İyi Bir Eşin Nitelikleri
Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Aptal ve anlayışı kıt
insanlarla evlenmeyiniz; zira bu tür insanlarla muaşeret, büyük bir
beladır ve çocuklar da bundan zarar görmektedir.
İyi bir eşte bulunması gereken bazı niteliklere öncelik sırasına göre
aşağıda değineceğim:
1-İman, Dindarlık ve Bunun Göstergeleri
İman ve dindarlık, eş seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli ve en
zorunlu şeylerden biridir. Zira ömür boyu birlikte yaşamak isteyen iki
eş, birbirlerinin düşüncelerinden, inançlarından ve davranışlarından
etkileneceklerdir. Dindar bir eş, eşini, dindarlığa, takvaya, iyi
ahlâka, sâlih davranışlara ve günahları terk etmeye teşvik eder. Dindar
eş, sırat-ı müstakim ve din üzere olmak, nefsi en iyi şekilde eğitip
geliştirmek konusunda en iyi şekilde yardımcı olur ve onun tekâmülüne ve
saadetine zemin hazırlar. Tersine, imansız ve takvasız bir eş, eşini,
günaha ve kötülüğe sürükleyecektir. İmanlı ve İslâmî ahlâka, disipline
ve hükümlere bağlı bir eş, eşinin canını, malını, haysiyetini koruma
konusunda daha güvenilirdir. Böylesi bir eş, İslâmî ahlâka ve disipline
uyarak, aile yuvasının sıcaklığını ve saadetini sağlarken, çocukların en
doğru şekilde eğitilmesine çalışır. Hadislerde dindarlık, eş seçimi
konusundaki en önemli özellik olarak ilk sırada yer almaktadır.
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Eğer bir erkek bir kadınla güzelliği ve malı için evlenirse, sadece bu
kadarına ulaşır; ama eğer sadece dindarlığı için evlenirse, Allah ona
mal ve güzellik de nasip eder.[1]
Allah'ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
Kim bir kadınla güzelliği için evlenirse, isteğine ulaşmaz, kim bir
kadınla malı için evlenirse, Allah onu bununla kendi haline bırakır.
Öyleyse siz dindar kadınlara talip olun.[2]
Yüce Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır:
Kim bir kadınla malı için evlenirse, Allah onu malla kendi hâline
bırakır. Kim bir kadınla sadece güzelliği için evlenirse, hoşlanmadığı
şeyi onda bulur. Bir kadınla dindarlığı için evlenen birine ise Allah bu
üçünü de toplu hâlde verir.[3]
Bir adam, evlilik için istişarede bulunmak üzere Hz. Peygamber'in yanına
gelir ve Allah'ın Resulü ona şöyle buyurur:
Allah'ın senin hayatına bereket vermesi için dindar bir hanımla
evlen.[4]
Öyleyse, eş seçmekte olan bir kişinin, imanı ve dindarlığı birinci
zorunlu şart olarak görmesi ve bu kemale ulaşmak için ciddi bir çaba
içerisinde bulunması gerekmektedir. Çocukların anne babaları da, iman ve
dindarlık ile İslâmî kurallara bağlılık konusunu, temel bir şart olarak
görmeli ve böylesi birini bulmak noktasında çocuklarına yardımcı
olmalıdır.
Burada bazılarının daha önce söylenenleri hafife alarak şöyle demesi
mümkündür: Biz dindarlığı önemli bir meziyet olarak göremeyiz; çünkü biz
mescide giden, namazını kılıp orucunu tuttuğu yani dindar olduğu hâlde
hanımına kötü davranan birçok insan görüyoruz. Aynı şekilde bilinen
ölçülerde dindar olmadığı hâlde ailesine karşı çok iyi davranan kişiler
bulunduğunu biliyoruz. Böylesi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için şu
birkaç noktaya işaret etmem gerekiyor:
1- İman ve dindarlık, amel vesilesiyle varlığı ve derecesi anlaşılan
kalbî bir inançtır. İnsandaki iman ne kadar güçlü olursa, doğal olarak
daha fazla iyi ameli de beraberinde getirecektir. Tersine, takvasızlık
ve dinî kurallara ve vazifelere ilgisizlik, imanı zayıflatacaktır.
Bundan dolayıdır ki, tüm dinî, ibadî, ahlâkî ve toplumsal kurallara ve
vazifelerine bağlı olan kişi, tam anlamıyla dindar sayılmaktadır. Bazı
ahkâm ve kurallara bağlı olup bazılarına bağlı olmayan biri, tam
anlamıyla dindar sayılmaz. Fakat böylesi birine amel ettiği ölçüde güven
duyulacak ve bu açıdan diğerlerinden üstün görülecektir.
Namaz kılıp oruç tuttuğu hâlde aile ahlâkı iyi olmayan biri, ahlâkî
açıdan zayıf bir noktada bulunuyor ve dindar sayılmıyorsa da namaza,
oruca ve diğer dinî ibadetlere bağlılığı, kendisi için bir meziyet
sayılabilir. Sonuç olarak bununla yetinmemek gerekmektedir.
2- İnsanın dindarlığını sadece namaz ve oruçla ya da bazı dinî
merasimlerle anlamamak gerekmektedir. Zira bu tür şeyler, insanın
tedricen alışkanlık hâline getirdiği sıradan işlerdir. Dindarlığı,
emanete riayetle, ahde gösterilen vefayla, haram maldan sakınmakla,
dürüstlükle, emr-i maruf ve nehy-i münkere bağlılıkla, başkalarının
haklarına riayetle, zulümden sakınmakla birlikte düşünmek ve bu şekilde
teşhis etmek gerekmektedir.
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:
İnsanların namazı ve orucu ile gururlanmayın; zira bazı insanlar, namazı
ve orucu sadece terk edildiği zaman rahatsızlık duyulan bir alışkanlık
hâline getirmişlerdir. Dindarlık derecelerinin tespitinde onları,
dürüstlük ve emanete riayet konusunda imtihan edin.[5]
3- Dindarlığın belirlenmesinin en iyi yolu, şahıslarla muaşerette
bulunmak ve imkân dâhilinde ise birlikte iş yapmaktır. Ayrıca onların
dostlarını, yakınlarını ve oturup kalktığı kimseleri de araştırmak
gerekir. Kişilerin dindarlığının teşhis edilmesi kolay bir iş olmamakla
birlikte, eş seçiminde önemli ve zarurî bir ölçüt olarak görülüyorsa, bu
konuda her türlü çabayı göstermek şarttır.
2- Akıl, Zekâ ve Bunları Bulma Yolları
Dindarlıktan sonra iyi bir eşte bulunması gereken en önemli şartlardan
biri de akıl ve zekâdır. Hayatın devamı, idaresi, doğru yolda yürümek ve
hayatın zorluklarını aşmak, kolay bir iş değildir. Eğer iki eş
birbiriyle anlaşıyor, birbirlerinin konumlarını, hayat şartlarını ve
imkânlarını iyi anlayabiliyorsa, hayatı doğru bir temel üzerine
kurabilir ve görevlerini yerine getirerek aile yuvasının sıcaklığını,
saadetini sağlayabilir; akıl ve dirayetle de sorunlarını çözebilirler.
Akıllı bir eş, hayat şartlarını ve ailenin imkânlarını çok iyi bilir ve
eşini baskı altına alacak şekilde yersiz beklentiler içerisine girmez.
Hayattaki ihtilaf ya da çekişmelerin çoğu, karı ya da kocanın
cehaletinden kaynaklanmaktadır. Bunlar ne kadar akıllı olursa, o kadar
iyi bir eş olur, birbirlerinin huzur ve mutluluğunu sağlayarak
ihtilafları ve sorunları hallederler. Akıllı bir eş hoş görülü ve
tahammüllüdür, küçük ya da ayrıntıya ilişkin bahanelerle evlilik
hayatını dağıtmaz.
Ayrıca akıllı ve zeki karı ve kocanın çocuklar üzerinde de etkisi
vardır. Böyle bir ailelerin çocukları, çoğunlukla akıllı ve zeki
olmaktadırlar. Aynı şekilde ana babanın aptallıklarının ve
bilgisizliklerinin çocuklar üzerinde etkisi bulunmaktadır. Akıllı ve
zeki eşler, çocuklarının eğitimi ve terbiyesi konusunda üzerlerine
düşeni çok daha iyi bir şekilde yerine getirirler. O hâlde, akıl ve
dirayet, eş seçiminde mutlaka üzerinde durulması gereken çok önemli bir
meziyettir.
Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Aptal ve anlayışı kıt insanlarla evlenmeyiniz; zira bu tür insanlarla
muaşeret, büyük bir beladır ve çocuklar da bundan zarar görmektedir.[6]
Allah'ın Resulü (s.a.a) Hazret-i Ali'ye şöyle buyurmaktadır:
Ya Ali, hiçbir yoksulluk, bilgisizlik ve cehaletten daha kötü değildir
ve hiçbir mal, akıldan daha faydalı değildir.[7]
İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır:
Akıl, müminin yol göstericisidir.[8]
Ve yine şöyle buyurmaktadır:
Kim akıllı ise dindar olur ve dindar olan da cennete girer.[9]
Şüphesiz akıl ve zekâ, kızların ve erkeklerin eş seçimi sırasında dikkat
etmesi gereken en önemli meziyetlerden biridir ve onlar bunu ortaya
çıkarmak için mümkün olan her türlü yola başvurmalıdırlar; Örneğin:
1) Muaşeret ve Sohbet
Kızlar ve erkekler, eğer bir müddet birbirleriyle sohbet ederlerse,
birbirlerinin aklı ve şuuru konusunda bir miktar da olsa bilgi sahibi
olurlar. Fakat evlenmek üzere olan kızların ve erkeklerin çoğu için
böylesi bir muaşeret pratikte imkân dâhilinde değildir. Fakat birkaç
saatlik diyaloglar ve sohbetler, hem imkân dâhilindedir, hem de bunların
bir az da olsa faydası bulunmaktadır. Eğer bu mevzu temel şartlardan
biriyse, kızların ve erkeklerin bu konuda karar vermeleri ve bunu ortaya
çıkarma konusunda biraz çaba göstermeleri gerekmektedir. Kızın ve
erkeğin birkaç defa beraber oturması gerekir. Utangaçlığı bir kenara
bırakarak birbirleriyle resmen konuşmalıdırlar. Bu konuşmada, evliliğin
hedefleri, karı ve kocanın birbirlerine karşı görevleri, birbirlerinden
beklentileri, gelecek hayatlarına dönük programları ve muhtemel
sorunları, çözüm yolları, siyasî ve toplumsal meseleler konularında
birbirlerinin görüşlerini sorup bu vesileyle birbirlerinin aklı ve
toplumsal bilinci konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar.
2) Mektuplaşma
Bu konuları mektuplaşarak da gündeme almak mümkündür. Eğer dikkatli ve
hesaplı sorular gündeme getirilirse, birkaç mektuplaşma ile bir miktar
da olsa maksada ulaşılmış olur.
3) Başkalarından Sorup Araştırmak
Kişilerin aklı, zekâsı ve toplumsal bilinci, onların dostlarından,
yakınlarından ve oturup kalktığı kişilerden de sorularak
araştırılabilir. Elbette onların da akıllı ve güvenilir kimseler olması
şarttır.
4) Aile Durumunun İncelenmesi
Annenin, babanın ve diğer aile üyelerinin aklından hareketle, çocuğun
aklı ve şuuru konusunda bir az da olsa bilgi sahibi olmak mümkündür.
Zira çocuklar çoğunlukla anne ya da babalarına benzerler. Bazı kimseler,
daha fazla akla ve toplumsal bilince sahiptirler. Fakat bu meseleyi
genelleştirmemek gerekir. Birçok farklı yanların bulunduğu da müşahede
edilmiştir.
İbrahim Emini
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder