45.
KIRKBEŞİNCİ MEKTUP
Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde "rahmetullahi
aleyh" yazıl-
mışdır. Kendine teşekkür etmekde ve insanın muhtâc yaratıldığını,
Rame- zân-ı
şerîfi, orucu ve nemâzı bildirmekdedir:
Allahü teâlâ sizi, çok kıymetli olan dedelerinizin
yolundan ayırmasın! Sonu pişmânlık olan
işlere karışdırmasın! Âmîn. Allahü teâlâyı sevenler, Allahü
teâlâ ile berâberdir. Çünki, hadîs-i şerîfde, (İnsan,
sevdiği kimse ile berâberdir) buyuruldu. İnsanın aslı, rûhudur.
Rûhun beden ile birleşmesi, Allahü teâlâ ile olmasına biraz mâni' olmuşdur.
Bedenden ayrılıp, bu karanlık yerden
kurtulunca, Rabbi ile berâber, Ona yakın olur. Bunun için,
(Ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür) buyuruldu.
An- kebût sûresinin, (Allahü
teâlâya kavuşmak istiyene, o vakt, elbette gel- mekdedir)
meâlindeki beşinci âyeti, Onun âşıklarına tesellî olmakda-
dır. Fekat, büyüklerin huzûru, sohbeti ile şereflenmiyen
zevallıların hâli harâbdır. Büyüklerin rûhlarından istifâde edebilmek için de
şartlar vardır. Herkes bu şartları yerine getiremez.
Bütün ni'metlerin sâhibi olan Allahü teâlâya
hamd olsun ki, bu korkunç hâdise ve başımıza gelen vahşîce
hücûmlar karşısında, kimsesi olmıyan bu fakîrlerin imdâdına yine, din ve
dünyânın efendisinin "sallallahü aleyhi ve sellem" Ehl-i beyti
yetişmekdedir. Bu sûretle büyüklerin yolu bozulmakdan kurtuldu.
Feyz- leri kesilmekden korundu. Evet, bu mubârek
yol, memleketde gizli kalmış ve yolcuları, hemen yok gibi olmuşdu. Ehl-i
beytin açdığı yol olduğundan, ta'mîrinin, temizlenmesinin de, Ehl-i beyt
tarafından yapılması yakışırdı. Başkalarına ihtiyâc olmaması lâzım idi. Ehl-i
beytin bu hizmetine şükr etmek, bu fakîrlere lâzım olduğu gibi, bu devlete
şükr etmek, onlara da lâzımdır. İnsanların, bâtını cem' etmesi [kalbini, rûhunu
toparlayıp, Allahü teâlâdan başka, hiçbirşeye bağlanmaması] lâzım olduğu gibi,
zâhirde birleşmek, yardımlaşmak da lâzımdır. Hattâ, bu topluluk,
berâ- berlik, dahâ önce lâzımdır. Çünki, bütün
mahlûklar içinde, en muhtâc olan insandır.
İnsanların, çok muhtâc olmasına sebeb, insanda herşey bulunduğu içindir.
Bunun için, herşeyin muhtâc olduklarının hepsi, insana lâzımdır. İnsan
muhtâc olduğu şeye bağlanır. O hâlde, insanların bağlılığı,
başkalarının bağlılıklarından dahâ çokdur. Her bir bağlılık, insanı, Allahü
teâlâdan uzak- laşdırır. Bundan dolayı, Allahü teâlâdan en
uzak olan, en mahrûm kalan mahlûk, insandır.
Fârisî iki beyt tercemesi:
Hâlbuki, insanın,
her mahlûkdan, dahâ üstün olmasına sebeb de, yine herşeyin,
kendisinde bulunmasıdır. Herşeyi kendinde topladığı içindir ki,
insanın aynası mükemmeldir. Bütün mahlûkların aynalarında
görünenlerin hepsi, yalnız onun aynasında, bir arada görünmekdedir. Bunun için
de insan, mahlûkların en iyisi olmuşdur.
Mahlûkların en muhtâcı, en mahrû- mu, en kötüsü
de, yine bu sebebden insandır. Bunun içindir ki, Muhammed
"aleyhissalâtü vesselâm" gibi bir Peygamber insandır ve
Ebû Cehl gibi bir mel'ûn da insandır.
Bu fakîrlerin, bir
araya toplanmasına, Allahü teâlânın sebeb kıldığı, büyük ni'met, şübhe yok ki,
sizsiniz. Bâtınların cem'ıyyeti de, sizin sâyeniz- dedir.
Elbette, (Evlâd, babası gibi olur) müjdesine bakarak, bütün ümmîd-
ler sizdedir.
Lutf etdiğiniz
kıymetli mektûb, bizleri mubârek Ramezân ayında şereflendirdi. Bunun için, bu
büyük ayın üstünlüklerinden birkaç satır yazmak hâtırıma
geldi:
Mubârek Ramezân
ayı, çok şereflidir. Bu ayda yapılan, nâfile nemâz, zikr,
sadaka ve bütün nâfile ibâdetlere verilen sevâb, başka aylarda yapılan farzlar
gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.
Bu ayda bir orucluya iftâr verenin günâhları afv olur. Cehennemden âzâd olur.
O oruclunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevâb verilir.
O oruclunun sevâbı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların, işlerini
hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de afv olur.
Cehennemden âzâd olur. Ramezân-ı şerîf ayında, Resû- lullah
"sallallahü aleyhi ve sellem", esîrleri âzâd eder, her istenilen şeyi
verirdi. Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene bu
işleri yapmak nasîb olur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işliyenin bütün
senesi, günâh işlemekle geçer. [Bu ayı fırsat
bilmelidir.] Elden geldiği kadar ibâdet
etmelidir. Allahü teâlânın râzı olduğu işleri yapmalıdır. Bu ayı, âhı-
reti kazanmak için fırsat bilmelidir. Kur'ân-ı kerîm, Ramezânda
indi. Kadr gecesi, bu aydadır. Ramezân-ı şerîfde,
iftârı erken yapmak, sahûru geç yapmak
sünnetdir. Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" bu iki sünneti
yapmağa çok önem verirdi. İftârda acele etmek ve sahûru gecikdir-
mek, belki insanın aczini, yiyip içmeğe ve dolayısı ile herşeye
muhtâc olduğunu göstermekdedir. İbâdet etmek de zâten bu demekdir.Hurma ile
iftâr etmek sünnetdir. İftâr edince,
(Zehebez-zama' vebtellet-il urûk ve sebet-el-ecr inşâallahü teâlâ)
düâsını okumak, terâvîh kılmak ve hatm okumak mühim sünnetdir.
Bu ayda, her gece,
Cehenneme girmesi gereken, binlerce müslimân afv
olur, âzâd olur. Bu ayda, Cennet kapıları açılır. Cehennem kapıları kapanır.
Şeytânlar, zincirlere bağlanır. Rahmet kapıları açılır. Allahü teâlâ,
bu mubârek ayda Onun şânına yakışacak, kulluk yapmağı ve
Rabbimizin râzı olduğu, beğendiği yolda bulunmağı,
hepimize nasîb eylesin! Âmîn.
[Oruc tutmak güç
olan yerlerde, oruc tutanlara ve din düşmanlarının yalanlarına aldanmayıp,
oruclarını bozmıyanlara, dahâ çok sevâb verilir. Ramezân-ı
şerîf ayı, islâm dîninin nâmûsudur. Âşikâre oruc yiyen, bu aya
hurmet etmemiş olur. Bu aya hürmet etmiyen, islâmiyyetin nâmûs
perdesini yırtmış olur. Nemâz kılmıyanın da, oruc tutması ve harâmlardan kaçınması
lâzımdır. Bunların orucu kabûl olur ve îmânları olduğu anlaşılır.]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder