MEKTÛBÂT TERCEMESİ ÖNSÖZ
Bismillâhirrahmânirrahim.
Allahü teâlâ,
dünyâda bütün insanlara acıyor. Fâideli şeyleri yaratıp, dostu ve düşmanı
ayırmadan, herkese gönderiyor. Âhıretde, Cehenneme gitmesi gereken
mü'minlerden tevbe etmiyenlere ihsân ederek, onları afv edecek, Cennete
kavuşduracakdır. Her canlıyı yaratan, her vârı, her ân varlık-
da durduran, hepsini korku ve dehşetden koruyan yalnız Odur.
Böyle yüce bir Allahın şerefli ismine sığınarak, bu kitâbı yazmağa başlıyorum.
Allahü teâlâya
hamd olsun! Peygamberlerin en üstününe ve Onun temiz Âline ve Ona Eshâb
olmakla şereflenmişlerin hepsine selâmlar ve hayrlı
düâlar olsun!
Târîh boyunca,
îmânlılar ile îmânsızlar çarpışmakda, kuvvetli, çalışkan olan, gâlib ve hâkim
olmakda, inançlarını, düşüncelerini yaymakdadır. Bu
çarpışma, harb vâsıtaları ile, döğüşerek olduğu gibi, propaganda ile, neşr
yolu ile de yapılmakdadır. Şimdi, ikinci savaş bütün hızı ve
kuvveti ile her- gün devâm
etmekdedir. Îmânsızlar, alçakça ve açıkça iftirâ etdikleri gibi,
müslimân şekline girerek, din adamı görünerek, islâmiyyeti
içerden yıkmağa da çalışıyorlar. Kitâblı ve kitâbsız bu kâfirlerin, plânlı
olarak hâzırladık- ları uydurma
kitâbları, radyo, televizyon neşriyyâtı ve sinema filmleri bir
yandan, câhil ve münâfık kimselerin, dünyâlık ele geçirmek için,
ortaya çıkardıkları yanlış, bozuk din kitâbları ve sözleri de bir yandan,
dîni, îmânı yok etmekdedir. Bu ma'nevî yıkıntıyı
durdurabilmek için, Ehl-i sünnet âlimlerinin doğru bilgilerini yaymakdan başka
kurtuluş yolu yokdur. Bunun için, yıllarca
çalışarak, o büyük âlimlerin kitâblarını inceledim. Sonsuz ölüme
sürükleyen kalb hastalıklarının ilâcı olan kıymetli yazıları
toplamağa ve ter- ceme etmeğe
uğraşdım. Cenâb-ı Hakkın yardımı ve ihsânı ile, birkaç kitâb
hâsıl oldu ve basıldı.
Resûlullahın
vefâtından sonra da, islâm düşmanları dîne, îmâna insafsızca saldırmışlardı.
Allahü teâlâ, Hindistânda, imâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fâ- rûkî
Serhendîyi "kuddise sirruh" yaratarak, o korkunç akıntıyı, bunun çalışmaları
ile durdurmuşdu. Bu yüce imâmın mektûbları, kitâbları, insanları gafletden
uyandırdı. Dünyâya ışık saldı. Kendisi 1034 [m. 1624] senesinde Hindistânda
vefât etdi. Çeşidli memleketlere göndermiş olduğu mek- tûblardan
beşyüzotuzaltı mektûbu, üç cild hâlinde toplanarak (MEKTÛBÂT)
kitâbı meydâna gelmişdir. Büyük âlim, seyyid
(Abdülhakîm Efendi), (Allahın kitâbından ve Resûlullahın hadîslerinden sonra,
islâm ki- tâblarının en üstünü, en fâidelisi, İmâm-ı Rabbânînin Mektûbât
kitâbıdır.
Mektûbâtda
bildirilen tesavvufdan, tarîkatden ve hakîkî mürşidlerden şimdi hiç kalmadı.
Bizler, Mektûbâtdaki ince bilgileri, ma'rifetleri anlıya- mayız)
buyurdu. [Abdülhakîm efendinin hâl tercemesi (Eshâb-ı
Kirâm) ki- tâbımızda
yazılıdır.] Bu kitâbdaki mektûbların birkaçı arabî, geri kalanların hepsi
fârisîdir. 1392 [m. 1972] senesinde, Pâkistânda, Karaşide (Edeb
Menzil Saîd Kompani) de gulâm Mustafâ hân tarafından, üç cildi
iki kitâb hâlinde ve hâşiyesinde açıklamalar olarak,
gâyet okunaklı ve nefîs basılmış- dır. Bu
fârisî baskının, 1397 [m. 1977] senesinde, İstanbulda, foto-kopisi bas-
dırılmışdır. Muhammed Murâd-i Kazânî Mekkî tarafından binüçyüziki
1302 [m. 1884] senesinde arabîye terceme edilerek
(Dürer-ül-meknûnât) adı verilmiş, 1316 [m. 1898] da, Mekke-i
mükerremede Mîriyye matba'a- sında basılmışdır.
1382 [m. 1963] de, İstanbulda da basılmışdır. Muhammed bin
Abdüllah Kazânî 1352 [m. 1933] de Mekkede vefât etmişdir. İmâm-ı
Rabbânînin ve oğlu Muhammed Ma'sûmun (Mektûbât)
kitâbları Müste- kîmzâde Süleymân
efendi tarafından farscadan türkçeye terceme edilip, [1277]
hicrî senesinde İstanbulda taşbasması yapılmışdır.
Târîh
incelenirse, kitâblı ve kitâbsız bütün islâm düşmanlarının ve müs-
limân ismini taşıyan câhil ve sapıkların
(Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâbla- rına
çamur atmağa, bu doğru yolun bilgilerini çürütmeğe, yok etmeğe saldırdıkları
hemen görülür. Bir tarafdan da, din câhili münâfıkların, dünyâ
çıkarları için, tarîkatcılık yapdıkları görülüyor. Temiz gençleri,
şehîd evlâd- larını bu alçakça saldırılardan korumak,
onlara se'âdet ve kurtuluş yolunu göstermek ve tarîkatcıların tuzaklarına
düşmemeleri için, (Mektûbât) kitâbının
hepsini, fârisîden türkçeye terceme edip, basdırarak, kıymetli okuyucularımıza
sunmağı lüzûmlu gördüm. Ehl-i sünnet bilgilerini ve çok ince ve derin yazılmış
olan tesavvuf ma'rifetlerini kolay anlaşılacak açık kelimelerle
yazdım.[1]
Ba'zı yerleri iyi açıklıyabilmek için, başka kaynaklardan eklemeler yapdım. Bu
eklemeleri ve te'vîlleri bir köşeli parantez [ ] içine yazarak,
(Mektûbât)dan ayrı olduklarını belli etdim. Aylarca geceli
gündüzlü çalışarak, birinci cilddeki üçyüzonüç mektûbun
tercemesi, 1 Zilhicce 1387 ve 1 Mart 1968 Cum'a günü temâm oldu. Birinci
baskısı 1968 senesinde yapılarak, kıymetli gençlerin istifâdelerine sunuldu.
İkinci cildde bulunan doksandokuz mektûbdan kırksekiz
adedi ve üçüncü cildde bulunan yüzyirmidört mektûbdan, otuzsekiz adedi,
(Se'âdet-i Ebediyye) kitâ- bımda
okuyabilirsiniz.
İşbu
(Mektûbât Tercemesi) kitâbında, îmân ve tesavvuf bilgilerine
ağırlık verilmişdir. Bu kitâbı dikkat ile okuyan tâli'li bir
kimse, kâmil bir îmân ve güzel ahlâk
sâhibi olur. Tesavvufu, hakîkî tarîkati anlıyarak, sahte tarîkatcılara
aldanmaz. Peygamberimiz "sallallahü aleyhi ve sel- lem",
(Kâmil mü'min, eli ile, dili ile, mahlûklara zararı dokunmıyan kimsedir)
buyurdu. Derin âlim seyyid Abdülhakîm efendi "rahmetullahi
aleyh" de, (Er-Riyâdut-tesavvufiyye)
kitâbında, (Tesavvuf, tarîkat, kötü huyların
hepsinden kurtulmak, iyi huyların hepsine kavuşmakdır) demek-
dedir. Görülüyor ki, bu kitâbımız, insanları zararsız ve iyi
huylu yapmak için yazılmışdır. Bu kitâbı anlıyan ve uyan
insan, Allahü teâlânın emrleri- ne ve
devletin kanûnlarına itâ'at eder. İslâm dîni, hükümete isyân etmeği,
kanûnlara karşı gelmeği, fitne çıkarmağı şiddetle yasak etmiş, bu
konuda hiçbir özr kabûl etmemişdir. Seyyid Kutbun
ve Mevdûdînin ihtilâlci, bölücü kitâblarına ve boş kafalarından yazdıkları
uydurma fetvâlarına aldan- mamalı, fitne
çıkarmamalıdır. Müslimân, vatanına, milletine fâideli olur.
Vatandaşların aynı hak ve hürriyyetlere mâlik olduklarını bilir.
Kendini kimseden üstün görmez. Râhat ve huzûr içinde
yaşadığı azîz vatanını, milletini ve bayrağını çok sever. Herkese iyilik eder.
Bölücülük yapmaz. Gayrı müslimlere, başka dinden, başka mezhebden olanlara,
turistlere, yabancı tüccârlara, müsâfirlere de hiç kötülük yapmaz.
Müslimânların güzel huylu, iyi insanlar
olduklarını, güler yüzü ile, tatlı sözleri ile ve iyi hareketleri ile, bütün
dünyâya tanıtır. Herkesin seve seve müslimân olmalarına se-
beb olur. Kötülük yapanlara nasîhat verir. Kimseye hîle, hıyânet
yapmaz. Devâmlı çalışır. Halâl kazanır. Kimsenin
hakkına dokunmaz. Vergilerini, borçlarını
vaktinde öder. Bunu, Allah da sever, kullar da sever. Çalışarak
halâl para kazanmanın lâzım ve çok sevâb olduğu
(Mekâtîb-i şerîfe)nin sek- sensekizinci
mektûbu sonunda uzun yazılıdır. Bu mektûb, (Se'âdet-i
Ebe- diyye) ikinci kısm sonundadır.
Allahü teâlâ, bütün
insanları, imâm-ı Rabbânî hazretlerinin yazılarından ve rûhâniyyetinden feyz
alarak, küfrden ve sapık inanışlardan korusun!
(Ehl-i
sünnet) âlimlerinin, Resûlullahdan alarak bizlere ulaşdırdıkları,
biricik kurtuluş yoluna kavuşdursun! Âmîn.
Bugün, müslimânlar üç fırkaya
ayrılmışdır. Birincisi, Eshâb-ı kirâmın yolunda olan hakîkî müslimânlardır.
Bunlara (Ehl-i sünnet) ve (Sünnî)
denir. İkincisi (Şfî),
üçüncü fırka (Vehhâbî)lerdir. Bu ikisine
(Fırka-i mel'ûne) denir. Çünki bunların müslimânlara müşrik
dedikleri (Kıyâmet ve Âhıret) kitâbımızda yazılıdır.
Müslimânları bu üç fırkaya parçalayan, yehûdîlerle ingilizlerdir.
Hangi fırkadan olursa olsun, nefsine uyan ve kalbi bozuk olan,
Cehenneme gidecekdir. Her mü'min, nefsini tezkiye için, ya'nî nefsin
yaratılışında mevcûd olan küfrü ve günâhları temizlemek için, her ze-
mân çok (Lâ ilâhe illallah)
okumalı ve nefsden ve şeytândan ve kötü arkadaşlardan ve zararlı, bozuk
kitâblardan gelen küfr ve günâhlardan kalbini tasfiye için, kurtulmak için
(Estagfirullah) okumalıdır. İslâmiyyete uyanın düâları muhakkak
kabûl olur. Nemâz kılmıyanın, açık kadınlara bakanın ve harâm yiyip içenin,
islâmiyyete uymadığı anlaşılır. Bunun düâları ka- bûl
olmaz.
Aşkın bağında açan güllere, bülbül olan,
İslâmın hasret ile beklediği kahramân, Ma'şûkunun
aşkından yanıp yanıp kül olan, Ağlasa yeri
vardır, seni görmiyen zemân!
İlmîle, irfanîle, sâhib olan (Sılâ)ya, İki
temel bilgiyi, vasl eden bir araya, dalıp
uçsuz bucaksız, o mu'azzam deryâya, Ve
bu zikr deryâsından en büyük payı alan!
Kimi sâhile gider ve bu bana yeter der; kimi
uzakdan görür, mest olur, başı döner, kimi
yalnız seyr eder, kimi bir katra içer; bir
Sensin, bu deryâdan, içip içip de kanan!
Kur'ândan, hadîslerden sonra, gelir eserin, rûhlara
şifâ olan, o mubârek sözlerin, baş
kumandanısın sen velîlerin, erlerin; ve
(Müceddid-i elf-i sânî) adını alan!
Bize seni duyuran, fıtraten dostun olan, ve
cihânda bir tekdir, senin izinde kalan. (Seyyid
Abdülhakîm) O, senin aşkınla yanan, hürmetine
nasîb et, bize şefâ'atından!
Eserinle cihânı, yeniden tenvîr eden, sihrli
bir kuvvetle, bizi kendine çeken, ondördüncü
yüzyılın, zulmetini gideren, (Arvâs)ın
ışığıdır, gerisi hayâl yalan!
Biz onun talebesi, o sizin tâlibiniz, muhakkak
aks yapar; o nûrlu kalbleriniz, belli,
birbirinize, âşıksınız ikiniz, ve size âşık
olur (Mektûbât)ı anlıyan!
Âlemlerin rabbi
olan Allahü teâlâya hamd olsun. Rabbimizin seveceği ve
beğeneceği şeklde ve bütün mahlûkların yapdıkları hamd ve şükrlerin
katlarından dahâ çok hamd olsun. Onun âlemlere rahmet olarak
gönderdiği en sevgili kulu Muhammed Mustafâya salât ve selâm olsun. Onun
mubârek ismini söyliyenlerin her söyleyişinde ve gaflet uykusuna
dalarak ismini söylemeyenlerin sayısınca ve Ona
lâyık ve yakışık düâlar ve selâmlar olsun ve Onun günâhsız, her dürlü aybdan,
kusûrdan uzak Âline ve Es- hâbına da düâlar ve
selâmlar olsun!
Bu kitâb, hakîkî âlimlerin gavsi,
âriflerin kutbu, vilâyet-i Muhammediy- yenin
burhânı, ya'nî senedi, şerî'at-i Mustafâviyyenin hucceti, ya'nî senedi,
şeyh-ul-islâm, müslimânların büyük âlimi ve Evliyânın önderi
(İmâm-ı Rabbânî müceddid-i elf-i sânî AHMED-İ FÂRÛKÎ Nakşibendî)
selleme- hullahü sübhânehü ve ebkâhü hazretlerinin
(MEKTÛBÂT) adındaki kitâ- bının
birinci cildidir. Bu cildde üçyüzonüç mektûb vardır. Bu mektûbları,
İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin hizmetinde ve sohbetinde bulunarak
ilm ve ma'rifet sâhibi olan yâr Muhammed-ül Cedîd-i
Bedahşî Talkanî "kuddise sirruh"
hazretleri toplamışdır. Hak teâlânın rızâsına kavuşmak isteyenlere
fâideli olmak için bu kitâbı vücûde getirmişdir. Allahü teâlâdan
ismet ve tev- fîk dileriz, ya'nî bizleri ayblardan,
günâhlardan korumasını ve ilerlememiz, yükselmemiz
için yardım etmesini dileriz.
[1]
Evliyânın ba'zı kelimeleri te'vîle muhtacdır. Te'vîl veyâ meâlen bildirmek,
muhtelif ma'nâlar içinden dîne uygun olanı seçmekdir. Bunu herkes
yapamaz. [46.cı ve sonraki mektûbları okuyunuz!]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder