BURS

BURS

29 Mart 2012 Perşembe

85. SEKSEN ALTINCI MEKTUP

85. 
SEKSEN BEŞİNCİ MEKTUP

Allahü teâlâ, sizi, beğendiği işleri yapmağa kavuşdursun! İnsana önce i'tikâdını, îmânını düzeltmek lâzımdır. Bundan sonra, sâlih, yarar işleri yap­mak lâzımdır. İbâdetlerin hepsini kendinde toplayan ve insanı Allahü te- âlâya en çok yaklaşdıran yarar şey, nemâzdır. Peygamberimiz "aleyhissa- lâtü vesselâm", (Nemâz dînin direğidir. Nemâz kılan kimse, dînini kuvvet­lendirir. Nemâz kılmayan, elbette dînini yıkar) buyurdu. Nemâzı doğru dü­rüst kılmakla şereflenen bir kimse, çirkin kötü şeyler yapmakdan korun­muş olur. Ankebût sûresinin kırkbeşinci âyetinde meâlen, (Doğru kılı­nan nemâz, insanı fahşâdan ve münkerden herhâlde uzaklaşdırır) buyurul- du. İnsanı kötülüklerden uzaklaşdırmayan bir nemâz, doğru nemâz değil­dir. Görünüşde nemâzdır. Bununla berâber, doğrusunu yapıncaya kadar, görünüşü yapmayı elden bırakmamalıdır. Büyüklerimiz "rahmetullahi aleyhim ecma'în", (Bir şeyin hepsi yapılamazsa, hepsini de elden kaçırma­malıdır) buyurdu. Sonsuz ihsân sâhibi olan Rabbimiz, görünüşü hakîkat ola­rak kabûl edebilir. [Böyle bozuk nemâz kılacağına, hiç kılma dememelidir. Bu sözü din düşmanları çıkarmışdır. Böyle bozuk kılacağına doğru kıl de­melidir. Bu inceliği iyi anlamalıdır.]
Nemâzları cemâ'at ile ve huşû' ve hudû' ile kılmalıdır. Çünki, insanı dün­yâda ve âhıretde felâketlerden, sıkıntılardan kurtaracak ancak nemâzdır. Mü'minûn sûresi başındaki âyet-i kerîmede meâlen, (Mü'minler herhâlde kurtulacakdır. Onlar, nemâzlarını huşû' ile kılanlardır) buyuruldu. [Köy­de, yolda nemâz kılmak için, kıbleyi bulmak lâzımdır. Kıble cihetini öğren­mek için, güneşi gören toprağa bir çubuk dikilir. Yâhud bir ipin ucuna anah­tar veyâ taş bağlanıp sarkıtılır. Takvîm yaprağında yazılı (Kıble sâati) vaktinde, çubuğun, ipin gölgeleri kıble istikâmetini gösterir. Gölgenin gü­neş tarafında olan ucu, kıble ciheti olur.] Tehlüke, korku bulunan yerde ya­pılan ibâdetin kıymeti kat kat dahâ çok olur. Düşman saldırdığı zemân, as­kerin ufak bir iş görmesi, pekçok kıymetli olur. Gençlerin ibâdet etmele­ri de, bunun için dahâ kıymetlidir. Çünki, nefslerinin kötü isteklerini kır- makda ve ibâdet etmek istememesine karşı gelmekdedirler. Eshâb-ı Kehf, bir hicret yaparak din düşmanları arasından çıkdıkları için şerefli oldular. Peygamberimiz "aleyhi ve alâ âlihissalevâtü vettehıyyât" bir hadîs-i şerîf- de, (Fitnenin, fesâdın çoğaldığı zemânda ibâdet etmek, hicret ederek be­nim yanıma gelmek gibidir) buyurdu. Görülüyor ki, din düşmanlarının güçlük çıkarması, ibâdetlerin şerefini artdırmakda, sevâbı katkat çoğalmak- dadır. Zarar yapmak istemeleri, müslimânlar için fâideli olmakdadır. Da­hâ ne yazayım? Oğlumuz şeyh Behâeddîn, Allah adamları ile görüşmekden sıkılıyor. Zenginlerle, dünyâya düşkün olanlarla bulunmak istiyor. Onlar­la düşüp kalkmanın, insanı felâkete götüreceğini anlıyamıyor. Onların yağlı, tatlı yemeklerinin zehr gibi gönlü öldüreceğini, ahlâkı bozacağını dü­şünemiyor. Amân, amân kötü arkadaşlardan kaçınız! İnsanın dînine, îmâ­nına saldıran tatlı dilli, güler yüzlü korkunç düşmanlara aldanmamak için, çok uyanık olunuz. Sahîh olan hadîs-i şerîfde "alâ masdari-hessalâtü ves- selâm", (Mal ve mevkı' sâhiblerine, malı için, makâmı için alçalan kimse­nin dîninin üçde ikisi gider) buyuruldu. Mal için, mevkı' kazanmak için, is­lâm düşmanlarına eğilenlere, dinlerinden, ibâdetlerinden vaz geçenlere ya­zıklar olsun! Sonsuz ni'metleri, se'âdetleri, birkaç günlük eğlence için el­den kaçırıyorlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder