52.
ELLİİKİNCİ MEKTUP
Merhamet
ederek, düâcılarınıza ikrâm eylediğiniz mubârek mektûbu okuyarak
şereflendik. Allahü teâlâ, büyük ceddiniz "aleyhisselâm" hurme-
tine, ecrinizi çok, derecenizi yüksek, ilm kaynağı olan göğsünüzü
geniş ve işlerinizi kolay eylesin! Allahü teâlâ,
zâhirimizi ve bâtınımızı, Onun yolunda bulundursun ve düâmıza âmîn diyenleri
afv eylesin! Âmîn. Me'mûrla- rınız arasında,
fitne koparmak, fesâd çıkarmak istiyen, bozuk rûhlu kimseler bulunduğundan
şikâyet ediyorsunuz. Kıymetli yavrum! İnsanların nefs-i
emmâresi mevkı' almak, başa geçmek sevdâsındadır. Onun bütün ar-
zûsu, şef olmak, herkesin, kendisine boyun bükmesidir. Kendinin
kimseye muhtâc olmasını, başkasının emri altına girmesini istemez. Nefsin bu
ar- zûları, ilah olmak, ma'bûd olmak, herkesin
kendine tapınmasını istemek demekdir. Allahü
teâlâya şerîk, ortak olmağı istemekdir. Hattâ nefs, o kadar alçakdır ki,
ortaklığa râzı olmayıp, âmir, hâkim, yalnız kendi olsun, her-
şey, yalnız onun emri ile olsun ister. Hadîs-i kudsîde, Allahü
teâlâ buyuruyor ki: (Nefsine düşmanlık et! Çünki
nefsin, benim düşmanımdır). Demek oluyor ki, nefsi
kuvvetlendirmek, onun, mal, mevkı', rütbe, herkesin üstünde
olmak, herkesi aşağı görmek gibi isteklerini yapmak, Allahü te-
âlânın bu düşmanına yardım ve onu kuvvetlendirmek olur ki, bunun
ne kadar fecî', korkunç bir suç olduğunu anlamalıdır. Allahü teâlâ, hadîs-i
kudsîde buyuruyor ki: (Büyüklük, üstünlük, bana
mahsûsdur. Bu ikisinde, bana ortak olmak isteyen, büyük düşmanımdır. Hiç
acımadan, onu Cehennem ateşine atarım). [Görülüyor ki, mal,
mevkı', rütbe, kumandanlık, şeflik gibi dünyâ
zînetlerini, nefse uyarak değil, Allahü teâlânın emrleri-
ni yapmak ve yapdırmak için ve millete, müslimânlara hizmet etmek
için istemelidir. Bu niyyet ile istemek ve bunları
yapmak ibâdet olur.]
Allahü
teâlânın dünyâya düşman olması, dünyânın bu kadar alçak olması, nefsi
isteklerine kavuşdurduğu, nefsi kuvvetlendirdiği içindir. Allahü te-
âlânın düşmanı olan nefse yardım eden de, elbette Allahın düşmanı
olur.
Peygamberimiz "sallallahü aleyhi
ve sellem", fakîrlikle öğünmüşdür. Çün- ki,
fakîrlik, nefsin isteklerini yapdırmaz. Onu dinlemez. Burnunu kırar. Peygamberlerin
"aleyhimüssalevâtü vetteslîmât" gönderilmesi ve islâmiyye-
tin emrleri, yasakları, [ya'nî ahkâm-ı islâmiyye] hep, nefsi
kırmak, ezmek içindir. Onun taşkınca isteklerini önlemek
içindir. İslâmiyyete uyuldukça, nefsin
istekleri azalır. Bunun içindir ki, islâmiyyetin bir emrini yapmak, nefsin
isteklerini yok etmekde, kendi düşüncesi ile yapılan binlerle senelik ri-
yâzet ve mücâhededen dahâ kuvvetli te'sîr etmekdedir.
[(Riyâzet),
nefsin isteklerini yapmamak, (Mücâhede),
nefsle uğraş- makdır. Nefsin istemediği şeyleri
yapmakdır]. Hattâ islâmiyyete uygun olmıyan
riyâzet ve mücâhedeler nefsin isteklerini artdırır. Onu azdırır. Hin-
distândaki Berehmen papasları ve cûkiyye ismindeki sihrbâzlar,
riyâzet ve mücâhedede çok ileri gitmiş, fekat hiç
fâidesi olmamışdır. Hattâ nefsleri- nin
kuvvetlenmesine, azmasına sebeb olmuşdur.
[Hindistândaki
dinsizler, dört rûhânî sınıfdan en üstününe, Berehmen derler
ki, Berehmânî mezhebinin reîsi demekdir. Cûki, hind kâfirlerinin der-
vîşlerine verilen ismdir].
Meselâ,
islâmiyyetin emr etdiği zekâtdan bir kuruşu, islâmiyyetin gösterdiği yere
vermek, kendiliğinden, binlerce altın sadaka vermekden, hay-
rât yapmakdan, katkat ziyâde, nefsi tahrîb eder. İslâmiyyet emr
etdiği için, bayram günü, oruc tutmayıp yiyip
içmek, kendiliğinden, senelerle oruc
tutmakdan dahâ fâidelidir. İki rek'at sabâh nemâzını cemâ'at ile kılmak sünnetdir.
Bu sünneti yapmak, gece sabâha kadar, nâfile nemâz kılarak, sabâh nemâzını
cemâ'atsiz kılmakdan dahâ iyidir.
Hulâsa, nefs temizlenmedikçe ve şeflik,
üstünlük hulyâsından kurtulmadıkça, felâketden kurtulmak imkânsızdır. Sonsuz
ölüme gitmeden önce, nefsi bu hastalıklardan kurtarmağı düşünmek lâzımdır.
Mubârek (Lâ ilâhe illallah) sözü, insanın içindeki
ve dışındaki, bütün yalancı ma'bûdları koğ- duğu
için, nefsi temizlemekde, en fâideli, en te'sîrli ilâcdır. Tesavvuf büyükleri,
nefsi tezkiye etmek için, bunu söylemeği seçmişlerdir. Fârisî beyt ter-
cemesi:
Nefs, yoldan çıkıp, inâda başlarsa, bu
kelimeyi söyliyerek îmânı tâzele- melidir.
Peygamberimiz "aleyhissalâtü vesselâm" (Lâ ilâhe
illallah diyerek îmânınızı yenileyiniz!) buyurdu. Bunu her zemân
söylemek lâzımdır. Çün- ki, nefs-i emmâre,
her zemân pisdir. Bu güzel tevhîd kelimesinin fazîletle- rini,
şu hadîs-i şerîf bildiriyor: (Yerleri ve gökleri,
terâzînin bir kefesine, bu kelime-i tevhîdi, ikinci kefesine koysalar, bu
kelimenin bulunduğu kefe, elbette ağır gelir).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder