BURS

BURS

14 Mart 2012 Çarşamba

''İYİ BİR EŞİN NİTELİKLERİ '''






İyi Bir Eşin Nitelikleri
 
 
Aptal ve anlayışı kıt insanlarla evlenmeyiniz; zira bu tür insanlarla muaşeret, büyük bir beladır ve çocuklar da bundan zarar görmektedir.

14/03/2012


İyi Bir Eşin Nitelikleri Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Aptal ve anlayışı kıt insanlarla evlenmeyiniz; zira bu tür insanlarla muaşeret, büyük bir beladır ve çocuklar da bundan zarar görmektedir. İyi bir eşte bulunması gereken bazı niteliklere öncelik sırasına göre aşağıda değineceğim: 1-İman, Dindarlık ve Bunun Göstergeleri İman ve dindarlık, eş seçiminde dikkat edilmesi gereken en önemli ve en zorunlu şeylerden biridir. Zira ömür boyu birlikte yaşamak isteyen iki eş, birbirlerinin düşüncelerinden, inançlarından ve davranışlarından etkileneceklerdir. Dindar bir eş, eşini, dindarlığa, takvaya, iyi ahlâka, sâlih davranışlara ve günahları terk etmeye teşvik eder. Dindar eş, sırat-ı müstakim ve din üzere olmak, nefsi en iyi şekilde eğitip geliştirmek konusunda en iyi şekilde yardımcı olur ve onun tekâmülüne ve saadetine zemin hazırlar. Tersine, imansız ve takvasız bir eş, eşini, günaha ve kötülüğe sürükleyecektir. İmanlı ve İslâmî ahlâka, disipline ve hükümlere bağlı bir eş, eşinin canını, malını, haysiyetini koruma konusunda daha güvenilirdir. Böylesi bir eş, İslâmî ahlâka ve disipline uyarak, aile yuvasının sıcaklığını ve saadetini sağlarken, çocukların en doğru şekilde eğitilmesine çalışır. Hadislerde dindarlık, eş seçimi konusundaki en önemli özellik olarak ilk sırada yer almaktadır. İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır: Eğer bir erkek bir kadınla güzelliği ve malı için evlenirse, sadece bu kadarına ulaşır; ama eğer sadece dindarlığı için evlenirse, Allah ona mal ve güzellik de nasip eder.[1] Allah'ın Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Kim bir kadınla güzelliği için evlenirse, isteğine ulaşmaz, kim bir kadınla malı için evlenirse, Allah onu bununla kendi haline bırakır. Öyleyse siz dindar kadınlara talip olun.[2] Yüce Peygamber (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Kim bir kadınla malı için evlenirse, Allah onu malla kendi hâline bırakır. Kim bir kadınla sadece güzelliği için evlenirse, hoşlanmadığı şeyi onda bulur. Bir kadınla dindarlığı için evlenen birine ise Allah bu üçünü de toplu hâlde verir.[3] Bir adam, evlilik için istişarede bulunmak üzere Hz. Peygamber'in yanına gelir ve Allah'ın Resulü ona şöyle buyurur: Allah'ın senin hayatına bereket vermesi için dindar bir hanımla evlen.[4] Öyleyse, eş seçmekte olan bir kişinin, imanı ve dindarlığı birinci zorunlu şart olarak görmesi ve bu kemale ulaşmak için ciddi bir çaba içerisinde bulunması gerekmektedir. Çocukların anne babaları da, iman ve dindarlık ile İslâmî kurallara bağlılık konusunu, temel bir şart olarak görmeli ve böylesi birini bulmak noktasında çocuklarına yardımcı olmalıdır. Burada bazılarının daha önce söylenenleri hafife alarak şöyle demesi mümkündür: Biz dindarlığı önemli bir meziyet olarak göremeyiz; çünkü biz mescide giden, namazını kılıp orucunu tuttuğu yani dindar olduğu hâlde hanımına kötü davranan birçok insan görüyoruz. Aynı şekilde bilinen ölçülerde dindar olmadığı hâlde ailesine karşı çok iyi davranan kişiler bulunduğunu biliyoruz. Böylesi bir şüpheyi ortadan kaldırmak için şu birkaç noktaya işaret etmem gerekiyor: 1- İman ve dindarlık, amel vesilesiyle varlığı ve derecesi anlaşılan kalbî bir inançtır. İnsandaki iman ne kadar güçlü olursa, doğal olarak daha fazla iyi ameli de beraberinde getirecektir. Tersine, takvasızlık ve dinî kurallara ve vazifelere ilgisizlik, imanı zayıflatacaktır. Bundan dolayıdır ki, tüm dinî, ibadî, ahlâkî ve toplumsal kurallara ve vazifelerine bağlı olan kişi, tam anlamıyla dindar sayılmaktadır. Bazı ahkâm ve kurallara bağlı olup bazılarına bağlı olmayan biri, tam anlamıyla dindar sayılmaz. Fakat böylesi birine amel ettiği ölçüde güven duyulacak ve bu açıdan diğerlerinden üstün görülecektir. Namaz kılıp oruç tuttuğu hâlde aile ahlâkı iyi olmayan biri, ahlâkî açıdan zayıf bir noktada bulunuyor ve dindar sayılmıyorsa da namaza, oruca ve diğer dinî ibadetlere bağlılığı, kendisi için bir meziyet sayılabilir. Sonuç olarak bununla yetinmemek gerekmektedir. 2- İnsanın dindarlığını sadece namaz ve oruçla ya da bazı dinî merasimlerle anlamamak gerekmektedir. Zira bu tür şeyler, insanın tedricen alışkanlık hâline getirdiği sıradan işlerdir. Dindarlığı, emanete riayetle, ahde gösterilen vefayla, haram maldan sakınmakla, dürüstlükle, emr-i maruf ve nehy-i münkere bağlılıkla, başkalarının haklarına riayetle, zulümden sakınmakla birlikte düşünmek ve bu şekilde teşhis etmek gerekmektedir. İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır: İnsanların namazı ve orucu ile gururlanmayın; zira bazı insanlar, namazı ve orucu sadece terk edildiği zaman rahatsızlık duyulan bir alışkanlık hâline getirmişlerdir. Dindarlık derecelerinin tespitinde onları, dürüstlük ve emanete riayet konusunda imtihan edin.[5] 3- Dindarlığın belirlenmesinin en iyi yolu, şahıslarla muaşerette bulunmak ve imkân dâhilinde ise birlikte iş yapmaktır. Ayrıca onların dostlarını, yakınlarını ve oturup kalktığı kimseleri de araştırmak gerekir. Kişilerin dindarlığının teşhis edilmesi kolay bir iş olmamakla birlikte, eş seçiminde önemli ve zarurî bir ölçüt olarak görülüyorsa, bu konuda her türlü çabayı göstermek şarttır. 2- Akıl, Zekâ ve Bunları Bulma Yolları Dindarlıktan sonra iyi bir eşte bulunması gereken en önemli şartlardan biri de akıl ve zekâdır. Hayatın devamı, idaresi, doğru yolda yürümek ve hayatın zorluklarını aşmak, kolay bir iş değildir. Eğer iki eş birbiriyle anlaşıyor, birbirlerinin konumlarını, hayat şartlarını ve imkânlarını iyi anlayabiliyorsa, hayatı doğru bir temel üzerine kurabilir ve görevlerini yerine getirerek aile yuvasının sıcaklığını, saadetini sağlayabilir; akıl ve dirayetle de sorunlarını çözebilirler. Akıllı bir eş, hayat şartlarını ve ailenin imkânlarını çok iyi bilir ve eşini baskı altına alacak şekilde yersiz beklentiler içerisine girmez. Hayattaki ihtilaf ya da çekişmelerin çoğu, karı ya da kocanın cehaletinden kaynaklanmaktadır. Bunlar ne kadar akıllı olursa, o kadar iyi bir eş olur, birbirlerinin huzur ve mutluluğunu sağlayarak ihtilafları ve sorunları hallederler. Akıllı bir eş hoş görülü ve tahammüllüdür, küçük ya da ayrıntıya ilişkin bahanelerle evlilik hayatını dağıtmaz. Ayrıca akıllı ve zeki karı ve kocanın çocuklar üzerinde de etkisi vardır. Böyle bir ailelerin çocukları, çoğunlukla akıllı ve zeki olmaktadırlar. Aynı şekilde ana babanın aptallıklarının ve bilgisizliklerinin çocuklar üzerinde etkisi bulunmaktadır. Akıllı ve zeki eşler, çocuklarının eğitimi ve terbiyesi konusunda üzerlerine düşeni çok daha iyi bir şekilde yerine getirirler. O hâlde, akıl ve dirayet, eş seçiminde mutlaka üzerinde durulması gereken çok önemli bir meziyettir. Emirü'l-Müminin Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Aptal ve anlayışı kıt insanlarla evlenmeyiniz; zira bu tür insanlarla muaşeret, büyük bir beladır ve çocuklar da bundan zarar görmektedir.[6] Allah'ın Resulü (s.a.a) Hazret-i Ali'ye şöyle buyurmaktadır: Ya Ali, hiçbir yoksulluk, bilgisizlik ve cehaletten daha kötü değildir ve hiçbir mal, akıldan daha faydalı değildir.[7] İmam Cafer Sâdık (a.s) şöyle buyurmaktadır: Akıl, müminin yol göstericisidir.[8] Ve yine şöyle buyurmaktadır: Kim akıllı ise dindar olur ve dindar olan da cennete girer.[9] Şüphesiz akıl ve zekâ, kızların ve erkeklerin eş seçimi sırasında dikkat etmesi gereken en önemli meziyetlerden biridir ve onlar bunu ortaya çıkarmak için mümkün olan her türlü yola başvurmalıdırlar; Örneğin: 1) Muaşeret ve Sohbet Kızlar ve erkekler, eğer bir müddet birbirleriyle sohbet ederlerse, birbirlerinin aklı ve şuuru konusunda bir miktar da olsa bilgi sahibi olurlar. Fakat evlenmek üzere olan kızların ve erkeklerin çoğu için böylesi bir muaşeret pratikte imkân dâhilinde değildir. Fakat birkaç saatlik diyaloglar ve sohbetler, hem imkân dâhilindedir, hem de bunların bir az da olsa faydası bulunmaktadır. Eğer bu mevzu temel şartlardan biriyse, kızların ve erkeklerin bu konuda karar vermeleri ve bunu ortaya çıkarma konusunda biraz çaba göstermeleri gerekmektedir. Kızın ve erkeğin birkaç defa beraber oturması gerekir. Utangaçlığı bir kenara bırakarak birbirleriyle resmen konuşmalıdırlar. Bu konuşmada, evliliğin hedefleri, karı ve kocanın birbirlerine karşı görevleri, birbirlerinden beklentileri, gelecek hayatlarına dönük programları ve muhtemel sorunları, çözüm yolları, siyasî ve toplumsal meseleler konularında birbirlerinin görüşlerini sorup bu vesileyle birbirlerinin aklı ve toplumsal bilinci konusunda bilgi sahibi olmalıdırlar. 2) Mektuplaşma Bu konuları mektuplaşarak da gündeme almak mümkündür. Eğer dikkatli ve hesaplı sorular gündeme getirilirse, birkaç mektuplaşma ile bir miktar da olsa maksada ulaşılmış olur. 3) Başkalarından Sorup Araştırmak Kişilerin aklı, zekâsı ve toplumsal bilinci, onların dostlarından, yakınlarından ve oturup kalktığı kişilerden de sorularak araştırılabilir. Elbette onların da akıllı ve güvenilir kimseler olması şarttır. 4) Aile Durumunun İncelenmesi Annenin, babanın ve diğer aile üyelerinin aklından hareketle, çocuğun aklı ve şuuru konusunda bir az da olsa bilgi sahibi olmak mümkündür. Zira çocuklar çoğunlukla anne ya da babalarına benzerler. Bazı kimseler, daha fazla akla ve toplumsal bilince sahiptirler. Fakat bu meseleyi genelleştirmemek gerekir. Birçok farklı yanların bulunduğu da müşahede edilmiştir. İbrahim Emini
 






















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder