98.
DOKSAN SEKİZİNCİ MEKTUP
Bu mektûb, şeyh Zekeriyyânın oğlu Abdülkâdire yazılmışdır.
İnsanlara karşı sert olmağı değil, yumuşak davranmağı, çeşidli hadis-i
şerifler göstererek bildirmekdedir:
Allahü teâlâ
hepimizi tâm orta yolda bulundursun! Va'z etmekde, na- sîhat
etmekde ve Allahın kullarına müslimânlığı öğretmekde gözetilmesi
lâzım gelen şeyleri bildiren birkaç hadîs-i şerîf yazıyorum. Hak
teâlâ, bunlara uygun davranmamızı nasîb eylesin!
Resûlullah "sallallahü aleyhi ve sellem" buyurdu
ki, (Allahü teâlâ refik- dir.
Yumuşaklığı sever. Sertlik edenlere vermediği şeyleri ve başka hiçbir şeye
vermediğini, yumuşak davranana ihsân eder). Bu hadîs, İmâm-ı Müs- limin "rahmetullahi aleyh"
(Sahih)inde vardır.
Yine
(Müslim)de bildiriliyor ki, Âişeye
"radıyallahü anhâ", (Yumuşak davran!
Sertlikden ve çirkin şeyden sakın! Yumuşaklık insanı süsler. Çirkinliğini
giderir) buyurdu.
[(Müslim)deki] hadîs-i şerîfde,
(Yumuşak davranmayan, hayr yapmamış olur) buyuruldu.
[(Buhâri)deki] hadîs-i şerîfde,
(İçinizde en sevdiğim kimse, huyu en güzel olanınızdır) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin "rahime-hümallah" bildirdikleri]
ha- dîs-i şerîfde, (Kendisine
yumuşaklık verilen [müslimân] kimseye
dünyâ ve âhıret iyilikleri verilmişdir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed,
Tirmüzî, Hâkim ve Buhârînin "rahimehümullah" bildirdikleri] hadîs-i
şerîfde, (Hayâ, imândandır. Îmânı olan Cennetdedir. Fuhş,
kötülükdür. Kötüler Cehennemdedir) buyuruldu.
[İmâm-ı Ahmed ve Tirmüzînin bildirdikleri] hadîs-i şerîfde,
(Cehenneme girmesi harâm olan ve Cehennemin de onu yakması harâm olan kimseyi
bildiriyorum. Dikkat ediniz! Bu kimse, insanlara kolaylık, yumuşaklık gösteren [bir müslimân]dir) buyuruldu.
[Ahmed ve Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün bildirdikleri] hadîs-i
şerîfde, (Yumuşak olanlar ve kolaylık
gösterenler, burnuna yuları takılmış deve gibidir. Yürütmek istenirse, hayvan
ona uyar. Taşın üzerine oturtmak istenirse, hayvan oraya oturur) buyuruldu.
[(Buhâri)deki] hadîs-i şerîfde,
(Kızdığı zemân istediğini yapabilecek [müslimân] bir kimse,
kızmazsa, Allahü teâlâ kıyâmet günü onu herkesin arasından çağırır. Cennetde
istediğin yere git der) buyuruldu.
[Bütün kitâblarda
yazılı olan hadîs-i şerîfde], bir kimse Resûlullahdan nasîhat
istedikde, (Kızma, sinirlenme!) buyurdu. Birkaç kerre
sordukda, hepsine de (Kızma,
sinirlenme!) buyurdu.
[Tirmüzî ve Ebû Dâvüdün "rahime-hümallah"
bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Cennete
gidecek olanları haber veriyorum, dinleyiniz! Za'îfdirler, güçleri yetmez.
Birşey yapmak için yemîn ederlerse, Allahü teâlâ, bu [müslimân]ların
yemînlerini, muhakkak yerine getirir. Cehenneme gidecek olanları bildiriyorum,
dinleyiniz! Sertlik gösterirler. Acele ederler. Kendilerini üstün görürler) buyuruldu.
[Tirmüzî ve
Ebû Dâvüdün "rahime-hümallah" bildirdikleri] hadîs-i şerîfde,
(Bir kimse ayakda iken kızarsa, otursun. Oturmakla geçmezse yatsın!)
buyuruldu.
[Taberânî,
Beyhekî ve İbni Asâkirin "rahime-hümullah" bildirdikleri]
hadîs-i şerîfde, (Sarı sabır maddesi balı
bozduğu gibi, kızgınlık da îmânı bozar) buyuruldu.
[Beyhekî ve Ebû Nu'aymın "rahime-hümallah"
bildirdikleri] hadîs-i şerîfde, (Allah
için aşağı gönüllü olanı, Allahü teâlâ yükseltir. Bu, kendini küçük görür.
Fekat, insanların gözünde büyükdür. Bir kimse, kendini başkalarından üstün
tutarsa, Allahü teâlâ onu alçaltır. Herkesin gözünde küçük olur. Kendini
yalnız kendisi büyük görür. Hattâ köpekden, domuzdan dahâ aşağı görünür) buyuruldu.
[Beyhekînin
"rahime-hullah" bildirdiği] hadîs-i şerîfde,
(Mûsâ bin İm- rân "alâ nebiyyinâ ve aleyhissalevâtü
vetteslîmât", Yâ Rabbî! Kullarının en kıymetlisi
kimdir? dedikde, gücü yetdiği zemân afv eden [müslimân kim-
se]dir, buyurdu)
buyuruldu.
[Ebû Ya'lânın "rahime-hullah" bildirdiği] hadîs-i
şerîfde, (Bir kimse, dilini tutarsa,
Allahü teâlâ onun utanacak şeylerini örter. Gazabını tutarsa, kıyâmet günü
Allahü teâlâ azâbını ondan çeker. Bir kimse, Allahü teâlâ- ya yalvarırsa, kabûl
eder) buyuruldu.
Bir hadîs-i şerîfde, (Bir
müslimân din kardeşinin ırzına veyâ malına saldırırsa, malın, paranın geçmez
olduğu gün gelmeden önce, onunla ha- lâllaşsın! [Halâllaşmazsa] iyi
amelleri varsa, hakkı ödeninceye kadar bu amellerinden alınır. İyi amelleri
yoksa, hak sâhibinin günâhları buna yükletilir) buyurdu.
Bir hadîs-i şerîfde, (Müflis
kimdir, biliyor musunuz?) buyurdu.
(Bizim bildiğimiz müflis, parası, malı olmayan kimsedir) dediler.
(Ümmetimden müflis şu kimsedir ki, kıyâmet günü nemâzları ile, orucları ile ve
zekâtları ile gelir. Fekat, kimisine sövmüşdür. Kiminin malını almışdır.
Kiminin kanını akıtmışdır. Kimini dövmüşdür. Hepsine bunun sevâblarından
verilir. Haklarını ödemeden önce sevâbları biterse, hak sâhiblerinin günâhları alınarak
buna yüklenir. Sonra Cehenneme atılır) buyurdu.
[Tirmüzî "rahime-hullah"
bildiriyor:] Mu'âviye "radıyallahü teâlâ anh", hazret-i
Âişeye "radıyallahü teâlâ anhâ" mektûb yazarak nasîhat yazmasını
istedikde, cevâb yazarak: Allahü teâlânın selâmı senin üzerine olsun!
Resûlullahdan "sallallahü teâlâ aleyhi ve alâ âlihi ve
sahbihi ve selleme" işitdim. Buyurdu ki, (Bir
kimse, insanların kızacakları şeyde Allahın rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onu,
insanlardan geleceklerden korur. Bir kimse, Allahü teâlânın kızacağı şeyde,
insanların rızâsını ararsa, Allahü teâlâ onun işini insanlara bırakır) dedi.
Allahü teâlâ bizi ve sizi, hep doğru söyliyenin
"sallallahü aleyhi ve sel- lem"
haber verdiği bu hadîs-i şerîflere uymakla şereflendirsin! Bu hadîs-i
şerîfler, her ne kadar [Hind lisânına] terceme edilmedi ise de,
şeyh Ciyû [Seyyid Ferîd] hazretlerinden bunları sorar
ve anlarsınız. Bunlara uygun hareket etmeğe çalışırsınız.
Dünyâ hayâtı çok kısadır. Âhıretin azâbları pek acı ve sonsuzdur. İleriyi
gören akl sâhiblerinin, hâzırlıklı olması lâzımdır. Dünyânın güzelliğine ve
tadına aldanmamalıdır. İnsanın şerefi ve kıymeti dünyâlıkla ölçülse
idi, dünyâlığı çok olan kâfirlerin herkesden dahâ kıymetli ve
dahâ üstün olmaları lâzım gelirdi. Dünyânın görünüşüne aldanmak aklsızlıkdır,
ahmak- lıkdır. Birkaç günlük zemânı büyük ni'met
bilerek, Allahü teâlânın beğendiği şeyleri yapmağa çalışmalıdır. Allahü
teâlânın kullarına ihsân, iyilik etmelidir. Kıyâmetde azâblardan kurtulmak
için, iki büyük temel vardır: Birisi,
Allahü teâlânın emrlerine kıymet vermek, saygı göstermekdir. İkinci, Allahü
teâlânın kullarına, yaratdıklarına şefkat, iyilik etmekdir. Hep doğru
söyleyici "aleyhissalâtü vesselâm" her ne söyledi ise, hepsi
doğrudur. Şaka, eğlence, sayıklama sözler değildir. Tavşan gibi gözü açık uyku
ne kadar sürecek. Bu uykunun sonu rezîl, rüsvâ olmak ve eli boş, mahrûm kal-
makdır. Mü'minûn sûresinin yüzonbeşinci âyetinde meâlen,
(Sizi abes olarak, oyuncak olarak mı yaratdım sanıyorsunuz. Bize dönmiyecek
misiniz zan ediyorsunuz?) buyuruldu. Her ne kadar, böyle sözleri
dinleyecek hâlde olmadığınızı biliyorum. Gençsiniz.
İçiniz kaynıyor. Dünyâ ni'metle- ri
içindesiniz. Herkese sözünüz geçiyor. Her istediğinizi yapabiliyorsunuz.
Fekat, size acıdığımız için, iyilik etmek istediğimiz için bunlar yazıldı.
Elinizden birşey kaçmış değildir. Tevbe edilecek, Allahü teâlâya yalvaracak
zemândır. Haberleşmemiz lâzımdır. Fârisî mısra' tercemesi:
Eğer içerde kimse varsa, bir söz de yetişir!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder