabına göre Allahın güzel isimlerini çekmek güzel bir alışkanlıktır, virddir. Biz de bu açıdan aşağıdaki tabloda Allahın güzel isimlerinin kısaca açıklamasını verdikten sonra yanlarına ebced değerlerini de verdik. Dileyen kişiler hayatları, istekleri için uygun gördükleri Allahın güzel isimlerini bu ebced hesaplarına göre vird edinebilirler.

tabİnsanın tek başına yalnız havas bilgileri ile zikre yönelmesi beraberinde büyük itikadi yanlışlıklar ve sapmalar da getirebilecektir. Zikir ehil birisinin, mürşid-i kamilin rehberliğinde çekilmedikçe insana yarar kadar zarar da verebilir. Tabii bu sözünü ettiğimiz şey, laza-i Celal (Allah), kelime-i tevhit gibi zikirleri çokça çekme ile ilgilidir. Yoksa esma-i Hüsna için geçerli değildir. Ama yine de esma-i hüsnada da ihtiyatlı olmak lazımdır. En azından tasavvuf kültürünü hazmetmek gerekir. Tasavvuf kültürünün de temelini her an tövbe ve istiğfar halinde olma, nefisle mücadele etme ve Allah rızasını amaç olarak görme oluşturur. Çünkü şeytan hiçbir fırsatı kaçırmaz. Kılavuzsuz yola çıkanları çeşitli tehlikeler bekleyebilir. Örneğin yaptığı zikirle dualarının kabul edildiğini gören birisi istidraca düşebilir. Hem benliği güçlenip kendisinde olmayan çeşitli büyüklükler görebilir, kibire ve ucuba kapılabilir. Çünkü zikrin neticesi birtakım haller yaşamaya başlayacaktır. Bunların bazısı Rahmani bazısı da şeytanidir. Bunları birbirinden ayırması imköe2nsızdır. Birbirlerine çok benzerler. Farkına varmadan şeytanın oyuncağı olabilir. Bunlar da insanı ebedi helake, pişmanlığa götürmeye yeter. Ayrıca vesveseye de düşebilir. Hele içinde bulunduğumuz çağda insanlar gerekli dini ve itikadi bilgilerden bile yoksunken onların ellerine verilecek böyle bir havas bilgisi Allahın (c.c.) güzel isimlerinin gereği ve amacı dışında zikredilmesine yol açacaktır. Onun için zikir yoluna gireceklerin bir mürşid-i kamilin himayesine girmesi en doğru yoldur. Nefis tezkiye olmadıkça zikir, özellikle esma-i hüsna zikri ona yarardan ziyade zarar verecektir. Çünkü böyle bir kişi Allahın güzel isimlerine hep nefis hesabıyla bakacaktır. Bu da onu manevi olarak zarara sokacaktır. Höe2lbuki esma-i hüsna zikrini çekmenin temel amacı Allahı övüp yüceltme ve O nun güzel ahlakıyla ahlaklanmadır. O nun rızası dışında her şey nefis hesabınadır. Allahın rızası dışında kendisine bir hedef çizen ve bu konuda esma-i hünsadan umut bekleyen kişi ise yoldan çıkmıştır. Nefis ve şeytan onu aldatmıştır. Allah bu durumlara düşmekten bizleri korusun. Evet şu ayet-i kerime bu kişilere hitap etmektedir: En güzel isimler Allahındır. O halde O na en güzel isimlerle dua edin. O nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır (Araf suresi, ayet 180).

tab Kalp saniyede halden hale girer. Değişkendir. Onu bir noktada tutmak zordur. Hele zikir sırasında bu daha çok olur. Nefis ve şeytan vesveseleri ile kalbi bulandırırlar, zikri dünyevi bir amaç haline dönüştürebilirler. O yüzden Nakşibendiler, lafza- Celal zikrini her tespih devredişinde (100 adetten sonra) İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allahım Sen maksadımsın, isteğim de Senin rızandır.) demektedirler. Böylece sapmış, sapacak, dönek, renkten renge giren, girecek olan kalbe rotasını gösterirler. Kalp bu rotadan saptı mı zikir yarar değil insana zarar vermeye başlar. Bu durum esma-i hüsna zikrinde daha çok kendisini gösterir. Yani kalp esma-i hüsna zikrinde rotasını şaşırmaya daha müsaittir. Esma-i hüsna zikrini çekerken kalp O nun rızası dışında başka yerlere takılabilir. Onu uyarmak ve doğru yola sevk etmek gerekir. Onun için esma-i hüsna zikri çekerken İlahi ente maksudi ve rızake matlubi (Allahım Sen maksadımsın, isteğim de Senin rızandır.) sözünü en azından başta ve sonda birer kere de olsa söylemek ve bu konuda kalbi uyarmak gerekir. Daha çok söylemek daha büyük yararlar sağlar.

tab Birgün Azerbaycan Bakü de bir dükkanda alışveriş yaparken üst kattaki evinden merdivenlerden inen hanımının geniş bir tabakta tespih olduğu halde dükkan sahibi beyine sunduğunu gördüm. Zikrini tamamladıktan sonra dükkan sahibine namaz kılıp kılmadığını sordum. Namaz kılmadığını söyledi. Ama kendi ismine uygun olan Allahın (c.c.) bir güzel ismini her gün belli bir zamanda belli bir miktarda çektiğini belirtti. Bu sayede bir marifete kavuştuğunu iddia ediyordu. Pek çok kişi ilgili marifet için onu ocak bellemişlerdi. Kapısına geliyordu. Bu işten para da kazanıyordu. Kendisini evliya sanıyordu. Allah (c.c.) bir kulunu nasıl da şaşırtmıştı? O zaman bunun dinde bir dünyevileşme yolu olduğunu düşündüm. Yahudiler de dinlerini benzer bir yolla dünyevileştirmişlerdi. Ahireti unutmuşlardı. Sonra bu işin Azerbaycan daki yaygınlığını gördüğümde daha da şaşırdım. İnsanların Allah a (c.c.) sadece dünyevi bir amaç için yönelmeleri beni daha sonra dehşete sürükledi. Çünkü Allahın (c.c.) güzel isimlerini nefsi ve dünyevi arzuları istikametinde kullanan pek çok insanın istidraclarına da tanık oldum. Onlardaki bu yanlışı görünce içimde doğru olanı yapmak ve bu gibilerin şerlerinden Allah a (c.c.) sığınmak ihtiyacı belirdi. Hayrı da şerri de yaratan Allah tır. Allah (c.c.) kendisine sığınanları da elbette şerlerden koruyandır. Bunun üzerine hayatımda ikinci kez içimde Allahın (c.c.) güzel isimlerini saymak, ezberlemek, onların anlamlarını öğrenip üzerinde düşünmek isteği başladı. Çok şükür bunlar da gerçekleşti. Artık aradan yedi yılı aşkın bir zaman geçmiş bulunmaktadır. Şimdi şu gerçeği derinden anladım ki, zikirde amaç Allah (c.c.) rızasıdır. Zikir, bir ilan-ı aşktır. Allah a (c.c.) kalple, yani aşkla yönelmedir. Allahın (c.c.) güzel isimleri ile amaçlanan şey de doğru bir Allah (c.c.) bilgisi ve itikadı edinip Allahı (c.c.) övüp yüceltmek ve nefsin kusurlarını görüp düzelterek Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmaktır.

tab Havas ilimlerinde insanın isminin anlamı veya ebced değeriyle Allahın (c.c.) güzel isimleri arasında ilgi kurulması ve uygun düşen güzel isim ile zikrin tavsiye edilmesi, bir hak temele dayanıyor olabilir. Gerçekten insan isimleri Allah (c.c.) katında ezelden bilinmekteydi. İnsan isimleri ile karakterler arasındaki ilgi Batı da da pek çok bilginin ve araştırıcının da dikkatini çekmiştir. Bu konuda pek çok kuram ortaya atılmış ve kitap kaleme alınmıştır. Peygamberimiz de bir hadis-i şeriflerinde evladına iyi bir isim takmayı babanın temel görevleri arasında saymıştır. Allah (c.c.), isminin anlamına sahip çıkan, isminin anlamının içerdiği fazilete, iyiliğe, güzelliğe yönelen ve bunun için de ismini güzel niyetiyle, amelleriyle, dualarıyla, zikriyle Allahın (c.c.) güzel isimlerinden uygun olanının gölgesine yaklaştıran kişiye elbette güzel ismine yaraşır ilahi lütuflarda bulunacaktır. Ama bunda da yine Allah (c.c.) rızası gözetilmelidir. Bunu dünyevileştirmek, ticarete dönüştürmek dinden sapmadır. Nefsin ve şeytanın oyuncağı olmaya bir davetiyedir. Onun için bu da çok tehlikeli bir yoldur. Bir yol göstericiyi, ehil birisini, Mürşid-i köe2mili gerektirir.

Allahın (c.c.) sayıya sığmayacak kadar güzel isimleri vardır. Kuran-ı Kerim de bu anlama gelebilecek olan ayet-i kerime şudur: De ki Rabb imin kelimelerini yazmak için deniz mürekkep olsa hatta onun bir misli daha takviye edilse bunlar tükenir de Rabb imin kelimeleri bitmez (Kehf suresi, ayet 109).

tab Nasıl bir insanı ismiyle ve unvanıyla tanırsak Allahı (c.c.) da ancak sıfat ve güzel isimleri ile tanıyabiliriz. Yalnız bir insanın isminin anlamıyla kişiliği, davranışları, ahlakı, dünya görüşü uyuşmayabilir. Örneğin bir kişinin adı Muhsin (iyilik yapan) olabilir de herkes ondan kötülük görebilir. Ama Allah (c.c.) için böyle bir şey söz konusu olamaz. Allahın (c.c.) güzel isimlerinde söz konusu olan anlam ile biz Allahı (c.c.) daha yakından tanımak olanağına erişiriz.

tab Allahın (c.c.) zatını düşünmek doğru değildir. Nitekim bu bir hadis-i şerifle de yasaklanmıştır. Ama O nun varlık, olay ve olgular üzerinde görülen sıfatları ve güzel isimleri üzerinde düşünebiliriz. Tabii burada Allahın (c.c.) zatını düşünmek ile kastedilen anlam, O na insana özgü nitelik ve nicelik yakıştırmaktır. Yoksa insanın kendisini Allahın (c.c.) zatı karşısında olduğunu hissetmesi, düşünmesi murakabe adı verilen büyük bir ibadettir.

tab Bütün evren, yeryüzü, canlı ve cansız varlıklar, Allahın (c.c.) sıfatlarına ve güzel isimlerine tercümanlık yapmaktadırlar. Allahı (c.c.) bizlere anlatmak için yaratılmışlardır. Hadisi-i şerifte yetmiş yıllık ibadete denk olarak gösterilen tefekkürün zirvesi de yaratılmış olan şeylerde Allahın (c.c.) sıfat ve güzel isimlerini görüp üzerinde düşünmektir.

tabİnsan yeryüzünde Allahın (c.c.) halifesi olmak üzere yaratılmıştır. Allahın (c.c.) halifesi olmak demek, Allahı (c.c.) yeryüzünde esma-ül hüsnası ile temsil etmektir. Nitekim Kuran-ı Kerim de (Bakara Suresi, 30-38) Allah (c.c.) ilk insan olan Hz. Adem Aleyhisselöe2mla ilgili olarak bu konu üzerinde durup yeryüzünde bir halife yaratacağını belirtmiştir. Ama melekler insanın yaratılış hikmetini kavrayamayarak Allahın (c.c.) bu kararına itirazda bulunmuşlardır.

tab Melekler Allahın (c.c.) bütün güzel isimlerini temsil edemiyorlardı. Bu yüzden Allahı (c.c.) gereği şekilde tanımıyorlardı. Örneğin onlar Allahın et-Tevvöe2b (Tövbeleri kabul eden) güzel ismini bilmiyorlardı. Çünkü günah işleyemiyorlardı. Dolayısı ile el-Gaföfbr (Günahları bağışlayan), el-Gafföe2r (Günahları çokca bağışlayan), el-Afüvv (Günahları tamamen affeden) gibi günahları bağışlamayı, günahlardan temizlemeyi karşılayan Allahın (c.c.) güzel isimlerinden de habersizdiler. Yine yeme içme nedir bilmeyen bu varlıklar er-Rezzöe2k (Rızık veren) güzel isminden de habersizdiler. Ayrıca Allahın (c.c.) hastaları iyileştirdiği eş-Şöe2fi (Hastalara şifa veren) güzel isminin de hastalanmadıkları için ne anlama geldiğini bilmiyorlardı. Allah (c.c.) öe2lemleri sıfatlarını ve güzel isimlerini tecelli etmek için yaratmıştı. Melekler istemese de bu gerçekleşecek, meleklerin haksızlığı kendilerine ispat edilecekti. Nitekim Allah (c.c.) Hz.Adem i (a.s.) yaratıp eşyaların isimlerini kendisine öğretince bunların isimlerini meleklerine de sordu. Ama onlar bu konuda cahildiler. Bir şey bilmiyorlardı. Hatalarını anlayıp Allah tan (c.c.) af dilediler (bk. Bakara suresi, ayet 30-39).

tab Allahı (c.c.) gözler göremez. Ama kalpler Allah a (c.c.) yönelebilir.

tab Güzel isimlerle (esma-ül hüsna) kalbi Allah a (c.c.) yöneltmek üç şekilde mümkündür: Ya O nun güzel isimlerini zikretmekle ya dualarda kullanmakla ya da yaratılmışlar üzerinde O nun güzel isimlerini düşünmekle olur.

Şayet virt dersi verecek ehil birisi, mürşid-i kamil bulunmadığında bir vakit namazının bitiminin arkasında bu isimleri bize bağışlayan ve sayılmasını isteyen peygamberimizin (s.a.s.) ruhuna bir fatiha hediye ettikten sonra Allahın (c.c.) güzel isimleri aşağıdaki esma-ül hüsna tablosundaki sırasıyla çekilebilir. Ayrıca onun içerisinden seçilen bir veya birkaç güzel isim anlamı dosdoğru bilindikten sonra sayıya vurmadan veya ebced sayısına göre her gün gece ve gündüz bir çeşit aşkla zikredilerek yüceltilebilir. Bu zikir sırasında insan isimleri ile Allahın (c.c.) güzel isimlerinin karışmaması, daha doğrusu Allahın (c.c.) güzel isimlerinin insan isimlerini çağrışım yapmaması için zikrini çektiğimiz güzel ismin başına yöe2- veya el- takılarını koymamız gerekir. Örneğin yöe2-Metöeenü, el-Köe2diru gibi. Bir de bu güzel isimlerle birlikte takdis cümlelerini zikretmek bu açıdan çok yararlıdır. En azından başta ve sonda birer kere de olsa takdis cümlelerini söylemek zikrimize bir ağırlık ve içtenlik katacaktır: el-Metöeenü celle celöe2luhu, yöe2-Köe2diru celle şöe2nuhu gibi. Bu iki takdis cümlesinden her biri bütün güzel isimler için kullanılabilir.

Bilindiği üzere İslam dinine Kelime-i şahadetle girilir. O da Allah tan (c.c.) başka ilah olmadığına, Muhammed in (s.a.s.) Allahın (c.c.) kulu ve peygamberi olduğuna kalp ile inanıp onu dil ile tasdik etmektir. Buna göre İslamın bir yarısını Allah a (c.c.) iman, diğer yarısını da peygambere iman oluşturmaktadır. Allah a (c.c.) iman etmeden önce de O nu sıfat ve güzel isimleri ile tanımak gerekir. Allah a (c.c.), peygamberlere iman dışında imanın diğer rükünleri olan meleklere, kitaplara, ahiret gününe, kadere iman Allahın (c.c.) sıfatlarının ve güzel isimlerinin bir uzantısı olarak düşünülebilir. Yani bir Müslüman Allahı (c.c.) sıfat ve güzel isimleri ile tanımadığı zaman imani ve itikadi bazı zayıflıklar ve eksiklikler içerisinde bulunabilir. Bu açıdan Allahı (c.c.) sıfat ve güzel isimleri ile tanımak, bilmek her Müslüman için en başta gelen görev ve iştir.

tab Allahın (c.c.) güzel isimleri, Ebu Hüreyre nin (r.a) peygamberimizden (s.a.s) bir müjde ile birlikte rivayet ettiği bir hadis-i şerifte geçmektedir: Allahın doksan dokuz ismi vardır. Kim bunları sayarsa cennete girer.

tab Kuran-ı Kerim de ve hadis-i şeriflerde söz konusu doksan dokuz isim dışında Allahın (c.c.) daha pek çok güzel ismi geçmektedir.

tab Bu hadisteki sayma (ahsöe2höe2) sözcüğü nedense konuyla ilgili kitaplarda çeşitli açıklamalara neden olmuştur. İhsöe2 etme (sayma) ile sadece Allahın (c.c.) doksan dokuz güzel ismini arka arkaya sıralamanın kastedilmediği, bunları ezberlemek, bunların anlamlarını bilmek ve üzerinde düşünmek gerektiği de söylenmektedir. Ben bu görüşe bir noktada itiraz ediyorum. Eğer böyle anlamlar gözetilmiş olsaydı sadece sayma denilmez, bunları ezberlemek, bunların anlamlarını bilmek ve üzerinde düşünmek gerektiği de açıkça belirtilirdi. Hoş bu isimleri sayma külfetine katlanan bir kişi için bunları ezberleme, bunların anlamlarını öğrenmek ve üzerinde düşünmek de zevkli bir iş olacaktır. Sayma yanında bunları ezberleme, bunların anlamlarını öğrenmek ve üzerinde düşünmek çok daha kolay ve kendiliğinden gelişen bir süreçtir.

tab Aslında ben ihsöe2 etme kavramı ile bu çeşit anlamların kastedilmediğini iddia etmiyorum. Sadece hadis-i şerifte bu anlamların belirtilmemesine dikkat çekmek istiyorum. Hatta ben bu söylenenleri tastik etmekle kalmıyor, eksik bile kabul ediyorum ve ihsöe2 etme kavramının çok daha geniş bir anlamda kullanıldığını düşünmekteyim. Allahın (c.c.) her bir güzel ismi O nun bir sıfatına ışık tutmaktadır. Mümine yakışan şey Allahı (c.c.) dosdoğru tanıyıp yüceltmek ve O nun ahlakıyla ahlaklanmaktır. Bu da Allahın (c.c.) bu güzel isimlerinden nasiplenmekle olur. Gerçi ihsöe2 etme kavramı üzerine savunduğum bu düşüncede ben yalnız değilim. Şah-ı Nakşibendöee Hazretleri (k.s.) de Allahın (c.c.) 99 güzel ismi ile ilgili bu hadis-i şerifteki ihsöe2 etme kavramı ile Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmanın kastedildiğini belirtmektedir. Allahın (c.c.) 99 güzel isminden birkaçını buna örnek olarak zikredeyim: Allah (c.c.) el-Keröeem (Çok cömert) ise kulu da cömert olmalı. Allahın (c.c.) el-Halöeem (Sabreden, cezadan vazgeçen) güzel ismi kulda ağırbaşlılığı gerektirir. Es-Saböfbr (Çok sabırlı) güzel ismi kulun öfkesine hakim olmasını ister. El-Hamöeed (Kendisine şükür ve hamd edilen, övülen) güzel ismi kulun daima Rabb ini övmesini ve O na şükürde bulunmasını icap ettirir vb. İşte ilgili hadiste cennet gibi büyük bir nimet söz konusu ise bu kula ancak Allahın (c.c.) 99 güzel isminin gereklerinin yerine getirilmesi ile nasip olabilir.

tab Burada şu hususa özellikle dikkati çekmek isterim: Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmak O na yakışır bir kul olmak demektir. Kendinde bir benlik, üstünlük görmek değildir. Güzel isimlerden kula gerekli olan dersi çıkarıp bunu yaşamına uygulamaktır. Bir kul ne kadar Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklansa da bu hiçbir zaman Allah a (c.c.) benzemek olarak düşünülmemelidir. Zira Allah ta (c.c.) her türlü kemal mutlak ve sonsuzdur. İnsanda ise her kemal mutlaka kusurlu ve sınırlıdır. Tabii Allahın (c.c.) her güzel isminden farklı bir ders çıkarılır. Kiminde kul için ideal bir ahlak kuralı söz konusudur. Bunlar kulu terbiye etme özelliğine sahiptirler. O nun rububiyyetine ait güzel isimlerdir. Örneğin Allah (c.c.) günahların üzerini örten ve bağışlayan (el-Gaföfbr) olduğuna göre O nun kulu da insanlarla olan ilişkilerinde kusurları gizleme ve affetme yolunu tutmalıdır. Yine Allah (c.c.) karşılıksız iyilik yapan (el-Berru) olduğuna göre kula yakışan şey de Allah (c.c.) rızası için insanlara iyilik etmektir. Ama bazı güzel isimlerde kulun alacağı dersin mahiyeti değişir. Çünkü ilgili güzel isimler ortaklık kabul etmez. Teslimiyet, övgü ve yüceltme isterler. Bunlar O nun uluhiyyetine ait güzel isimlerdir. Örneğin el-Celöeel güzel ismi Allahın (c.c.) emir ve yasak koyma yetkisini tanımayı gerektirir. El-Hakem güzel ismi her konuda O nu hüküm sahibi kabul etmeyi gerekli kılar. Biz bu tür güzel isimleri de dosdoğru anlayıp sürekli zikirle yücelterek kulluk makamına ulaşabiliriz.

tab Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmak tasavvufta bekabillah (Allah ta [c.c.] baki olmak) makamına işarettir. Bunun için de önce fenafillaha (Allah ta [c.c.] fani olmak) ulaşmak gerekir. Fenafillah, kulun tövbe ile Allahın (c.c.) yasaklarından kaçınmasının ve emirlerine uymasının ardından dünyayı gönülden çıkarması, tevekkül, kanaat, uzlet, devamlı zikir, hakka tam anlamıyla yönelmek, sabır, murakabe gibi şartları yerine getirmesinden sonra Allahın (c.c.) rızasına ulaşmasıyla meydana gelen bir haldir. Nefsin arınması ile meydana gelir. Buna göre Allahın (c.c.) ahlakıyla ahlaklanmak çok sıkı bir nefis tezkiyesinden ve kalp tavsiyesinden sonra ancak mümkün olmaktadır. Bu da ancak bir mürşid-i kamilin rehberliğinde gerçekleşebilir. Yalnız başına mümkün değildir.

tab Kim bilir, belki de Allah (c.c.), bu güzel isimleri her gün sayan (ihsa eden) kişiye Allahı (c.c.) dosdoğru tanıyıp yüceltme ve O nun ahlakıyla ahlaklanma nimetlerini de hediye ediyor ve bundan dolayı da ilgili hadis-i şerif sadece Allahın (c.c.) 99 güzel ismini sayma işlemine işaret etmekle yetinmiş olabilir. Çünkü Allah (c.c.) cömerttir. O nun cömertliğini sınırlandırmak, kurallara bağlamak doğru değildir. Tarikatlar yolu ile onca emek ve zaman zarfında elde edilen marifete Allah (c.c.) dilerse bir insanı bir anda da ulaştırabilir. Allah (c.c.), vesileler olmadan da bağışta bulunabilir. Bu açıdan Allahın (c.c.) 99 güzel ismini sayma işini küçümsemek, ihmal etmek doğru değildir. Bunda büyük bir sır, büyük bir hikmet, hadis-i şerifin işaret ettiği cennet nimeti gizlenmiş olabilir. Kimse Allahın (c.c.) rızasının nerede saklı olduğunu bilemez. Bize düşen görev, eleştirmekten ziyade Allah (c.c.) hakkında peygamberin söylediği her sözün gereğini yerine getirerek uymaktır.

tab Aslında zor olan bu güzel isimleri ezberlemek değil her gün saymaktır. İlgili hadis-i şerifi yorumlamadan anlaşılan temel anlam da güzel isimleri saymak tır. Bu kağıda bakıp okumakla da gerçekleşen bir işlemdir. Yalnız kağıdın ve yazının yaygın olmadığı peygamberimiz (s.a.s) döneminde sayma ile ezberden okuma nın kastedildiği tartışma gerektirmeyecek oranda açıktır. Bu açıdan ilgili hadis-i şerifin ruhuna uygun olan yöntem, bunları ezberleyerek saymaktır.

tab Allahın (c.c.) 99 güzel isminden bazılarını yalnız başına söylemek doğru değildir. Görünüşte bunlarda olumsuz bir anlam söz konusudur. Yalnız Allah a (c.c.) hiçbir şekilde olumsuz bir sıfat ve güzel isim verilemez. Olumsuzluklar kulun nefsinden kaynaklanır. Allah (c.c.), kul şerri istediği için yaratır. Ama bundan razı olmaz. Kul günaha girdiğinde çoğu kez hemen cezalandırmaz. Bunda genellikle sabırlı, anlayışlı davranır. Ona süre tanır. Çoğu kez affeder. Tövbe ettiğinde geçmiş günahlarını bağışladığı gibi bunları sevaba da dönüştürür. Ama bazen de kulun kendisini düzeltmesi ve toparlaması için ona bela ve musibet verir. Kısacası O nun rahmeti gazabını geçmiştir. İnsanların hidayeti ve irşadı için peygamberler göndermiş, kitaplar indirmiştir. Bütün varlık öe2lemi O nun sıfat ve güzel isimlerine tercümanlık yapmaktadır. Tüm bunlara rağmen bir insan da Allah a (c.c.) ve peygamberine karşı geliyorsa, hak dine karşı düşmanlık gösteriyorsa artık ölümden sonra başına gelecek azabı kendisi hazırlıyor demektir. Bunda Allahı (c.c.) suçlayacak hiçbir hakkı yoktur. Bu açıdan ilgili güzel isimleri olumlu anlama sahip karşıtlarıyla hem birarada zikretmek hem de birarada değerlendirmek ve anlamak gerekir: el-Köe2bidu/el-Böe2situ (Sıkan, bunaltan-Genişlik veren), el-Höe2fidu/er-Röe2fi u(Manevi olarak aşağı indiren-Yukarı çıkaran), el-Mu izzu/el-Müzillü(İzzet şeref veren-Zillet ve alçaklık veren), el-Mu töee/el-Möe2ni u(Veren, ihsan den-Engel olan), ed-Döe2rru/en-Nöe2fi u(Zarar veren-İyilik veren).

tab Allahın (c.c.) 99 güzel ismini arka arkaya sayma, bunların üzerinde düşünme sırasında bir şey hemen dikkati çeker: Bunların sırlamasında bir gelişigüzellik yoktur, derin bir hikmet yatmaktadır. Sadece anlam bakımından zıt olanlar birbiri ardı sıra gelmemiştir. Anlam bakımından birbirini bütünleyen, aralarında anlam ayırtısı olan, biri diğerinin anlamını açıklamaya yardım eden güzel isim veya güzel isimler ya biri diğerinin önünde veya arakasında ya da yakınında yer almıştır.

tab Allahın (c.c.) güzel isimleri ile dua etmek, yani uygun düşen güzel isimlerle Allah a (c.c.) tevessül etmek, duanın kabul olmasında çok etkilidir. Tevessül etmek duada bu isimleri vesile kılmaktır.

tab Allah a (c.c.) güzel isimlerle tevessül etmek, Allah a (c.c.) hamd u senöe2 edip peygamberine ve öe2l u ashöe2bına salöe2t ve selöe2m getirdikten sonra dua konumuza uygun olan güzel isim yada güzel isimleri seçmekle ve duamızda zikrederek bunun yada bunların hakkı, fazileti, bereketi üzerine Allah tan (c.c.) istemekle olur. Örneğin, Hamd öe2lemlerin Rabb i Allah a (c.c.) mahsustur. Salöe2t ve selöe2m Hz. Muhammed in ve öe2l u ashöe2bının üzerine olsun. Ey Keröeem olan Allahım, kazancımıza bereketini, cömertliğini kat! , Allah a (c.c.) hamd, habibine salöe2t ve selöe2m olsun. Ey Allahım el-Ganiyy, el-Muğnöee olan ism-i şeriflerinle hiçbir kula muhtaç olunmayan, bizi azdırmayacak, senin dinine hizmet edebileceğimiz zenginliği diliyoruz! , Allah a (c.c.) kelimeleri adedince hamd u senöe2lar olsun. Habibi Muhammed Musatafa ya, öe2l u ashöe2bına ve ehl-i beytine de gökteki yıldızlar adedince salöe2t ve selöe2m ederim. Ey es-Selöe2m, el-Mü min ve el-Müheymin olan Allahım, yolculuğumuzun kazasız belasız geçmesini nasip eyle... , Allah a (c.c.) binlerce kez hamd, resöfblüne binlerce kez salöe2t ve selöe2m olsun. Allahım beni bağışla. Çünkü Sen Gaföfbr ve Rahöeem sin. gibi.

tab Allahın (c.c.) güzel isimleri dolayısıyla tartışılan bir konu da hangi güzel ismin ism-i a zam (en büyük isim) olduğudur. Peygamberimiz (s.a.s) çeşitli hadis-i şeriflerde ism-i a zamın bulunduğuna, bununla dua edenin duasının kabul edildiğine işaret etmişken bunun hangi güzel isim olduğunu belirtmemiştir. Bunu öğrenmek isteyenlere de net bir yanıt vermemiştir. İslam bilginleri ve öe2rifleri de ism-i a zamla ilgili farklı iddialarda bulunmuşlar, ortak bir güzel isimde anlaşamamışlardır. Örneğin Hz. Ali (r.a) el-Ferd (Tek), el-Hayy (Diri), el-Kayyöfbm(Her şeyi ayakta tutan), el-Hakem (Yargılama ve hükmetme yetkisine sahip olan), el-Adl (Mutlak adalet sahibi), el-Kuddöfbs (Eksik ve kusurdan münezzeh) olmak üzere bu altı güzel ismi ism-i a zam olarak kabul etmiştir. İmam-ı Azam Ebu Hanife ye (rah.a.) göre el-Hakem ve el-Adl güzel isimleri ism-i a zamdır. Abdülkadir Geylani Hazretlerinin (k.s.) ism-i a zamı, el-Hayy güzel ismi idi. İmam-ı Rabbani Hazretleri (k.s.) ise el-Kayyöfbm güzel ismini ism-i a zam olarak görmüştü. İsm-i a zamın ism-i Celöe2l (Allah adı) olduğunu söyleyenler daha inandırıcı bir görüş sunmaktadırlar. Bunlara göre Allah (c.c.) dışındaki güzel isimler Allahın (c.c.) bir sıfatına dayanırken sadece Allah (c.c.) O nun zatına dayanmakta ve özel isim olmak dışında da kullanılmamaktadır. Dolayısıyla ism-i a zam olmaya en layık olanı budur. İsm-i a zamı Allah (c.c.) ismi olarak gören bazılarına göre bu ismin ism-i a zam olması, zikredenin suda boğulmak üzere olan insanın yardım istemesi gibi olan samimiyetiyle mümkündür. Bu konuda benimsenen bir yaygın kanaat de şudur: İsm-i a zam dua konusuna göre değişmektedir. Bunlara göre Allahın (c.c.) her güzel ismi yerine göre ism-i a zam olabilir. Bunu da belirleyen şey dua konumuza uygun olan güzel isim yada güzel isimlerin seçimidir. Bence bu sonuncu görüş daha isabetlidir. Nasıl dişimiz ağrıdığında ilgili doktora gidiyorsak, musluğumuz bozulduğunda da tesisatçıyı çağırıyorsak Allahın (c.c.) her bir güzel ismi de duruma göre yararlı olur. Hale uygun güzel isim veya güzel isimler işi ehline teslim etmek gibi güzel bir sonuç doğurabilir. Bu durumda ilgili güzel isim veya güzel isimler o durumun ism-i a zamı olabilir. Tabii ism-i a zam için daha başka güzel isimleri de kabul edenler bulunmaktadır.

tab Kuran-ı Kerim de Allah (c.c.) güzel isimleri ile dua edilmesi (tevessül edilmesi) üzerinde de durmuştur: En güzel isimler Allahındır. O halde O na en güzel isimlerle dua edin. O nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır (Araf suresi, ayet 180). Bu ayette dikkati çeken nokta, bazı insanların Allahın (c.c.) bu güzel isimleri ile razı olmayacağı dualarda bulunmasıdır. Allah (c.c.) kulunun sadece dünyalık istemesinden hoşnut olmaz: Kim ahiret mahsulü isterse onun ürünlerini fazla fazla artırırız. Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama ahirette onun hiç nasibi olmaz. (Şöfbröe2 suresi, ayet 20). Bu açıdan duada ahireti ihmal etmek büyük bir eksikliktir. Kuşkusuz bununla dünyalık istemenin doğru bir şey olmadığını iddia etmiyoruz. Demek istediğimiz şey, istediğimiz dünyalık ile ahirete dönük ve Allahın (c.c.) razı olacağı bir işi ve kazancı düşünmeliyiz.

tab Allahın (c.c.) güzel isimleri ile dünyalık istemenin yanında başkalarının kötülüğünü, örneğin sevmediğimiz birinin ölümünü temenni etmek çok tehlikelidir. Belki böyle bir beddua kabul olunabilir, ama kişi bununla büyük bir bedel Şyebilir. Örneğin başkalarının da onun aleyhinde yapacağı ufacık bir beddua hemen yerini bulabilir. İnsanlara karşı merhametli olmak, onların kusurlarını bağışlamak, işleri Allah a (c.c.) havale etmek bize başkalarının beddualarında bir kalkan gibi vazife görecektir. Kısacası başkalarına reva gördüğümüz muameleyi Allah (c.c.) bizim kaderimiz kılabilir. Aslında başımıza gelen kötü şeyler her ne kadar insanlar eliyle de gerçekleşse Allahın (c.c.) izni ve yaratmasıyla meydana gelmektedir. Bunun da genellikle nedeni günahlarımızdır. Başkalarına beddua etmeden, öfkelenmeden ve zarar vermeden önce ilgili bela ve musibetin nedenini kendimizde aramalıyız. Bu Allahın (c.c.) bir kanunudur. Şu ayet-i kerimeler buna işaret etmektedirler: Başınıza gelen her musibet, işlediğiniz günahlar nedeniyledir. Hatta Allah günahlarınızın çoğunu da affeder (Şöfbröe2 suresi, ayet 30). , Sana gelen her iyilik Allah tandır. Başına gelen her kötülük ise nefsinden dolayıdır (Nisöe2 suresi, ayet 79).

Allahın (c.c.) bazı güzel isimleri insanlara ad olarak da verilmektedir: Metin, Kadir, Samet, Reşit, Nur, Mecit, Celil, Aziz, Halil gibi. Bunda dini bir sakınca olmamakla birlikte bu güzel isimlerin kul anlamına gelen Abd sözcüğü ile birleşik isim olarak kullanılması daha uygundur: Abdulkadir, Abdussamed, Abdürreşid, Abdulhamid gibi. Yalnız Allahın (c.c.) bazı güzel isimlerinin bizzat peygamber tarafından insanlara ad olarak verilmesi yasaklanmıştır: Başta Allah (c.c.) özel ismi olmak üzere, Rahmöe2n, Rabb, Hakem, Ahad gibi.

Allahı (c.c.) güzel isimleri ile tanıyan ve O na güzel isimleri ile inanan birisinin Teist yada Deist olması olanaksızdır.

Allahın (c.c.) zikrinde gözetilecek asıl amaç, O nun rızasıdır. O nun güzel isimleri ile dünyalık isterken utanmamız gerekir. Zira Allahın (c.c.) indinde bu dünyanın hiçbir değeri yoktur. Bu konuya peygamberimiz (s.a.s) bir hadis-i şeriflerinde şöyle işaret etmişlerdir: Eğer Allahın yanında dünyanın bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı kafirler ondan bir yudum su içemezlerdi. Başka bir hadis-i şeriflerinde de Dünya lanetlidir, dünyada olan her şey lanetlidir; yalnız Allah için olan bunun dışındadır. buyurmuşlardır. Allah (c.c.) ahirette inanan kulları için akla gelemeyecek, hayal edilemeyecek nice nimetler yaratmıştır. Kuşkusuz cehennemden sığınmak, cenneti istemek de güzel şeylerdir. Ama Allahın (c.c.) rızası bunlardan daha öte, daha güzel olan bir amaçtır. O nun rızası kazanıldığı zaman elbette cehennem bizden uzak, cennet de bizim mekanımız olacaktır. Allah a (c.c.) geçek anlamıyla iman eden öe2şıklar ve öe2rifler O nun cemalini görmek için cennete de değer vermemişlerdir.

Allahın (c.c.) Doksan Dokuz İsmi, Kısa Açıklamaları ve Ebced Değerleri:

1.Allah (Hüve l-lahi llezi löe2-ilöe2he illöe2 Hu. 66)

2. er- Rahmöe2n (Herkese acıyan, merhametli. 298)

3. er-Rahöeem (Esirgeyen. 258)

4. el-Melikü (Gerçek hükümdar. 90)

5. el-Kuddöfbsü (Eksiklik ve kusurdan uzak olan, her türlü kemal sıfata sahip olan.170)

6. es-Selöe2mü (Varlıklara esenlik ve afiyet veren. 131)

7. el-Mü minü (Müslümanlara müminlik vasfını veren, onları gazabından emniyete çıkaran. 137)

8. el-Müheyminü (Gözetleyen, yapılan amelleri tasdik eden, güvenilir, velileri koruyan. 145)

9. el-Azöeezü (Şeref yüceliği, galip gelme. 94)

10. el-Cebböe2ru (Dilediği şeyi yapan, yaptıran, dilediği şeye zorlatan. 206)

11. el-Mütekebbiru (Büyüklük ve üstünlük gösteren.662)

12. el- Höe2lıku (Yoktan yaratan. 731)

13. el-Böe2ri u (Varlık türlerini uygun ve ölçülü yaratan. 214)

14. el-Musavviru (Varlık türünün her bir bireyini belli özellik, nitelik ve nicelikte yaratan onlara betimleyebileceğimiz biçimleri veren. 336)

15. el- Gafföe2ru (Günahları çok bağışlayıcı olan. 1281)

16. el-Kahhöe2ru (Öfkesi ve cezası şiddetli olan; her varlığa hakim olan ve üstün gelen. 306)

17. el-Vehhöe2bu (Her şeyi karşılıksız bağışlayan, veren. 14)

18. er-Rezzöe2ku (Rızık veren. 308)

19. el-Fettöe2hu (kapalı şeyleri açan; sıkıntıları ortadan kaldıran ve sorunları çözen; hakla batılın arasını açan. 489)

20. el-Alöeemu (Her şeyi bilen. 150)

21. el-Köe2bidu (Sıkan, daraltan. 903)

22. el-Böe2situ (Genişlik ve ferahlık veren. 72)

23. el-Höe2fidu (Aşağı indiren, dereceleri düşürten)

24. er-Raföee u (Yukarı yükselten, dereceleri artıran. 351)

25. el-Mu izzu (Şeref, izzet, haysiyet ve namus yüceliği veren. 117)tab 26. el-Müzillü (kulun yaptığı günahlar sonucu toplumdaki şeref, hassasiyet ve namus gibi değerlerini lekelemesine izin veren, bunları elinden alan, zillete düşüren. 170)

27. es-Semöee u (Her şeyi işiten. 180)

28. el-Basöeeru (Her şeyi gören 302)

29.el-Hakemü (Allah (c.c) Kuran-ı Kerim le insana ve topluma hükmeder 68)

30. el-Adlu (Eksiksiz, mutlak adalet sahibi.104)

31. el-Latöeefu (Lütfu bol olan; ince derin anlamları bilen; latif varlıklara hükmeden. 129)

32. el-Haböeeru (Her şeyden haberi olan. 812)

33. el-Halöeemu (Kulun yaptığı kötü şeylere yumuşak davranan, anlayışlı olan. 88)

34. el-Azöeemu (Ululuk, yücelik sahibi. 1020)

35. el-Gaföfbru (Günahları bağışlayan. 1286)

36. eş-Şeköfbru (Asıl kendisine teşekkür edilecek yüce varlık. 526)

37. el-Aliyyu (Varlıkların nitelik ve niceliği ile karşılaştırılması doğru olmayan Allahın kudretinin ve zatının yüceliği. 110)

38. el-Keböeeru (Varlıkların nitelik ve niceliği ile karşılaştırılması doğru olmayan Allahın kudretinin ve zatının büyüklüğü. 232)

39. el-Haföeezu (Koruyan, saklayan. 998)

40. el-Muköeetu (Herkese hak ettiği karşılığı veren;rızıkları taksim eden, varlıklara günlük gıdalarını veren. 550)

41. el-Hasöeebu (Kullarının hesabını bilen, gören. 80)

42. el-Celöeelü (Azamet, yücelik, ululuk izzet sahibi olmak, heybetinden korku ve kaygı uyandırmak, emir ve yasaklar koymak, varlıklara özgü sıfatlardan uzak durmak. 73)

43. el-Keröeemü (Cömert olan. 270)

44.er-Raköeebu (Gözetleyen. 312)

45. el-Mucöeebu (Duaları kabul eden. 55)

46. el-Vöe2si u (Allah (c.c) her yönüyle varlıkları kapsayıcıdır, o nun dini ve nimetleri geniştir. 137)

47.el-Haköeemu (Her işe Allah kaza ve kaderle hükmeder, Allah her işi bir hikmete göre yapar. 78)

48.el-Vedöfbdu (Allah müminleri sever, Allah asıl sevilecek olandır. 20)

49. el-Mecöeedü (İhsanı, bereketi, rahmeti ile şanı, şerefi pek yüce ve büyük olan.57)

50. el-Böe2 isu (Ölüleri dirilten, peygamberleri gönderen. 573)

51. eş-Şehöeedü (Kullarının her işine şahit olan, Kendi varlık ve birliğine kullarını şahit kılan. 319)

52. el-Hakku (Allah gerçeği ortaya serer, yalanı, yanlışı geçersiz kılar. 108)tab

53. el-Veköeelü (Allah zulme uğrayanların, her işte Kendisine güvenenlerin vekilidir. 66)

54. el-Kaviyyu (Allah sınırsız güç ve kudret sahibidir. 117)

55. el-Metöeenü (Allah gücü azalmayandır. 500)

56. el-Veliyyü (Allah müminlerin dostudur, seçtiği kulları Kendisine dost kılar. 46)

57. el-Hamöeedu (Övgüye layık olan. 68)

58. el- Muhsöee (Allah varlıkları ve onların sayılarını bilendir. 148)

59. el-Mübdiü (Allah ilk kez, örneksiz yaratandır. 56)

60. el-Müöeedü (Allah öldükten sonra ikinci kez, tekrar hesap için yaratandır. 124)

61. el-Muhyöee (Ölüleri diriltendir. 68)

62. el-Mümöeetü (Hayatı alan, öldüren. 490)

63. el-Hayyu (Allah diridir. 18)

64. el-Kayyöfbmu (Allah varlığının devamı için kimseye muhtaç değildir, her varlık Onunla ayakta durmaktadır, varlığının devamı için Ona muhtaçtır. 156)

65. el-Vöe2cidu (İstediğini bulan, meydana getiren. 14)

66. el-Möe2cidu (Allah şanına, şerefine, yüceliğine, büyüklüğüne uygun olarak ihsan, rahmet, bereket sahibidir. Allah ihsanı, rahmet, bereketiyle dilediği kişinin şanını, şerefini, kadrini yükseltir. 48)

67. el-Vöe2hidu (Allah sıfatlarında ve güzel isimlerinde birdir. Onun sıfatlarında ve güzel isimlerinde bir ortağı yoktur. 19)

68. el-Ahadu (Allah zatında eşsiz ve benzersizdir. 13)

69. es-Samedu (Hiçbir ihtiyacı olmayan, kimseye muhtaç olmayan, izni olmadan hiçbir işin hükme bağlanmadığı ve ihtiyaçlar konusunda kendisine başvurulan lider. 134)

70. el-Köe2diru (Her şeyi yapabilen, edebilen. 305)

71. el-Muktediru (Her şeye gücü, kudreti yetebilen. 144)

72. el-Mukaddimu (Çeşitli konularda hikmeti gereği dilediğini öne geçiren. 184)

73. el-Muahhiru (Dilediği konularda hikmeti gereği dilediğini geriye bırakan. 846)

74. el-Evvelü (Öncesi olmayan ilk. 37)

75. el-öc2hiru (Sonrası olmayan son. 801)

76. ez-Zöe2hiru (Allah evrendeki ayetleri ile sıfat ve güzel isimlerini ortaya sermiştir. Kendisi ni belli etmiştir. 1106)

77. el-Böe2tınu (Allah zatını duyu organlarının algılamasından gizlemiştir. Allah a gönül yolu ile yaklaşılabilinir.62)tab 78. el-Vöe2löee (Yöneticilerin yöneticisi, mülkünde istediği gibi tasarruf eden.47)

79. el-Müteöe2löee (Aşkın, bütün yaratılmışlardan farklı olan. 551)

80. el-Berru (İyilik eden, iyiliği çok olan. 202)

81. et-Tevvöe2bu (Kula günahlardan tövbe etme nimeti veren, kulun tövbesini kabul eden. 409)

82. el-Muntekimu (Suçluları cezalandıran, mazlumun hakkını alan. 630)

83. el-Afüvvu (Günahları affeden, silen. 156)

84. er-Raöfbfu (Pek şefkatli olan.286)

85. a.Möe2lik-ül

Mülki (Allah mülkün gerçek sahibidir.212)

b.Zü l- Celöe2li

ve l-İkröe2mi (Allah ululuk ve ikram sahibidir. 1098)

c.el- Muksitu (Allah denge, ölçü ve adalet sahibidir. 209)

86. el-Cöe2mi u (Dağınık şeyleri bir araya toplayan, parçaları, gönülleri birleştiren. 114)

87. el-Ganiyyu (Allah kimseye muhtaç olmayan zengindir.1060)

88. el-Muğnöee (Allah dilediğini zengin edendir.1100)

89. el-Mu töee (Allah hikmeti gereği dilediğine ihsanda bulunandır.129)

90. el-Möe2ni u (Allah hikmeti gereği dilediğine hayrı, şerri engelleyendir. 161)

91. ed-Döe2rru (Şer, zarar hikmeti gereği Allah tan gelir.1001)

92. en-Nöe2fi u (Hayır, iyilik hikmeti gereği Allah tan gelir. 201)

93. en-Nöfbru (Nurlandıran, nur kaynağı. 256)

94. el-Höe2döee (Kalplere hidayet yolunu gösteren, insanlara hidayet veren. 20)

95. el-Bedöee u (Allah eşsizdir, benzersizdir; örneksiz yaratandır. 86)

96. el-Böe2köee (Var oluşunun sonu olamamak. 113)

97. el-Vöe2risu (Her şeyin tek varisi; hakiki sahibi olan. 707)

98. er-Reşöeedu (Doğru yola ulaştıran, irşad eden. 514)

99. es-Saböfbru (cezaları erteleyen, çok sabırlı. 289)

99. es-Saböfbru





Muhsin İyi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder