84.
SEKSEN DÖRDÜNCÜ MEKTUP
Hak teâlâ, islâmiyyet caddesinde
ilerlememizi nasîb eylesin. Bütün gücümüzle Onun mukaddes zâtına çevrilmemizi
ve bizi bizden almasını ve Ondan başka herşeyden büsbütün yüz çevirmemizi
ihsân eylesin. Mi'râc gecesi, Ondan gözü hiç kaymayan, insanların en üstünü
hurmetine, bu düâ- mızı kabûl buyursun
"aleyhi minessalevâti efdalühâ ve minetteslîmâti ekmelühâ ve alâ âlihi ve
eshâbihi ecma'în"! Âmîn. Fârisî mısra' tercemesi:
Her ne kadar dostdan söylenilen şeylerin
hiçbiri, Onun sözü değilse de, o sözün,
herhangi bir bakımdan O mukaddes sevgili ile bir bağlılığı vardır.
Bu bağlılığı da ni'met sayarak, bu yolda çabalamak ve birşeyler
söylemek tatlı olmakdadır. İslâmiyyet ve hakîkat
birbirinden başka değildirler. Ayrılıkları yalnız, birinde bilgilerin topluca
ve ötekinde geniş, açık olmalarında ve düşünce yolu, keşf yolu ile hâsıl olmalarında
ve görmeden, anlamadan, görerek inanılmalarında ve uğraşarak ibâdet etmek
yerine kendiliğinden ibâdete sarılmakdadır. Parlak olan islâmiyyetin
bildirdiği bilgiler ve hükmler,
hakk-ul-yakîne kavuşdukdan sonra, hiç değişiklik olmadan, keşf
yolu ile geniş olarak anlaşılmakdadır. Görmeden inanılan şeyler,
hiç değişiklik olmadan kalb gözü ile görülür. Sevâb kazanmak, ibâdet yapmak
için uğraşmak, didinmek arzûsu, ortadan kalkar.
(Hakk-ul-yakin) makâmı- na
kavuşmanın alâmeti, o makâmdaki bilgilerin ve ma'rifetlerin, islâmiy-
yetin bildirdiklerine tâm uygun olmasıdır. Kıl ucu kadar
uygunsuzluk bulunursa, hakîkate kavuşulmadığı anlaşılır. Tarîkat büyüklerinden
herhangi birinin bilgisinde ve işinde islâmiyyete bir uygunsuzluk bulunması,
sekr- den, şü'ûrsuzlukdan ileri gelir. Sekr, yolda
ilerlerken hâsıl olmakdadır. Te- savvuf
yolunun sonuna kavuşanlar, hep sahv, şü'ûr, uyanıklık hâlindedir-
ler. Onlar vakte değil, vakt onlara uymakdadır. Hâl ve makâm,
onların yüksek derecelerine uymuşdur. Fârisî beyt tercemesi:
Görülüyor ki,
islâmiyyete uygunsuzluk hakîkate kavuşulamamış olduğunu gösterir. Tesavvuf
büyüklerinden birkaçı, islâmiyyet, hakîkatin kabuğudur, hakîkat, islâmiyyetin
özüdür, demişdir. Böyle sözler, her ne kadar, söz
sâhibinin doğru yoldan ayrıldığını göstermekde ise de, belki bu sözle,
kısa ve toplu olan şey, açık ve geniş olan şeyin kabuğu gibidir
ve düşünerek anlamak, kalb gözü ile görmek yanında, özün kabuğu gibidir demek
istemişlerdir. Fekat, hâlleri doğru olan büyükler, böyle lâstikli kelimeleri
söy- lemekden kaçınmışlar, kısa ile uzun ve
düşünce ile keşf kelimelerinden başka birşey söylememişlerdir. Bir kimse, Hâce
Nakşibend "kaddesallahü teâlâ esrârehül
akdes" hazretlerinden sordu ki, (Tesavvuf yoluna girmek
ve ilerlemek niçindir?). Cevâb olarak buyurdu ki, (Kısa ve toplu
olan bilgilerin genişlemesi için ve düşünerek anlaşılan bilgilerin keşf yolu
ile bulunması içindir). Allahü teâlâ, bilgilerimizi ve işlerimizi islâmiyyete
uygun eylesin "salevâtullahi teâlâ ve
selâmühü alâ sâhibihâ"!
Ayrıca başınızı ağrıtalım: Düâcınızın
mektûbunu getiren meyân şeyh Mustafâ Şüreyhî,
Kâdî Şüreyh "rahmetullahi aleyh" hazretlerinin soyun-
dandır. Dedeleri hep büyük insanlar idi. Geçim için yardımcı olan
vazîfe- leri ve gelirleri çokdu. Kendisi şimdi geçim
sıkıntısındadır. Senedlerini, fer- mânlarını
ya'nî iyi hâl kâğıdlarını yanına alarak asker olmak için gelmiş-
dir. Yakınlık göstermenizi, ihsân ederek, râhata kavuşmasına,
sıkıntıdan kurtulmasına sebeb olmanızı dilerim.
Başınızı dahâ çok ağrıtmayayım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder