54.
ELLİ DÖRDÜNCÜ MEKTUP
Bu mektûb, yine nakîb seyyid şeyh Ferîde yazılmışdır. Bid'at
sâhibleri- ni
ve zararlarını, Eshâb-ı kirâmın büyüklüğünü bildirmekdedir:
Allahü teâlâ, insanların Seyyidi
"aleyhisselâm" hurmeti için, ecrinizi art- dırsın.
Kıymetinizi, derecenizi yükseltsin! İşlerinizi kolaylaşdırsın! Kalbinizi
genişletsin! İnsana şükr etmiyen kimse, Allahü teâlâya da şükr etmez.
Bunun için biz fakîrlerin, sizin ihsânlarınıza şükr etmemiz
lâzımdır. Nasıl şükr etmiyelim ki, yüksek hocamızın, dünyâya
nûr salmasına sebeb siz idiniz. Sizin
arkanızdan, bizlere de, orada Hak teâlâyı istemek sırası nasîb
olmuşdu. Sonra, (Büyüklerin ölmesi ile, büyük sanıldım) dedikleri
gibi, sıra bu fakîre gelince, şarkdan, garbdan, Hak âşıklarının, bu fakîrin
"rahme- tullahi teâlâ aleyh" yanına üşüşmesi,
hep sizin yardımınız ile olmakdadır. Allahü
teâlâ, size, bizim tarafımızdan sonsuz mükâfâtlar, en iyi karşılıklar
ihsân buyursun! Fârisî beyt tercemesi:
Allahü teâlâ mubârek ceddiniz,
Peygamberlerin seyyidi "aleyhi ve alâ âlihi
ve aleyhim minessalevâti vetteslîmâti etemmühâ ve ekmelühâ" hur-
metine, sizi, dünyâda ve âhıretde, şânınıza yakışmıyan şeylerden
muhâfa- za buyursun! Âmîn. Mubârek sohbetinizden
uzak düşdüm. Nasıl kimselerle konuşduğunuzu, kimlerin yazılarını okuduğunuzu
bilemiyorum. Resmî ve husûsî
görüşdüklerinizin, kimler olabileceğini düşünemiyorum. Fârisî
beyt tercemesi:
İyi biliniz ki,
bid'at sâhibi ile konuşmak, kâfirle arkadaşlık etmekden, katkat
dahâ fenâdır. Yetmişiki dürlü bid'at sâhibi vardır. Bunların içinden
en kötüsü, Peygamberimizin "sallallahü aleyhi ve
sellem" Eshâbına düşmanlık edenlerdir. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerîmde,
bunlara kâfir diyor. Sûre-i Fethin son âyetinde
meâlen, (Senin Eshâbına kâfirlerin düşman olması için) buyuruldu.
Kur'ân-ı kerîmi ve islâmiyyeti bizlere bildiren, Eshâb-ı kirâm-
dır. Onlardan biri kötü olursa, Kur'ân-ı kerîm, sağlam olmaz.
İslâmiyyete güven kalmaz. Kur'ân-ı kerîmi, Osmân
"radıyallahü anh" topladı. Osmân "radıyallahü
anh" için, dil uzatılırsa, Kur'ân-ı kerîme dil uzatılmış olur. Zındıkların
böyle i'tikâdlarından Allahü teâlâya sığınırız! Eshâb-ı kirâm arasındaki
ayrılıklar, muharebeler, nefslerine uyarak değildi. Onların mubâ-
rek nefsleri, insanların en iyisinin "sallallahü aleyhi ve
sellem" sohbetinde bulunmakla, kalbleri cilâlıyan sözlerini dinlemekle,
tezkiye bulmuş, emmârelikden kurtulmuşdu. Nefslerinde,
islâmiyyete uymıyan istek kalma- mışdı. Şu
kadar biliyoruz ki, Emîr "radıyallahü anh" haklı idi, Ona karşı duranlar
hatâ etdi. Fekat, bu hatâları, ictihâdda yanılma idi. İctihâd hatâsı, fısk,
günâh değildir. Hattâ, ayblamağa bile izn yokdur. Çünki,
ictihâdda hatâ edene de, bir sevâb vardır. Evet, nasîbsiz Yezîd, Eshâb-ı
kirâmdan değildi. Onun tâli'sizliğine
karşı, kim ne diyebilir ki, hiçbir kâfirin yapmadığı işi, o bedbaht kimse
yapmışdır. Ehl-i sünnet âlimlerinden ba'zısının, ona la'nete izn
vermemesi, onun işini beğendikleri için değil, belki pişmân
olmuş, tevbe et- mişdir dedikleri
içindir.
Meclis-i
şerîfinizde, kıymetli kitâblardan, kutb-i zemân Bendegî Mah-
dûm Cihâniyân kitâblarından, hergün bir mikdâr okutulursa,
Eshâb-ı ki- râmın nasıl medh ve senâ edildiği,
ismlerinin ne kadar edeble yazıldığı görülür. Böylece, o din büyüklerine dil
uzatanlar, mahcûb olur, utanır. Bu kötü yolu tutmuş olan zındıklar, bugünlerde
işi azıtdı. Her memlekete yayılarak, Eshâb-ı kirâmı
"aleyhimürrıdvân" kendileri gibi sanıp, kötülüyor-
lar. Bunun için, birkaç kelime yazdım, ki meclis-i şerîfinizde
böylelere yer verilmesin!
[(İbdâ')
kitâbı dörtyüzüçüncü sahîfesinde diyor ki, (La'net etmek ve millete, mezhebe
söğmek çok çirkin, pek kötü bir bid'atdir. Bunu, önce yehû-
dîler söyledi. Müslimânlar arasında da yayıldı. Tirmüzîdeki
hadîs-i şerîfde, (Mü'min
la'net etmez) buyuruldu. Hazret-i Mu'âviyenin oğlu Yezîde, haz-
ret-i Hüseyni öldürmek için emr etdi sanarak, la'net etmek de
doğru değildir). (İhyâ) kitâbında
diyor ki, (Yezîdin, hazret-i Hüseyni öldürdüğü veyâ öldürmek
için emr verdiği hiç belli değildir. Belli olmıyan bir kötülüğü söylemek câiz
değildir. Hele la'net etmek hiç doğru olamaz. Çünki, bir müs-
limâna, açıkca bilinmiyen bir günâhı yüklemek câiz değildir.
Hazret-i Hüseyni öldürene la'net olsun da denilemez. Eğer tevbe etmedi ise,
la'net olsun denilebilir. Çünki, hazret-i Hamzayı şehîd eden Vahşî kâfir idi.
Sonra, îmân etdi ve tevbe etdi. Buna la'net câiz
olmadı.)].
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder