108.
YÜZ SEKİZİNCİ MEKTUP
Allahü teâlâ
bizi ve sizi ve bütün müslimânları Peygamberlerin efendisine "aleyhi ve
alâ âlihi ve aleyhim minessalevâti efdalühâ ve minetteslî-
mâti ekmelühâ" uymakdan ayırmasın! Tesavvuf yolundakilerin
büyüklerinden birkaçı, sekr hâlinde iken, (Vilâyet nübüvvetden dahâ üstündür)
dedi. Birkaçı da, (Üstün olan vilâyet, Peygamberin kendi vilâyetidir) diyerek,
Velînin "rahmetullahi aleyh" Nebîden dahâ üstün
olacağının anlaşılmasını önlediler. Fekat, işin doğrusu, bunun tersidir.
Çünki, Peygamberin nübüvveti, kendi vilâyetinden de dahâ üstündür. Vilâyet
makâmlarında olanlar, göğüslerinin sıkıntısından, halk ile birlikde
bulunamıyorlar. Peygam- berlikde ise,
göğüsleri çok geniş olduğundan, Hak teâlâ ile olmaları, halk
ile birlikde olmalarına ve halk ile birlikde olmaları da, Hak
teâlâ ile olmalarına engel değildir. Peygamberlikde, yalnız halk ile olmak yokdur.
Bunun için, yalnız Hak teâlâ ile olan vilâyet,
nübüvvetden dahâ üstün değildir. Al- lahü
teâlâ korusun, câhil insanlar yalnız halk ile olur. Nübüvvetin şânı, şerefi
bundan çok yüksekdir. Bu sözümüzü iyi anlamak, sekr sâhiblerine güç
gelir. Hâlleri doğru olan büyükler, böyle olduğunu çok iyi
bilirler. Arabî mısra' tercemesi:
Ayrıca
dileğimiz şudur ki, meyân şeyh Abdürrahîmin oğlu Şâh Abdül-
lah ile yakınlığımız, kardeşliğimiz vardır. Babası, çok zemân
Behâdır hânın emrinde çalışmışdır. Oradan geliri vardı. Şimdi gözleri
kuvvetden düş- dü. Behâdır hânın yanında çalışmak için
oğlunu gönderdi. Bunun için sizden de bir işâret olursa, fâide verecekdir.
Vesselâm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder